İnsan bu aralar güzel şeyler hatırlamak istiyor. Geleceğe umutla bakmak herkesin hakkı. Köyde mutlu geçen çocukluğumu hatırladım bir an. O zaman çok kar yağardı köye. Bir metreyi bulan karda güle oynaya okula gitmenin keyfi bambaşkaydı. Tatil kimsenin aklından bile geçmezdi. Yüksek tavanlı, ahşap zeminli sınıflarda kocaman bir odun sobası yanardı. Dünyamız küçüktü ama mutluyduk, hayallerimiz vardı. Cefakâr öğretmenlerimiz o koşullarda bize okumanın, öğrenmenin bir değer olduğu hissettirdiler. Bu değerli eğitimcileri minnetle anmayı bir borç bilirim. Öğretmenlerin köyün sosyal hayatına katkısı da olurdu. Bu günkü gibi hatırlıyorum, bir grup öğretmen okulda bir piyesi sahneye koymuşlardı. Akşama kadar tarlasında çalışmış, yorulmuş köy halkı merakla izlemişti bu piyesi. Bir kış döneminde stajyer öğretmenler de gelmişti köye. Bunlardan kimileri bağlama, mandolin ya da gitar çalardı. Hatta Cumhur Kebeci isimli yetenekli öğretmen adayı mandolini çok iyi çalıyordu. Daha sonradan Cumhur öğretmenin bestelediği “Sen Aslı’dan da Güzelsin” adlı şarkıyı dinler ve kısa sürede bizle kurduğu güzel iletişimden dolayı kendisini özlemle anardık.
Köy okulları Anadolu’nun kırsalında kıvılcımlardı, köyleri aydınlatırdı. Köylünün kalkınmasına ve ilerlemesine katkısı olurdu. Köy öğretmenleri de köylünün her şeyine koşar ve yaşamına dokunurdu. Bazen dilekçe yazar, bazen hesap işlerini yapmakta zorlanan ailelere yardımcı olurlardı. Bazen de aileler arasındaki anlaşmazlıkları çözmeye çalışırlardı. Öyle ya, eskilerin tabiriyle muallimdi onlar. Köyün aydınlık yüzleriydi. Umudun, iyimserliğin sembolü olmuşlardı. Dünyanın gidişatıyla, yaşamla ve insanla ilgili konularda sohbet ederlerdi büyüklerimizle. Biz de merakla dinlerdik onları. Bizden önceki kuşakları okutan Köy Enstitüsü kökenli öğretmenler hala saygıyla anılır. Bu öğretmenlerin yerini doldurmak öyle zor ki. Amcam Ali Özdemir cumhuriyetin ilk eğitmenlerindendi ve dersi sürükleyici geçerdi. Zeki, ileri görüşlü ve disiplinli bir kişilikti. Tam kırk üç yıl öğretmenlik yapmış, binlerce çocuk yetiştirmiş emektar bir eğitimciydi. Şimdiki gibi hatırlıyorum, işaret parmağını havaya kaldırıp “ çalışan her kişi naili meram olur, çalışmayan her kişi aleme rüsva olur” diyerek çalışkanlığın bir erdem olduğunu ifade ederdi her fırsatta. Köyün çocuklarında derin iz bırakan eğitmen amcamı şükranla anıyorum, ışıklar içinde uyusun.
O yıllarda köylü, köy üretim demekti. Köylü çalışır çabalar hayvan yetiştirir, tarım yapar, geçimini sağlar ve çocuklarını okuturdu. Şehirli de köylü sayesinde sağlıklı ve ucuz gıdaya ulaşırdı. Seksenli yılların sonuna kadar köyde boş arazi hemen hemen yok gibiydi. Her aile imkânları ölçüsünde ekip biçerdi. Şeker pancarı, baklagiller, soğan, buğday, arpa köyün sattığı ürünlerin başında gelirdi. Köyün önemli gelir kaynaklarından biri de hayvancılıktı. Ailelerin küçükbaş ve büyükbaş hayvanları vardı o zaman. Sürülerce koyun, yüzlerce sığır otlardı meralarda. Hiç hayvan deyip geçmeyin. Akşam olunca inekler, koyunlar köyün ortasından tek sıra halinde evlerine gelirlerdi. İçlerinde yolunu şaşırıp başka evlere giden olsa da, büyük çoğunluğu bir an önce yavrusuna kavuşmak için can atardı. Yavruların annelerine kavuşurken melemeleri öyle güzel bir melodi oluştururdu ki, şimdi bu sesleri çok özlüyorum.
Bir gerçeğin altını çizelim. Uzun yıllar önce köyün ilk okulunun kapanmasıyla birlikte aileler çocuklarının eğitimi için şehirlere yerleşmek zorunda kaldılar. Şimdi, bazı çevre köylerde ve benim köyümde bir küçükbaş hayvan bile bulmak mümkün değil. Birkaç ailenin dışında köyde kimse büyükbaş hayvancılık yapmıyor artık. Tarlayı, tapanı bırakıp şehirlere göç etmişler ve üretimden kopmuşlar. Bu göçle birlikte tarım ve hayvancılıkta bitme noktasına gelmiş. Köylünün üretimden kopmasının birçok nedeni var elbette. “Köylerdeki okulların kapatılmasının” bu nedenlerden biri olduğunu söylersek yanılmış olmayız herhalde. Köyden kente göçle birlikte büyük şehirlerdeki plansız ve çarpık yapılaşmanın oluşturduğu sorunları söylemeye hiç gerek yok.
İnsanlar, bu pandemi döneminde köy ürünlerinin sağlıklı beslenme için ne denli önemli olduğunu bir kez daha anlama fırsatı buldu. Daha çok zaman kaybetmeden kapalı olan köy okulları açılır, köylü üretime teşvik edilirse köylerdeki tarım ve hayvancılık eski canlılığına kavuşabilir. Unutmayalım, “köylü milletin efendisidir”. Türk köylüsü çalışkandır. Çalışır, çabalar bu millet için sağlıklı gıdayı üretir. Yeter ki efendiliği unutulmasın.