Kanuni Sultan Süleyman, Topkapı Sarayı'nın bahçesindeki meyve ağaçlarına zarar veren karıncaların itlaf edilmesinin dinen caiz olup olmadığını Şeyhülislâm Ebussuud Efendi’ye sorar.
Dırahta ger ziyan etse karınca
Günâhı var mıdır ânı kırınca?
Ebussuud Efendi, zamanın şeyhülislâmıdır.
Kanuni’ye hoş görünmek için, "karıncanın ölmesinden ne olur padişahım" diyebilirdi.
Fakat o, ince bir nükteyle bakın ne diyor;
Yarın Hakk’ın dîvânına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca.
İlâhî adalette Süleyman ile karınca eşittir; bunun gibi Hak katında padişah da dilenci de aynıdır.
Şehit Ali Paşa da bunu söylüyor ;
Bir olur adl-i ilâhîde Süleyman ile mûr
Dergeh-i Hak’ta heman şah ile sâil birdir.
...
Cumhurbaşkanı Erdoğan da vatandaştan helallik istedi. Karşı çıkanlara da “Onlar bunu bilmezler" dedi.
Onların bilmediği “Helalleşme” yi Peygamber Efendimiz Müslümanlara tavsiye ediyor ;
“Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namus veya malıyla ilgili bir zulüm varsa, altın ve gümüşün bulunmayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin.. yoksa kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır (Hak sahibine verilir) Şayet iyilikleri yoksa, zulmettiği kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir. “ (Buhari)
Kalb başka söylese de, dil başka söylese de, kalpten geçenleri Yaradan bilmektedir. Yanlış yapıldığında elbette helalleşmek istenilecektir. Zira Yaradan “Karşıma kul hakkı ile gelmeyin” buyuruyor.
Bu haklar ;
1- Mali parasal haklar, (Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi.
2- Nefsi (hayati yönden hakkı gasp edilenler ) (Adam öldürmek, bir uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir.)
3- Irzi (Haysiyet ve onurla ilgili olanlar) (Dedikodu, iftira, alay, sövmek gibi haysiyetle, şerefle ilgili şeylerdir.)
4- Mahremi (Namusla ilgili olanlar ) (Başkasının çoluk çocuğuna hıyanet etmek, kadının namusuna dil uzatmak, insanların onur ve şerefini hiç etmek gibi şeylerdir.)
5- Dini haklardır. (Akrabasına ve emri altında olanlara doğru din bilgisi vermeyi terk etmek, insanların din bilgisi öğrenmelerine ve ibadetlerine mani olmak, onlara kâfir, fâsık demek. Bid’at çıkarıp veya mevcut bid’atleri savunup Müslümanların yanlış inanmalarına ve yanlış ibadet etmelerine sebep olmak. )
Kişi bu ağır tablo karşısında çok düşünmelidir. Bu iş öyle “Torba Yasa Çıkarıp" içine istediğini koymaya benzemiyor. Çok ciddi bir iş.
Helalleşme ihtiyacı içindeki kimseleri, Allah'ın Rasulü "müflis" olarak niteleyip, bunların durumunu şöylece anlatmıştır:
"Benim ümmetimden müflis o kimsedir ki, kıyamet gününde namaz, oruç ve zekât ile gelir. Ama şuna sövmüş, buna iftira etmiş, onun malını yemiş, berikinin kanını akıtmış, ötekiyi dövmüştür de, sevabından bir kısmı şuna, bir kısmı buna verilir. Üzerindeki kul hakları ödenmeden önce hasanât-ı tükenirse, onların günahlarından alınıp, buna yüklenir ve sonra cehenneme atılır" (Buhari, Edeb, 102).
Ahiret alemine inananlar için müthiş ürkütücü bir tablo..
..
Peki helallik dilenmekle insan bunlardan kurtulabilir mi?
Gelin bunun cevabını yine bir hadisi şerifte görelim.
"Helalleşme ile zâlim, mazlumdan üzerindeki hakkı bağışlamasını dilemiş olur. Allah'ın haram kıldığı şeyden hasıl olan günahı bir kimsenin helâl kılması mümkün değildir" (Tecrîd-i Sarîh, Tercümesi, VII, 376)
Yine herkes şunu çok iyi bilsin ki ;
"Kıyamet gününde bütün haklar sahiplerine verilecektir. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyundan kısas alınacaktır" (Tirmizi, Sifatu'l Kıyâme, I)
Rabbim bizleri kul hakkından arınmış kullarından eylesin inşallah.