Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Seçimi’ni yenileme kararı ve gerekçesi üzerindeki tartışılmalar devam ederken, 23 Haziran için hazırlıklar da sürüyor.
YSK, 23 Haziran seçimine ilişkin kesin aday listesini yayımladı. Buna göre, seçimde Cumhur İttifakı adayı AKP’li Binali Yıldırım, Millet İttifakı adayı CHP’li Ekrem İmamoğlu, Saadet Partisi adayı Necdet Gökçınar, Vatan Partisi adayı Mustafa İlker Yücel ve 17 bağımsız aday yarışacak.
AKP, başta küskün seçmenleri ve muhafazakâr Kürtlerin bir bölümünü yanına çekmek için kolları sıvamış durumda.
Saray ve ona bağlı iktidar partisi bir yandan da ‘askerlik düzenlemesi’, ‘adalet reformu’ ve çeşitli kesimleri memnun edecek uygulamalarla ‘oy’unu artırmayı hedefliyor.
Bakalım yeni askerlik düzenlemesi bu hafta yasalaştırılıp, gelecek hafta yürürlüğe konularak, 6 aylık süresini tamamlamış olan 100 binin üstünde asker bayram öncesi terhis edilecek mi? Bu nedenle tenhalaşacak olan asker ocaklarında, ‘Kışlalar doldu bugün / Doldu boşaldı bugün / Gel kardeş görüşelim /Ayrılık oldu bugün’ türküsü yankılanacak mı?
Ardından, bayram sonrası Adalet Reformu teklifinin TBMM’nin gündemine getirilip, denetimli serbestlikten yararlanacaklar arasına yeni suç grupları ekleme, ceza indirimi ve benzeri düzenlemelerle ceza evlerinin kısmen boşaltılacağı müjdesi 23 Haziran öncesi pazarlanacak mı? Bunun gerçekleşeceği günü bekleyen hükümlü ve tutuklular ‘Hapishanelere güneş doğmuyor / Geçiyor bu ömrüm de günüm dolmuyor / Eşim dostum hiç yanıma gelmiyor / Yok mu hapishane beni arayan / Bir zindanda öleceğim gardiyan’ diyen bozlağı dinleyip efkarlanmaya devam edecek mi?
***
Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Adliyenin önünden geçen, içine giren, yolu düşen bir insanın ‘Orada gerçekten hâkim ve savcılar var, adalet, yargı sistemine güvenirim’ algısı bizim için her şeyden önemli. Yargı reformuyla vizyonumuzu ortaya koyacağız” diyor. Bakan, ‘tüm kurum ve kuruluşların görüşünün alınarak' hazırlandığını öne sürdüğü yargı paketini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklayacağını da kaydediyor.
‘AKP’nin 17 yıllık icraatları ile yargıya olan güveni yok ettiğini’ savunan CHP’nin hukukçu Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek ise, “Adalet yürüyüşü gibi bir yürüyüşü düzenlemiş, Adalet Kurultayı’nı gerçekleştirmiş, yargıya dair onlarca çalışması bulunan Türkiye’nin en çok oy alan ikinci partisinin görüşü alınmamıştır” diyor.
Yargı reformu adı altında ‘makyaj niteliğindeki’ düzenlemelerle kalıcı çözümler üretilmesinin mümkün olmadığını dile getiren Erkek, şunları söylüyor:
'Kuvvetler ayrılığı yok edilmişken yargıda nasıl bir reform yapılabilir? 16 Nisan 2017 tarihinde demokratik olmayan koşullarda OHAL düzeninde suistimalci bir Anayasa değişikliği ile kuvvetler ayrılığını ortadan kaldıranlar, demokratik hukuk devletini temelinden sarsanlar, siyasi güç merkezini TBMM değil de Saray yapmak isteyenler, nasıl bir reform gerçekleştirebilir? Hâkim ve savcıları yürütme organı olan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda toplayanlar yargının bağımsız ve tarafsız gözükmesine dahi tahammül edemeyenler, sağlıklı bir yargı reformunu gerçekleştiremezler.’
Duayen hukukçulardan, avukat Celal Ülgen de, yargı alanındaki gidişatı şöyle yorumluyor:
‘Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Sayıştay’ı ve Anayasa Mahkemesi’ni siyasi iktidar dizayn ediyor. YSK de bunlardan biri. Hem eylem ve işlemlerinde denetleme görevi yapanları atayacaksın ve kontrol edeceksin ve hem de serbest ve özgür seçimlerin yapılması için bağımsız ve bağlantısız olması gereken YSK’yi oluşturacaksın. Yargıda memur kurum olmaz. Memur yargıç olmaz. Bunun sonucu olarak ortaya çıkan hukuk değil, kadıya uygun hükm-i karakuşi olur. Demokratik ülkelerde seçimler yargıç güvencesinde yapılır. Yani, yargıç bağımsız ve bağlantısızdır. Kime karşı? İktidara karşı, kendi inancına karşı, kendisini ait olarak gördüğü her ne varsa ona karşı bağımsız ve bağlantısızdır. Bu ölçütleri taşıyan yargıç güvencesi olmadan seçimlerin tarafsız yapıldığından söz edemezsiniz… Partili Cumhurbaşkanına elbette partili yargıç yakışır(!)’
***
İktidar partisinin ileri gelenlerinin, 23 Haziran’da ne pahasına olursa olsun seçimi kazanmak için ‘şirinlikler’in yanında, bazı ‘hinlik’ler de düşündükleri kamuoyunda konuşuluyor. Bu ‘hinlik’lerin, (seçimlerde yıllarca tarafsızlığına alıştığımız İçişleri ve Adalet Bakanları) eliyle gerçekleştirileceğine ilişkin bir sürü iddia ortalıkta dolaşıyor. Bu iddialardan bazıları şöyle:
-Güya, FETÖ üyeliğinden tutuklanan ve aralarında Beylikdüzü Belediyesi’nin de bulunduğu bazı CHP’li belediyelere geçmişte danışmanlık hizmeti veren Erkan Karaaslan itirafçı yapılacak ve İmamoğlu hakkında iddianeme düzenlenip görevden alınacak ve yerine İBB Meclisi’nde sayısal çoğunluğu bulanan AKP’nin Meclis Grup Başkanvekillerinden Göksel Gümüşdağ başkan seçtirilecekti… Hesap buydu, ancak Hatay T Tipi Cezaevi’nden olan Erkan Karaaslan’ı itirafçılığa ikna etmek için gönderilen Aydınlı yerel gazeteci Serhan Seyhan’la aralarında geçen konuşmalar Karaaslan tarafından açıklanınca, plan bozuldu.
Güya, şimdi başka bir planı devreye sokuldu. Mülkiye müfettişleri Beylikdüzü Belediyesi’ne gönderilerek geriye dönük çok özel teftiş yaptırıldı. İmamoğlu döneminin didik didik incelendiği bu özel teftiş sonucunda, aynen YSK’nin tartışmalı iptal kararı gibi bir karar bulunup 23 Haziran’da seçilse bile Ekrem İmamoğlu hakkında iddianame hazırlatılacak ve görevden alınarak AKP’li Gümüşdağ İBB Başkanlık koltuğuna oturtulacak.
Güya diyeceğim bir başka dedikoduyu da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş şöyle açıkladı:
“Geçenlerde basına yansıdı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu ve Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu ile ilgili birilerinden ifade almak, suçlama yapmak istediler. Ankara'da da aynılarını duyuyoruz. Bunlar demokrasi adına çok ayıp şeyler. Bunu, üzüntüyle karşıladığımı ifade etmek istiyorum. 'Önce İstanbul'u halledelim, 6 ay sonra Ankara'yı da halledeceğiz' sözleri Ankara'nın her yerinde yayılıyor. Resmi ağızlardan da yayılıyor. Maalesef bunlar üzücü şeyler.”
***
Bütün bunlar bir yana, A&G Araştırma Şirketi’nin Genel Müdürü Adil Gür’ün, İstanbul seçiminin iptali sonrası yaptırdığı 3 anketin sonuçlarıyla ilgili söyledikleri ise çok ilginç.
Büyük ekonomik değişimler olmazsa İstanbul’un seçmen tercihlerinde değişim olmayacağını dile getiren Gür, güvenlik endişeleri nedeniyle seçmenlerin oy tercihlerini değiştirmeyeceğini söylüyor. Gür, şöyle devam ediyor:
“YSK’nın İstanbul seçimlerini iptal etmesinin ardından sürecin Ekrem İmamoğlu lehine geliştiğini yaptığımız araştırmalarda görüyoruz. İlk günlerdeki mağduriyet etkisinin çok daha fazla olduğunu gördük. Ancak bu etki seçime kadar geçen sürede azalabiliyor tıpkı daha önceki seçimlerde olduğu gibi. Buna karşın CHP ve Ekrem İmamoğlu’nun işi daha kolay. Çünkü kullandıkları argüman şu ‘Neden 4 oydan 1’i geçersiz de 3’ü geçersiz değil.” Karşı aday için bunu anlatmak hakikaten çok zor. YSK ateşten kızgın demiri AK Parti’nin kucağına koydu. O 250 sayfa içinde o kadar çok şey var ki ben bile ‘mağdurum’ desem kendime göre bir-iki cümle bulurum.
Kabine değişecekse 23 Haziran’dan önce değişmeli. Çünkü 23 Haziran sonrası için çıkacak sonuçla Türkiye’nin önümüzdeki birkaç dönem siyaseti yeniden şekillenebilir.”
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com