Siyaset benim ülkemde “Ya hep ya hiç” seçimiyle yürüyor maalesef. Gerçeğin ne olduğuna kafa yormuyor bazen de görüyor ama görmezden geliyoruz. Çoğu kez de yapılan yanlış yönlendirmeleri hap gibi yutuyoruz.

Asrın felaketi bir durum yaşanırken, ülkenin zemini oynamış ya da oynatılmışken seçime gidiyoruz. İktidar gündem değiştiği için muhalefet ise enkaz sürdüğü için seçimi az da olsa ötelemek vicdanını gösteremedi. Yakın zamanda genç bir canı yitirmenin acısını yaşayan biri olarak dünyevi her hırsın ne kadar anlamsız olduğunu biliyorum Ve şu anda depremzedelerin de aynı hissiyatta olduklarından eminim, sağlıklı karar veremeyeceklerinden de

Acılar, halkın çaresizliği, yapılan, yapılmayan söylemleri üzerinden Hacivat Karagöz diyaloglarına dönüştürülerek adeta hafife alındı. Bazı kurum ve iyi insanların omuzlarına bırakıldı yük. Tepedekilerin iteleşmelerine inat halk kenetlendi. Sokak röportajlarında bir vatandaş “Çok şükür çadır yemek ihtiyaçlarımızı giderdi devletimiz. Hiç oy vermemiştim ama bu sefer oyum Erdoğan’a” derken, bir diğeri “Hep Erdoğan’a oy vermiştim. İki gün sahipsiz kaldık. Böyle devlet mi olur? Ona verdiğim oylar haram olsun!” diyordu.

Muhaliflerin hala anketlerde ciddi oy almasına öfkeleri büyük. Makarna için oy verdiklerini söyleyip aşağıladıkları “yandaş”lara ağza alınmayacak hakaretlere devam ediyorlar. Şimdi onların penceresinden bakacağım: Makarna sembolik bir ikramdı. Devlet halkı ile bağ kuruyordu. Enkaza dönmüş yönetimin ardından bir umut olarak seçerek iktidar yaptıkları başbakan onlara “Kardeşlerim!” diyordu. Soğuk, kibirli, kuralcı, elitist devlet söylemleri rafa kalkmıştı. Mahallenin bıçkın delikanlısı onların haklarını savunup yedi düvele meydan okuyordu. Gecekonduları çat kapı ziyaret edip iftar açıyor, yer sofralarında bağdaş kuruyordu. Cenaze namazlarında saf tutup, Kuran okuyordu. Samimidir değildir diye sorgulamaya gerek yok. Çünkü tam da oradan geliyordu, onlardan biriydi. Bu kitle devlet pastasından en az pay alan kitleydi. Aşağılanan, cehaletle suçlanan “OXFORD vardı da okumadık mı?” diyeni haklı çıkaracak bu kitle ezilmiş, horlanmış, devlet kapılarında, ilaç, doktor kuyruklarında süründürülmüş, çaresizliği en koyu şekilde yaşamış kitleydi. Onların gündemi farklıydı; Yaşlılarına maaş bağlandı, yatalaklarına evde bakım hizmeti sunuldu, çocuklarına kitapları bedava verildi.

Aydın zümre aleni aşağıladıkça onlar kendilerinden biri olarak gördükleri adama sahip çıktılar, kalkışmada bir sözü ile sokağa çıkıp tankların altına yattılar. Haksızlığa uğradıklarına inandıkları her tarihi şahsiyetle özdeş saydılar. Vatan demek “O” demekti. “Devlet Baba” söylemi bir aydın, bir zenginin değil yoksul halkın söylemidir. Onların gidecek tek kapısı orasıdır ve Erdoğan’la o kapı sonuna kadar açılmıştır. Bunca hizmete rağmen hala sevilmeyişi şaşırtıyor onları. Diğer zümrenin her zaman bu hizmetlerden yararlandığından habersizdirler, beklentilerinin farklı olduğundan da.

Neden Erdoğan?” diye sorduğumda aldığım bir cevap ilginç gelmişti bana. “Biz yanlışları görmüyor muyuz, mahallende bir çocuk haklı haksız dövülüyorsa sürekli ve sana sığınmışsa önce korur sonra hesaplaşırsın. Şimdi sahip çıkma zamanı. Sonra da hesaplaşma”.. 20 yılın özeti bu. Devamlı iyiye iyi, kötüye kötü diyemeyen muhalefetin zaferi. Mahalle, çocuğuna sahip çıktı. Bunca yanlışa rağmen yine de sahip çıkar mı göreceğiz.

Türlü anlaşmalarla eli kolu bağlanmış, Nato’ya Cento’ya bağlılık yemini etmiş bir ülkenin aydınları aymaz olmamalıydı. Hala mahalle bıçkınının söylemlerinin peşine takılıp gidiyorlar. Sistemi değiştirmek, alternatifler sunmak, özgürleşmek isteğinden uzaklar. Özgürleşmeyi sadece kişisel haklara bağlıyorlar. Ülkenin kıskıvrak bağlandığından “cahil” ler kadar bile haberdar değiller. Kininin, öfkesinin, kaybetmişliğin acısını huzura teslim olmuş aciz kitleden çıkarmanın derdindeler. Asıl uyanması gerekenler heva ve hevesinin peşine düşmüş ülkenin aydınları olmalıydı. En ufak baskıda ekmek yiyip para kazandıkları ülkeyi terk etmek kolaycılığına kaçtılar

Çok enteresandır kendilerine “Aydın” ya da “Elit” diyen kesimin şimdilerde “Makarnacı” dedikleri kitle kadar sorgulayıcı, dünyadan haberdar olmayışları ilginç. Televizyondan başka eğlencesi olmayan halk, bazı konularda göremediğimiz kadar uyandılar, uyandırıldılar ve konsolide edildiler. Onların liderleri dünya beşten büyüktür diyerek küreselci çeteye kafa tuttu, Netenyahu’ya saydırdı, Trump ve şimdilerde Biden de nasibini aldı. Hatta Macron, Ukrayna savaşının arabulucusu oldu. Biz şu şair bu yazar şu marka şu ev bu seyahat adalet, hak, hukuk yağma gündemindeyken onlar bunları ezberliyordu. Makarnacılar(!) bu noktadalar.

Hayatım ülkem için kaygılanmakla geçti. Yıllarca öğrencilerime “Gençliğe Hitabe” ve “İstiklal Marşı” ruhunu aşılamaya çalıştım. Her sabah “Andımız”ı dinledim. Çok şeyleri yitirdik. Bu aynı zamanda kendime de bir özeleştiri.

Erdoğan lider duruşunu bizi her daim hançerleyenlerin yönüne değil; son zamanlarda yaptığı gibi 'Çırpınan Karadeniz’e hasretle bakanlara çevirseydi, Ona yapılan dayatmaları halkına şikâyet etseydi, herkesi kucaklasaydı; en muhalifinden en yandaşına kadar herkes ülkesi için yeni bir "Kurtuluş Savaşı" başlatabilirdi. Bu desteği vardı. Gelecekte sevenleri Onu Abdülhamit olarak, sevmeyenleri de farklı benzetmelerle tarihe not düşecekler.

Siyasette tümüyle yanlış tümüyle doğru diye bir kavram olamaz. Özendiğimiz medeni devletler halkın yararına olan her şeyi alkışlar, olmayana direnirler. Bizler kutuplaşarak çok şey kaybettik. Doğruyu eğriye, eğriyi doğruya tercih ettik tam da bu yüzden.. Şimdi de bizi "siyaset dediğimiz menfaat çetesi" kötünün iyisine razı etmeye çalışıyorlar; Bir yanda HDP diğer yanda HÜDA-PAR..

Bu yanlışlardan dönülmez ise; Buyurun ülkenin cenaze namazına..

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Avatar
Ayşe Demirhan 2 yıl önce

Gazetenizin sürekli izleyicisiyim, çünki çok renklisiniz. size yazmak istedim. RTE'yi ve ruhsal durumunu iyi analiz etmek lazim. Hemen yargılamışsınız. bu noktaya geleyim diye mecburen kaç kılığa girdi. batının canileri artık onun ayak oyunlarını yutmuyor. Anladılar. Şu anda rahmetli Atatürk, Özal ve Ecevit'in işbirlikçiler tarafından zehirlendiği bir noktaya geldi. sömürge olmanın kaderi bu. bizi afrikalı gibi görüyorlar. Tayyip beyin adımları artık farklı ve ölümü de göze almış gibi sistemi zorluyor. bilinizki o tam da sizin olmasını istediğiniz bir çizgide. siz de desteklemelisiniz. Bazı şeyler hemen olmuyor. Ama onuda affetmeyecekler diye üzülüyorum. Allah yardımcısı olsun. Yorum için 5. defadır deniyorum, hep uçuyor. bildirin. Teşekkür ederim.

Avatar
A. Şahiner 2 yıl önce

Çok duygulu ve samimi. Gönlünüze, yüreğinize sağlık. Her iki tarafda bu yanlışlarından dönerler inşAllah.

Avatar
Erdekli Hasan 2 yıl önce

Bu yazının bir yerlerindeyim, üç defa okudum. sağolun.

Avatar
Mehmet Işık 2 yıl önce

Böyle bir analiz hiç aklıma gelmemişti. Şaşırdım. tebrik ederim yazar hanim.

Avatar
Ali Ay 2 yıl önce

Bir düşünceki insanı yüreğini yok ediyor.Dunyaki insan bize böyle bakıyor.Sonra dış dünya okuyoruz .