“Kalp deniz, dil kıyıdır.. Denizde ne varsa kıyıya vurur ” Mevlana..
Nerede şimdi o eski babalar der durur eski tüfekler..
Baba eve girdiğinde herkes dimdik ayağa fırlar, saygıyla sırtındaki paltosu alınır, eğilerek terliği verilir..
Sofraya toplu oturulduğunda kopardığı lokmasını, elindeki kaşığını ağzına sokmadan kimsenin yemeğe başlamadığı görülürdü...
Yeni kuşaklar da eskiler için “eskiye rağbet olsaydı, bit pazarına rahmet yağardı” diye tiiiye alırlar Eskileri..
Aslında bu sözü yeni yetmeler değil, yine eski kuşak söylemiştir sanıyorum kendilerini çimdiklemek için..
Konumuz sadece saygı duyulan eski babalar değil tüm babalar.. Yer altı babaları dahil..
Şu soruları soralım şimdi kendimize..
Bu ayakaltı mı üstü mü öpülesi babalar ve tüm büyükler, ara sıra kusur işleyen evlatlarını ne kadar doğru eğitiyorlar?
Tüm kusurlarına rağmen, Onları çok sevdiklerini ne kadar çok söylüyorlar?
Söyleselerdi o yavrular yeniden aynı hataları işlemeye devam ederler miydi?
Hoşgörü iklimleri evlatlarının şımarıp zıpırlaşmasına mı, dümeni ve direksiyonu doğru tutmalarına mı yardım ediyor?
O nedenle “gönül mabedimizin mihrabı”dır dilimiz....
Ana -baba ve tüm büyüklerin dili, ya meleğe ya da şeytana dönüştürür evlatları.
Boşuna söylememişlerdir Ata’lar, “Tatlı söz yılanı deliğinden, acı söz kişiyi çileden çıkarır” diye..
Böyle söylemişlerdir de, niye tatlı dil üslubu yerleştirilememiştir dilimize?
Yaygın olan keskin ve yıpratıcı dil tercih edilmiştir ülkemizde?
Dilin yerinde ve güzel kullanımı dengeli ve mutlu bireylerin yetişmesini sağlar..
Yıkıcı ve yakıcı söz ise, suç potansiyelini çoğaltır yalnızca.
Söz gelimi şöyle bir baba figürü canlandıralım zihnimizde.
Öfkeli baba Anneyi kenara iter şöyle seslenir hatta bağırır;
-Seni her sabah okuluna biz mi hazırlayacağız, eşşek kadar oldun, alemin evlatları senin gibi mi?. Hem tembel hem, bir çift çorabı giyemeyecek kadar beceriksizsin.. Sen ne zaman adam olacaksın? Her gün seninle mi uğraşacağız.. Ben senin yaşında iken, metrelerce uzaklıktaki çeşmeden su taşırdım iki koca testiyle evimize.. Bir gün kırdığım testi için bir araba dayak bile yedim babamdan.. Senin ne katkın var bize, bu eve.. Dövmediğimiz için mi bu kadar yaramazsın.. Komşulardan utanır olduk senin yüzünden.. işin gücün hep yaramazlık ..Ama okula hazırlanmaya gelince hep böyle uyuşuksun.. Anlaşılan sen hiç adam da olmayacaksın...
Her gün bu rezil dili kullanan bir baba ne eğitim rahlesinden, daha da sert söyleyeyim, ne torna tezgâhından ne de, tesviye planyasından törpülenerek geçmiştir.
Bu tip babalar dayak atmasa da, bu rezil dil ile çocuk kişiliğini talan eder ve harap ederler.
Babasından işittiği ağır hakaretler yetmezmiş gibi bir de her işlediği kusurda Tokat yiyen, merkep sudan gelene kadar dayak atılan çocuklar vardır..
Bu yöntemle yetişen, zayıf kişilikli bu çocukların çoğu, medyanın da şiddet içeren motivasyonu ve beyin yıkaması ile sapkın bireyler, serseri mayınlar olarak yetişebilirler, hatta yetişirler.
Allah korusun deme alışkanlığımız vardır her olumsuz durumda..
Oysa Allah değil, doğru verilen eğitim ve etik değerlerle yetişenler korur ancak kendilerini ve nesillerini..
Doğru eğitim, öfkesinin aklına egemen olmayan adamın işidir..
Bu çocuklar babalarının, hadi yalnızca babaya yüklenmeyelim büyüklerinin bu dili ile genç olacak, bu çocukların en iyimser oranla % 30 u veya üstü bir baltaya sap olsa olmasa da etik değerlerle donanımlı kişilik sahibi olamayacaklardır.. Belki evlenecekler yuva kuracaklar ama büyüklerinden miras aldıkları, o acı dili eşleri, çocukları ve sosyal ilişkilerin her alanında sergileyeceklerdir...
Geçimlerini onura dayalı yollar yerine çarpık ve yasa dışı yollarda arayacaklardır belki de.
Babalarının acı dil ezilmişliği ile yetişen çocukların olası hazin yaşam öyküsüdür bu..
Belki de suç işleyen, çeteler arasına katılacak.. Düşük bir bedel karşılığında satın alınmış biri olarak ömrü tek hücreli hapis damlarında geçecektir....
Yaşamları çürüyen evlatlar..
Gerilerinde gözü yaşlı, ah dilim kopsaydı diyen büyükler, kırık kanatlı bir eş ve kendi gibi onurları heder olmuş evlatlar bırakan büyüklerin kurbanları.,
Bu acı dili kişiliğine monte etmiş sayısız okumamış veya diplomalı cahil kukla babalar var ülkemizde..
O yüzdendir ki her gün kadın cinayetleri çoğunlukta olmak üzere işlenen sayısız cinayetler, ırza geçmeler hırsızlıklar ve bitmeyen yolsuzluklar görüyoruz durmadan..
DİL VEZİR DE EDER KİŞİYİ REZİL DE..
Ve;
NE EKİYORSAK ONU BİÇİYORUZ..
Değerli büyüğüm; emeklerinize sağlık, çok değerli ve yönlendirici bir makale olmuş.