Daha ayakkabılarımı tamamen giymemiş olmama rağmen evden fırladım, çıktım. Dışarıda bir bahar havası…
Çocuğum, içimde bir bayram sevinci…
Dışarıya çıkar çıkmaz teyzemlerin eve doğru yöneldim. Soldan gitsem dereye doğru gideceğim ama çocuk merakı… Bir bakayım, asayiş berkemal mı? Teyzemlerin evin girişi bahçeye açılan tahta kapısının önüne geldim. Kapıyı hafifçe yukarı kaldırarak içeri adım attım.
Tam o sırada bir vızıltı koptu. Vızıltının geldiği yere doğru baktım; bir Avavi Böceğinin, hemen girişte solda bulunan ahıra doğru iniş yaptığını fark ettim.
İşim gücüm yok...
Kendine meşgale arayan bir çocuğun arayıp da bulamayacağı fırsat tam önüme gelmiş.
Hemen ahıra doğru yöneldim. Müthiş bir tezek kokusu var. Neyse ki insan burnu belli bir süre sonra alışıyor hemen hemen her türlü kokuya… Ahırdan içeriye doğru kafamı uzattım; eniştemin eşeği Karakaçan içeride, sağından solundan saldıran sineklerden dolayı kuyruğunu bir sağ kalçasına bir sol kalçasına vurduruyor. Sineklerden kurtulma derdinde ama ne çare?
Avavi Böceğinin vızıltısı ile Karakaçan daha bir huysuzlanıyor. Neyse ki; ben içeriye girdiğimde Avavi Böceği de ahırın tahta duvarında yaklaşık göz hizama konmuş oluyor. Vızıltı kesilince Karakaçanın sıkıntısı azalıyor ama bu sefer de benim varlığımdan kısa bir süre rahatsız oluyor. Sakin davrandığım için ve yanına gidip başını okşayıp, hal hatır sorunca gerginliği azalıyor.
Ahırın havası değişti; çocuk da olsa sonuçta bir insanoğlu girdi ahıra, sineklerin uçuşu kaçışı değişti, Karakaçan kendini biraz daha güvende hissediyor olacak ki sakinleşti, artık azıcık temkinli de olsa yemlikten yemini yemeye devam ediyor. Bu arada benim aklım Avavi Böceğinde…
Avavi Böceğini bilmeyenleriniz olabilir. O yüzden biraz anlatayım.
Avavi Böceği; yeşil ve altın sarısı tonlarında yanardönerli renge sahip bir gübre böceğidir. Bitkilerin tohumları, yaprakları ve meyveleriyle beslenir. Emici ve kemiricidir. Meyve ve sebzelere zarar verir. Tarım zararlısıdır. Ahır ziyaretinin yegâne sebebi Karakaçanın dışkısı içinde bulunan öğütülmemiş sebze artıkları, tohumlar ve buğday taneleridir. Uçuş konusunda çok yetenekli olduğu söylenemez. Genel olarak kısa mesafe uçucusudur. Altın sarısını çağrıştıran alacalı renginden dolayı Altın Böceği olarak da bilinir. Bazı bölgelerde de Gül Böceği olarak adlandırılır. Sırt kısmında kanatları ile gövdesinin birleştiği yerde “V” şeklinde bir oluğu vardır. Oldukça sağlam bir vücut yapısı vardır, bedenini çevreleyen zırhı şövalye kıyafeti gibidir.
Aklım Avavi Böceğinde demiştim. Ona doğru yöneldim. Konmuş olduğu yeri keşfetmeye çalıştığını gördüm. Hemen geri döndüm, ahırdan çıktım ve evimize doğru koştum. Anneme seslendim; bir metre civarında bir makara ipliği istedim. Annem ne yapacağımı sordu, “lazım” dedim. Beni meşgul edebilecek her şeye kapalıydım. Biraz mızmızlandım, annem beni daha fazla germemek için ipi verdi. O “dikkatli ol” diyene kadar ben çoktan ahırda Avavi Böceğinin karşısındaydım.
Makara ipinin bir ucunu küçük bir halka şekline getirip düğüm atılabilecek şekilde hazırladım ve sol elime aldım. Sağ elimle başparmağım ve işaret parmağım ile Avavi Böceğini sırt kısmından ön ve arka bacakları arasına denk gelecek şekilde kıskaç gibi tuttum. Sert kabuklu olduğu için Avavi Böceğine kolay kolay zarar vermem mümkün değildi. Bir böceğe göre oldukça kuvvetli ve sert hareketlerle böcek bende tedirginlik yaratsa da düğüm yaptığım halkayı böceğin arka sol bacağına taktım. İpin uzun tarafını dişlerimin arasına sıkıştırıp düğümcüğü sıktım. Sonra böceği aynı şekilde tutarak sol elime aldım, sağ elim ile de ipe bir düğüm daha atarak bağlantıyı sağlamlamış oldum.
Böcek sol elimde ipin uzun kısmının ucu sağ elimde koşarak tarla dediğimiz alana ulaştım. Mahallenin çocuklarının oyun yeriydi tarla… Sanırım iki dönüm kadar boş bir alandı tarla, bizim oyunlarımızı oynadığımız yerdi. Birkaç arkadaş cilli, kızlı erkekli birkaç arkadaş da yakan top oynuyorlardı. Onlara yaklaştım; sol elimdeki Avavi Böceğini havaya doğru fırlattım, ipin ucunu tuttuğum sağ elimi de biraz havaya kaldırdım. Avavi Böceği kısa mesafede iyi uçucudur ve güçlü bir böcektir. İpin izin verdiği mesafe kadar havalandı, ipin izin vermediği mesafeden sonra ben biraz koşarak Avavi Böceğini uçurdum. Bütün çocuklar oyunlarını bırakıp beni izlemeye başlamışlardı. Kızlar genelde böceklerden korktukları için çığlık falan attılar. Kızlara “Korkmayın, ipin ucu benim elimde, ben tutuyorum böceği” falan dedim. Bu arada erkek çocuklarda beni hayranlıkla ve gıpta ile seyrediyorlardı.
Bizim çocukluğumuzda oyuncak çok yaygın olmadığından çocuklar kendilerine bu tür eğlenceler buluyorlardı. O dönemde bir Avavi Böceğine sahip olmak, bugün uzaktan kumandalı helikopter sahibi olmak gibi bir şeydi.
Çocukların oyunlarını bırakıp benim etrafımda toplandıklarını fark ettim. O an tabi ki değmeyin benim keyfime...
Farkına varmadık ama uzun bir süre böceği tarlada aşağı yukarı koşturarak uçurduk. O kadar eğlendik anlatamam. Tabi ben o zaman zarfında Avavi Böceğine sahip olan bir çocuk olarak popülerliğimin keyfini de sürüyordum.
Etrafındaki arkadaşlarım böcek çok uzun süre uçamadığından yere düştüğünde onu tutmaya çalışıyorlardı, cesareti olanlar da sevmeye çalışıyorlardı. Böcek sağlam bir vücut yapısına sahip olduğundan defalarca düşmüş olmasına rağmen yine de uçmaya devam ediyordu.
Vaktin nasıl geçtiğini anlamadık ama güneşin batmakta olduğunun farkına vardık. O an böceği sağ elime aldım ve teyzemlerin eve doğru yöneldim. Arkadaşlarım arkamdan “gitme, etme” gibi şeyler söylediler. Tabi ki ben de hava bin beş yüz olduğundan pek umursamadım. Teyzemlerin evin dış kapısını hafiften kaldırarak açtım, iç kapıya vardığımda hem kapıyı çaldım ve hem de teyzeme seslendim.
Teyzem her zaman bıkmadan usanmadan bizimle yakından ilgilenmiştir. Kapıya çıktı, “Gel çocuğum” dedi. “Teyze, içeriye girmeyeceğim. Böceğin ayağından ipi çözebilir misin, serbest bırakalım böceği” dedim.
Teyzem böceğin ipini çözdü. Avavi Böceğini tuttum, götürdüm, ahırın duvarına yani aldığım yere bıraktım.
Hava kararmak üzereyken eve doğru yöneldim. Avavi Böceği de ben de hayatlarımıza kaldığımız yerden devam ettik.
Ben popüler bir çocuk olarak geçirdiğim günün keyfini yaşıyordum. Bir yandan da Avavi Böceğinin de Karakaçan’ın dışkısının içinde bulmuş olduğu buğday tanesini kemirmenin keyfini yaşamaya başladığını düşünüyordum.
Çocuklar bütün canlıların mutlu olmasını isterler…
Şimdi ben de bir çocuk edasıyla sesleniyorum evrene…
Bütün canlılar mutlu olsunlar...