Çoğumuzun aklına bile getirmediği bu savaşı, yakın zamanımızda basında dile getiren belki de ilk yazarlardanım.
Takriben 9 yıl önce Bursa'nın tanınmış bir gazetesinde köşe yazım olarak yayınlandığında, insanlarımızın geneli neredeyse hiç duymadıklarını söylüyorlardı. Hatta Cumhurbaşkanı bile bu yayınlardan sonra aynı yıl bir beyanatında 'ilk defa' Kut-ül Amare Zaferi'ni konu etmişti.. Yaşanmış ancak unutturulmuş bir savaş ve zaferi, devlet ve ülke gündemine, daha da önemlisi toplumsal hafızaya taşımada hasbel kader tuzumuz olduysa, ne mutlu bizlere..
Türk Milleti'nin bu zaferinin aynen Çanakkale Zaferi gibi, "Churchill'e ve İngiliz emperyalizmine vurulmuş bir tokat" olarak tarih kitaplarında yer alması, beni daha da mutlu kılacaktır. Ümit ederim ki birgün tüm gerçekliğiyle yer alır.. Ve gelecek neslimize de okul müfredatıyla aktarılmış olur.
Düşünebiliyor musunuz bir savaş ki, tarihçilerimiz hep es geçmişler. Amerika ile aramızda 1950'de yürürlüğe giren Fulbright Anlaşması ve devamındaki NATO'ya üyeliğimiz neticesinde bu ve benzeri milli konularımız tozlu raflara kaldırılmışlar. Ülkemiz insanı yıllarca, tarih diye önüne itilen bir sürü "yakıştırılmış, uyarlanmış hikayelerle" hep uyutulmuş, avutulmuş. Oysa Çanakkale savaşıyla peşpeşe bir süreçte İngilizlere karşı şanlı bir zafer daha kazanmış Türk Askeri.. İngilizler de tarihlerindeki "en büyük savaş hezimeti"nden birini yaşamışlar.. Tabii ki birileri ört bas edilip, tarih kitaplarımızda yer almaması ve unutulması için çok çaba sarfetmişlerdi.. Malesef bunu başarmışlar da..
“Kut’ül Amare Savaşı”
Yer bugünkü Irak toprakları.. Dicle nehrinin sol kıyısında ve Fırat ile Dicle’yi birleştiren ve eski Şattülhay Kanalı’nın Dicle tarafındaki ağzının karşısında..
“Kut” kelimesi Hintçe “kot” yani “kale” kelimesinin karşıtıdır.
1914 Yılının hazin sonbahar günleri.. Osmanlının, o dönemde birleşen batılı güçlere karşı bir çok cephede savaş verdiği bir dönemdeyiz. İngilizler'in "Mezopotamya Seferi" adı verdikleri bir savaş süreci.. Hindistan'ın Bombay şehrinden hareketlenen İngiliz ve Hintli askeri kuvvetlerinin Irak Basra'yı işgal ettikleri dönem..
Osmanlı bu bölgede askeri güç olarak oldukça zayıftır..
Bölgedeki Araplar ve diğer gönüllü halktan topladığı bir birlikle İngilizlere karşı savunmaya geçmiştir. Başlarında Yarbay Süleyman Bey.. 3 gün savaştıktan sonra yenilgiye uğrayan ve İngilizler tarafından gözlerinin önünde öldürülen askerlerinin üzüntüsüne dayanamayıp, 'intihar eden' Süleyman Bey..
Bağdat’ı işgali hedefleyen İngiliz Ordusu, Kurna ve Amare'yi işgal etmiş ve ardından Kut’ül-Amare'ye yönelmiştir.. Göreve gelen Albay Nurettin Bey de silah ve savaş malzemesi yokluğu ve askeri güç dengesizliği nedeniyle fazla dayanamaz..
25 Eylül 1915 Kut’ül Amare de düşmüştür..
Neticesinde İngilizler çok yaklaştıkları Bağdat’a doğru ilerlemeye devam ederler.
Albay Nurettin Bey ise ordusunu Selmanipek bölgesine çekerek savunma tedbirleri almaya çalışır..
23 Kasım 1915'te Selmanipek'e taarruz eden İngilizler şiddetli bir direnişle karşılaşırlar.
Osmanlı kuvvetlerinin karşı taarruzu sonucu 4.500 kişi civarında kayıp vererek 25 Kasım'da Kut’ül Amare'ye doğru çekilirler. İngiliz komutan General Townshend etrafı Dicle nehri ile çevrili olan Kut yarımadasında ordusuyla birlikte sıkışıp kalmıştır..
Türk tarafında Irak komutanlığına Albay Nurettin Bey’in yerine 52. Tümen Komutanı Halil Paşa atanmıştır.
İngilizlerin Basra’daki genel karargahın desteğiyle yaptığı üç taarruz da başarısız kalır..
Türklerin beklenilmedik ısrarlı saldırısı karşısında çaresiz kalan İngilizler, savaşa birlikte girdikleri Rusya’dan yardım isterler.. Ancak o da nafile.. İran’ın Kirmenşah bölgesini işgal etmiş Rus komutan Baratov’un İngilizlere destekleri de bir fayda sağlamaz..
Kurtuluş ümidi kalmayan General Townshend, daha fazla dayanamaz ve Halil Paşa’ya 26 Nisan günü bir mektup yazarak Kut’u teslim etmeye hazır olduklarını bildirir. Halil Paşa da bunu kabul ederek, silah ve techizatı bırakmaları koşuluyla canlarını bağışlayacağını söyler..
"13 General, 481 subay olmak üzere 7 bin Hintli ve 6 bin 300 İngiliz askeri Mehmetçiğe teslim olur.."
Duyuyorsunuz değil mi..
O kibir küpü İngiliz komutanlar boyunlarını bükerler ve teslim olurlar..
İngiliz tarihçi James Morris, “Britanya askeri tarihinin en aşağılık teslimi” diye tarif ediyor bu yenilgilerini.
Kut'ül Amare’de gerçekleşen bu kutlu savaşta İngilizlere 40 bin kayıp ve binlerce esir verdiren Ordumuz da, 25 bin vatan evladını şehadete uğurlar.. Şimdiki Irak topraklarını (ve yönetimlerini) düşünüyorum da insanın yüreğinin sızlamaması mümkün değil..
Bir de Churchill'e bakalım; Anadolu Türklerinin karşısında 1915 Mart ayında Çanakkale ve müteakip 1916 Nisan ayında da Kut’ül Amare hezimetleri.. Eminim kulaklarını ateşler basmıştı.
Tüm bu Çanakkale ve Kut’ül Amare Zaferlerine rağmen 1. Dünya Savaşı'nın sonunda Osmanlı Devleti yenik düşmüştür.
Ve uluslararası masadaki harita sonuçları da malum..
Osmanlı ve Cumhuriyet tarihine ilişkin ders kitaplarımızda yer almamış Kut’ül Amare Zaferi. Türk ve İslam tarihiyle birlikte Cumhuriyet tarihimizi de orta öğretimden beri üniversite dahil sürekli okumama rağmen, öyle çok konuları saklamışlar ki bizlerden; çoğu olayı okul harici kitaplardan öğrendikçe hep şaşırmışımdır. Bu yaşımda bile dikkatimi çeken her tarihi olayın ötesini araştırdıkça da aynı şaşkınlıklar süregelip gidiyor.. Velhasıl aynanın ötesini her merak edişte karşımızda yeni yeni sürprizler..
(Tarih ders kitaplarımızı yazan birkaç tanınmış yazarları araştırmıştım bir ara, çoğunda karşılaştığım masonik tipler ve localar oldu.. Ve bu vatana yaptıkları ihanet nedeniyle de canları cehenneme demekten kendini alamıyorum)..
.
Çanakkale Zaferimiz bile sanki zoraki yaşatılmış günümüze kadar..
Ancak örtbas da edememişler.
Sanki merhum Mehmet Akif Ersoy’un “Çanakkale Şehitlerine” adlı şiirindeki o milli derinliğin etkisini aşamamışlar.. Ki bu olağanüstü eser, toplumun hafızasına yerleşip, sürükleyip getirmiş zaferimizi bu günlere.. Bir nesile daha taşınmasını yüzyıldır engelleyememişler.
Okuldan hocam İlhan Bardakçı’dan duymuştum 70’li yıllarda.. (Şimdilerde dedesinden miras o büyük Osmanlı tarih arşivini televizyonlarda el altı kaynak olarak kullanan Murat Bardakçı’nın babasıdır) Merhum gazeteci İlhan Bardakçı.. “Kut Zaferinde İngilizler Ordumuz karşısında diz çöktüler ve bu yenilgiyi onların çağlar boyu unutmaları mümkün değil..” diyordu bir özel sohbetimizde.. Ancak kısaca olsa da bahsedebilmek bu günlere kısmet oldu.
Kut’ül Amare Zaferimizi Gençlere Anlatalım.. Hem de çok sık anlatalım. Anlatalım ki toplumsal milli özgüvenimiz konusunda, bir nebze fayda sağlayalım. Bunu, her birimiz için bir "milli görev" olarak görelim.. Böyle bir toplumsal duyarlılığın, cephede düşmana karşı mücadele vermekten hiçbir farkı yok. Bunu da hissedelim ve bilelim.
Cenneti hak etmiş kahraman Kut’ül Amare Şehitlerimizi bu yıl da bir kez daha minnet ve saygıyla anıyorum..
Sağlıcakla kalın..