Emekli eğitimciyim, kitapları olan yazar ve şairim. Köşe yazarıyım. Her gün 5, 6 gazete okuyorum. Anlayacağınız, değerlendirmek üzere okuyorum, yazıyorum, arşivliyorum, sosyal hayati takip ediyorum. Gazetelerin 3. sayfaları ve TV haberleri “kadın cinayetleri” haberleriyle dolu. Bu duruma çok üzülüyorum ve sebebini de bir türlü anlamıyorum.

Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü. Aklıma geldi, Ukrayna – Rusya savaşında muhabir Çetiner Çetin, “Ukraynalı kadınlar çocuklarını, kocalarını bırakarak savaştan kaçıyorlar” şeklinde bir cümle kullanınca haber spikeri bayan özür dilemesini istedi. Çetin de “yanlış anlaşıldıysam özür dilerim” dedi. Benim bildiğim hiçbir kadın, her ne olursa olsun çocuğunu hiçbir zaman bırakmaz. Kocasını da savaş ortamında “vatanını ve namusumuzu” korusun düşüncesiyle bırakabilir.

Kadın cinayetlerine, kadına şiddete hemen hemen her gün şahit olduğumuz bugünlerde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü kutlamamız ne kadar mantıklı, anlamlı ve gerçekçi olur bilemiyorum ama konuya "dikkat çekme" açısından gündeme getirmenin, vurgulamanın, sorgulamanın, kutlamanın önemli ve etkili olacağını düşünüyorum.

Öncelikle bütün kadınlarımızın KADINLAR GÜNÜ kutlu ve mutlu olsun.

Kadınlarımızın gününü kutlamış olmamı ve mutlu olmalarını istememi, bugünkü durumda ve ortamda çelişkili bulabilirsiniz. Her ne kadar, ben bu sözlerimde samimi olsam da günümüzde yaşanılan "kadına şiddet" ve “kadın cinayetleri" bizleri derinden sarsmaktadır. Yüreğimiz yanmaktadır, ruhumuz sızlamaktadır. Dolayısıyla mahcupluk duygusunu yaşayan ve empati yapan birisi olarak ne söyleyeceğimi bilemiyorum. Şiddete ve cinayete meyilli anlayışı ve yaklaşımı için günümüzde, "kadın olmak zordur" demek mecburiyetinde kalıyorum. Çözüm olarak da başta “eğitim” olmak üzere caydırıcı olacak ağır cezalarla, önleyici tedbirlerle, önlemlerle cinayet, şiddet gibi konularında -bir nevi- kadınlarımızı korunması ve dokunulmazlıklarının olması gerektiğini düşünüyorum.

Bir erkek olarak “kadının hiç mi suçu yok” bakış açısıyla olaya yaklaşacak olsak bile kabahatlerinin bunları hak edeceği bir gerekçe olamayacağını bilmemiz gerekir. Kadına şiddet ve cinayet konusunda, sebep ne olursa olsun gerekli ve geçerli mazeret olamaz, Başta şiddetli geçimsizliğe bağlı olarak fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik durumlar olmak üzere, hiç bir sebep bir insanın canından, sağlığından daha önemli olamaz. Çünkü "insanım demek" ve "medeni olmak" erdemdir. Yaradılışımızın sırrındaki değerler ve kişiyi "adam gibi adam" yapan erdemler sadece “ben insanım” diyenlerde bulunur. Kadın konusunda “kişilik yoksunu” olanlar şunu iyi bilsinler ki kendisini bir kadın (annesi) dünyaya getirdi ve canından bir parça olan evladının anası da bir kadındır.

Bir erkek olarak annemizin, eşimizin, kız kardeşimizin, kızımızın da KADIN olduğu empatisiyle kadının kıymetini bilmeyen, kim olduğunu anlamayan ruhsuz ve duygusuz "erkeğim" diyenlere sesleniyorum...! Öldüresiye sevmek(!), kin ve nefret duygusu taşımak zorunda mısınız? Kadına şiddetle güç gösterisi mi yapmak istiyorsunuz? Bu, hayvanlara özgü bir durumdur. İnsan olana yakışmaz...

Erkek olan kadınını sahiplenir; korur, bakar, sorar, arar, sarar..."DÖVERİM" değil "SEVERİM" der...

Bir kadın olan anneler için “Cennetin ayaklarının altında olduğu” müjdelenmektedir. Sakın, ”Kadının Adı Yok” demeyin. Eşimiz, kızımız, anamız, bacımız kadının adıdır. Kadınlarımızın adı tadıdır. Anne (ana) adındaki tadı ifade etmek mümkün müdür? Cenab-ı Allah’ın, Türk milletine bir lütfu olan, kadına verdiği önemle bildiğimiz ve övündüğümüz Atatürk’ümüzü dünyaya getiren Zübeyde Hanım da bir kadındır, anadır...

"8 Mart", kadının önemi ve kıymeti bilinsin; anlatılsın, anılsın, tanınsın, hatırlansın diye sizin gününüz oldu, Sizi anlamayanlarımız var. Çok üzgünüz, özür dileriz...Bugün "pardon" demiyorum, yarına da ve her güne de "8 Mart" diyorum...

Kötü erkekler, iyi adam olsaydı kadına her gün "8 Mart" olurdu... Veya "erkekler" hep iyi olsalardı "8 Mart Dünya Kadınlar Günü" ise, kalan 364 gün de "Erkekler Günü" olurdu...

Hayatımızı anlamlı kılan, dünyamızın sır dokusu, hayatımızın mis kokusu olan, ömrümüzü renklendiren, günümüzü şekillendiren, gönlümüzü güzelleştiren annemiz, karımız, kız kardeşimiz, kızımız sizi kıranlara, size kıyanlara yazıklar olsun. Sizleri sevmeyenin yüreği kurusun. Rabbim sizleri korusun...

Siz olduğunuz için biz varız... Bilene yılın her günü "8 Mart", Her gün sizin gününüz. Sizler, her şeyin en güzeline layıksınız. Mutlu ve huzurlu olmak, gönlünüzün istediği güzellikleri yaşamak sizin de hakkınız. Hakkınızı helal ediniz. İyi ki varsınız... (Dünya nüfusunun yarısı kadın derler, doğrudur ama, Dünya nüfusunun tamamını doğuranın da kadın olduğu bilinmelidir)

Her, “8 Mart Kadınlar Günü” denildiğinde öncelikle aklıma hep yürekleri yanan şehit anaları, evlatları terör örgütlerince kaçırılan, bekleyişiyle kavuşma umudu yaşayan analar, çocuklarının gözü önünde şiddet gören, katledilen çaresiz çırpınan analar aklıma gelir.

Kadına şiddete ve kadın cinayetlerine hayır” diyelim. Durdurmak, bitirmek için hep birlikte "yeter artık, dur...!" diye haykıralım... Kadını, her zaman baş tacı etmiş asil milletimize bu durum hiç yakışmamaktadır. Ahlak ve vicdan sahibi olan milletimizin şimdi bu hallere düşmüş olmasına üzülüyoruz, rahatsız oluyoruz.

Kadına kötü söz söyleyenin DİLİ TUTULSUN,
Kadına şiddet uygulayanın ELLERİ KIRILSIN,
Kadın cinayeti işleyenler, sizin de CANINIZ ÇIKSIN…

Sözleriniz “hoş” ama “boş” demeyin lütfen...

Sevgiye, saygıya layık, her şeyin en güzelini fazlasıyla hak eden kadınlarımızın günleri kutlu, gönülleri mutlu, gelecekleri umutlu olsun...

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.