Evrensel oluşumunda duygusallık yoktur. Yaratılış, sevmek ve sevmemek duygularına göre düzenlenmemiştir. Doktor işini sevmek üzerinden yapabilir mi? Her şeyin birbirini var edecek bir hiyerarşide, hassas bir planlama ile oluştuğunu hissederiz. Kişisel gelişim oluştukça evrensel birleşim de artmaktadır!
Peki, bizler:
Neden her şeyi sevdim veya sevmedim diyerek ayırırız?
Neden korkularımızla, mikropları büyütürüz?
Neden, başkalarını fazla önemseriz?
Duygular bu yaşamda sanki bir öğretici, kişisel olgunlaşma için bir yardımcı gibidir. Duygusallık, yolculuğumuzdaki yüksek atlama çıtalarına benziyor. Atladıkça bilinçlenme yaşıyoruz, atlayamadıkça aynı olaylarla tekrar, tekrar tökezliyoruz! Olaylara duyguların üzerinden bakmak, detayda takılmaktan kurtarır bizi. Çok rahatlatıcı, yargısız, akışkan bir bütünsel bakıştır o. Olaylara duygusal bakan doktor işini yapabilir mi?
“Sizi güçlendiren ya da zayıflatan olaylar değil, olaylara verdiğimiz tepkilerin yaratış halleridir.” (Büyük Değişim' kitabından)
Bu konuyu sizlere “Aykuşu” kitabımızdaki şiirlerle sunmak istiyorum.
***
“Çocuklarına her şeyini veren annenin,
Çocukları da kalmayabilir!
Ele gelmeden göze gelen
Sofrada tuz olmadan
Gelin verilen kızlar!
Süpürge olur mu saçtan?
Kendini büyütemeyen,
Büyütebilir mi başka can?”
Duygularımız; kalıp mı öğretilmiş mi, otomatik midir?
.
“Kadınlık ve erkeklik
Ne siyahtır.
Ruhumuz ise, hanımsız, beysiz.
Hangimiz
Siyahtan önce beyazdır?”
Cinsel açlık, cinsel bölgeden daha çok ona yüklediğimiz anlamda mı saklıdır?
.
“Namus ile beraber
Kendimizi de gömeriz
Bacak arasına!
Kül başa, tarak taşa
Nefsin kalın kabuğunu,
Kırabilecek miyiz denge aralığında
Kimlerden sakladın bakışını?
Çık dışarıya bak
Boğulduğun yerde su yok!”
Kim kırılgandır? Sert olan, doğruları kesin olan mı?
Alınganlık komplekslerimizin işaretidir, alınganlıktan uzaklaşabildik mi?
.
“Can üzerinde üst üste sıralanan,
Camlar gibidir nefis.
İstersek kırarız ama
Oldukça zordur
Cam kırıklarını temizlememiz!”
Sorumluluğumuzu başkalarına yüklememeyi öğrendik mi?
.
“Korkumuzu çizeriz hayalimizde
Sonra buluruz önümüzde.
Biz korktukça
Kendini bir şey sanır, büyür
Niye korkarız yıldırım düşmeden önce,
Niye korkalım ki düştükten sonra!”
Korktuğumuz şeyin merkezine giremediğimizde, çevresinden çıkabilir miyiz? Korku, geçmişimizin kodlamaları mı?
.
“Çamaşır günümüz olsun
Yıkayalım;
Kıskançlığı, korkuyu,
Hırsı, kibri,
“Başkaları ne der”i
İlla da şu “ben”i
Kurutalım güneşte.
Kuruttuğumuzu kullanabiliriz
Gerektiğinde tuz niyetine!”
Başkaları için yapılan fedakarlık bize yük gelirse, karşıya da yük gelir. Zorlama kime yar olur ki?
.
“Kimliğimizde sıkışık,
Düş, düşüncemize
Dış, ayağımıza sarmaşık.
Ajurlu bir ahlakı giyinip
Olamayız
Ne şık, ne barışık!”
Dayatılan kimlik, korkudan sarıldığımız kimlik, “Ben” oluşmadan, egonun önerdiği kimlik, onaylamaya muhtaç kimlik, bir çok yalancı “benler” var. Yalancı “benler” mutluluk ve onayı dışarıdan bekler, sevgiyi kendine sunmadan vermeye kalkar, egonun tatmin olması için çabalar. “Öz bene” saygı duymaz. Öz ben bir balonsa diğer benler onun üzerinde pırtlayan sivilcelere benzer. Çoğaldıkça öz benden uzaklaşırız.
.
“Bir merdiven uzanır ta içimize
Birileri iner, birileri çıkar
İnenler karanlığa
Çıkanlar yıldızlara karışır.
Dokunmak için uzanan parmak
Parmaklarında mıyız?”
Ruhsal olarak eşit olmadığımızı ama ÖZ olarak eşit olduğumuzu fark ettik mi?
.
“Hiç telaşı yoktur ağacın çiçek açarken.
Ne sihirdir yaşadığımız bahçe
Bir vuruşluk,
İki duruşluk,
Yaşanır mı kupkuru-şluk!”
..
elsabah@ymail.com