1988 ve 1990’lı yıllar Azerbaycan Cumhuriyeti için bağımsızlığa giden süreç olarak çok zorlu ve kanlı bir dönem oldu. Nitekim 1980’li yıllarda ekonomik sorunlar yaşayan Sovyetler Birliği'ni ekonomik açıdan (yeraltı zenginlikleriyle) ayakta tutan Azerbaycan, Sovyetler için büyük önem arz etmekteydi.
SSCB tarafından 28 Nisan 1920 tarihinden 1991 yılına kadar 70 yıl sürecek bir işgal ve esaret altında tutulan Azerbaycan’ın, sadece doğal zenginlikleri değil, ayrıca milli, kültürel ve dini değerleri de tehdit ve esaret altında kalmaktaydı. Azerbaycan halkı, 70 yıl Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin yönetimi altında esarette kalsa dahi 70 yıl önce 1918 yılında Doğu'nun ilk "Demokratik Cumhuriyeti" olarak Milletler Cemiyeti ve ardından BM tarafından bir devlet olarak kabul edilmiştir.
18 Ocak 1919 ve 21 Ocak 1920 tarihleri arasında düzenlenen Paris Barış Konferansı sonucunda katılımcı devletlerin resmi üyelerinin kabulü ile Azerbaycan haritası onaylanmıştır.
Doğunun ilk demokratik devleti Azerbaycan, 1918 yılında "kadınlara oy kullanma hakkı" veren Doğunun / Şarkın ilk devleti olmuş ve ırk, din, mezhep ve cinsiyet farkı gözetmeksizin ülkede yaşayan tüm vatandaşlara eşit haklar tanıyan bir devlet olmuştur. Bunun üzerinden 70 yıllık bir esaret süreci geçse dahi, 1990’lı yıllarda Azerbaycan halkı sahip olduğu dini, kültürel ve milli değerlerini hiçbir zaman unutmadı. Nitekim 1989 yılında SSCB’de başlayan parçalanma süreci ve 1991 yılında Mihail Gorbaçov'un Yeniden Yapılanma (perestroyka) adı altında çalışmaları sonucu 26 Aralık 1991 tarihinde SSCB parçalanmıştır.
Parçalanma sürecinde kızıl ordunun 20 Ocak 1990'da Bakü ve diğer illerde yaşlı, genç, kadın ve çocuk ayırmadan yaptığı katliam; Azerbaycan halkının Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden ayrılma ve bağımsızlık sürecini hızlandırdı diyebiliriz.
Bu dönemde Ermenistan Sovyet Cumhuriyeti'nin Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Dağlık Karabağ bölgesi dahilindeki şehirlerde ve onun etrafındaki diğer şehirlerde hak iddia etmesi ve bunun üzerine ermenilerin bu bölgelerde Azerbaycanlılara karşı 1913,1915,1918 yıllarındaki gibi etnik temizleme ve soykırım planlarına yönelmesi, bölgedeki çatışmaların şiddetinin büyümesine yol açtı.
SSCB’nin, Azerbaycan’ın yer altı zenginlikleri nedeniyle Dağlık Karabağ bölgesine yönelik etnik temizleme politikası kapsamında Ermenistan'a destek vermesi üzerine, Azerbaycan halkı 1988 yılından 1991 yılına kadar "Azatlık Meydanı"nda bağımsızlık nöbeti tuttu ve 17 Kasım 1988 tarihi Azerbaycanda "Milli Uyanış (Milli Dirçeliş) Günü" olarak resmi şekilde 17 Kasım 1992'de kabul edildi. Bu tarihten itibaren de devlet günü olarak kutlanmaktadır.
1988 yılında başlayan "Milli Uyanış Harekatı", halkın başkent Bakü'deki Azatlık Meydanı'nda 4 yıla kadar süren bağımsızlık mücadelesi için düzenlediği miting nöbetleri ile Azerbaycan halkının güçlü iradesi ve azmi sonucu; dönemin Azerbaycan Parlamentosu konumundaki 'Azerbaycan Yüksek Konseyi'nde 30 Ağustos 1991'de bağımsızlık ilan edilmesi yönündeki bildiri kabul edilmiştir.
Azerbaycan halkı, Azatlık Meydanındaki bu bildiri ile aydınlatıldı.
Dönemin Azerbaycan Parlamentosu'nda 1991 Eylül ayı boyunca Azerbaycan'ın SSCB'den ayrılarak bağımsızlığın ilan edilmesinin tartışıldığı kapalı oturumlar gerçekleştirildi. Nihayet 18 Ekim 1991 gününe gelindiğinde ise "Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Devlet Bağımsızlığı Hakkında Anayasa Akti" Parlamentonun oy birliği ile kabul edildi ve 18 Ekim 1991'de Azerbaycan Cumhuriyeti son kez ve ilelebed bağımsızlığını ilân etti.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in 15 Ekim 2021 tarihli kararıyla 18 Ekim günü "Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Bağımsızlığının Yeniden Kazanılması Günü" olarak taclandırılmıştır.
Bu vesile ile 18 Ekim günü "Azerbaycan Cumhuriyeti'nin Bağımsızlığının Yeniden Kazanılmasının 32. Yıl dönümü kutlu olsun.