Evlenmek için uygun eş adayı bulabilmek adına gazete ve dergilere ilan verme yöntemine günümüzden 100 yıl önce, Osmanlı döneminde de başvuruldu. Hem kadınların hem de erkeklerin büyük beklentilerle verdiği bu ilanlarda yer alan birbirinden ilginç ifadeler ise bambaşka bir gerçeği gözler önüne serdi.
İki insanın hayatını birleştirip yeni bir hayata adım atmasına vesile olan evlilik kurumu tarihin her döneminde önemli bir role sahip oldu. Evlilik günümüzde sosyal ortamlarda kişilerin birbirini tanıyıp anlaşması üzerine şekillense de bundan 100 yıl önce durum biraz farklıydı. Özellikle II. Meşrutiyet dönemi ve Cumhuriyet'in ilk yıllarında uygun bir eş adayı bulmak için gazete ve dergilere ilan vermek çok işlevsel bir yöntem olarak kullanılıyordu. Evlenmek isteyenler gönüllerinden geçen eş adayından bekledikleri özellikleri bu ilanlar vasıtasıyla duyuruyorlardı.
Milliyet'ten Fazilet Şenol'un araştırma ve haberine göre, verilen ilanlarda yer alan ifadeler ise oldukça dikkat çekiciydi. Kimisi müstakbel 'zevc'inin bir saz çalmasını, kimisi ressam olmasına laf etmemesini, kimisi kadınlı erkekli sohbet ortamlarına çekinmeden eşlik edebilmesini, kimisi de çok güzel olmamasını istiyordu.
"Sinnim [yaşım] on dokuz. Kimsesizim. Mahiyye [aylık] iki bin kuruş varidatım [gelirim] var. Mektepliyim. İki ay sonra sekiz yüz kuruş maaşla mektepten çıkacağımdan şerâit-i âtiyye ile izdivaç etmek istiyorum. Sinni on dört-on beş olmalıdır. Rüşdî veya idadîden ba-şahadetname çıkmış olmalıdır. Musikîye aşina olmalıdır."
'Türk Kadını' dergisinde yer alan evlilik ilanları
"Sanayi-i nefiseden madûd olan [sayılan] resim ile iştigal eder on sekiz yaşında bir gencim. Ben kendime münasip ve sinni benden bir veya iki yaş dûn [küçük] olan bir hanım kız ile teşrik-i hayat etmek arzusundayım. Şerâitim: Fransızca tekellüm edecek [konuşacak] ve mikdar-ı kâfi edebiyata aşina olacak. (Çünkü mâ-aile Fransızcayı açık surette tekellüm ederiz. Benim hususi kabineme girdiği zaman yağlı boya nisvân (kadın) tablolarına bakıp da bilahare kıskançlık etmeyecek. Eğer icap ederse kendisine dahi resim talim ettiririm. Resim ile iştigal etmek günâhtır diye benim mesleğime itiraz etmeyecek. İsterse namaz kılar; her cuma gecesi Kuran-ı Azim-üş Şan tilâvet eder [okur]. Ben buna memnun olurum."
'İHTİYAÇTAN DOLAYI BAŞLADI'
Peki bu ilanlar evlenmek için ne derecede önemliydi, pek çok kişi neden gazete ve dergilere ilan verdi? Akademisyen ve yazar Dr. Elif Mahir Metinsoy bu ilanları dönemin bir ihtiyacı olarak yorumlamak gerektiğini iletti. Osmanlı'da daha farklı bir sosyal yapı olduğunu unutmamak gerektiğini belirten Metinsoy, "II. Meşrutiyet'le birlikte kadınla erkeğin bir arada olduğu ortamlar gitgide arttı. Ancak görücü usulü evlilik bugüne oranla daha yaygındı. Dolayısıyla kadınla erkeğin birbirini göremediği bir ortamda spesifik olarak isteklerini dile getirmeleri, kendi arzu ettikleri eş profilini bulmaları da hiç kolay olmadı. Bu tür evlilik ilanlarının da bir tür ihtiyaçtan dolayı doğduğunu düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
'SAVAŞTA KURŞUN YARASI ALMIŞ OLSUN'
İlanlarda dikkat çeken başka bir detay ise kadınların dil bilmesinin, resim ve müzikle ilgilenmesinin, iyi bir eğitim almasının istenen özellikler arasında olması. "Günümüzde olduğu gibi farklı görüşten, farklı düşünce ve inanıştan insanlar kendilerine daha uygun gördükleri eş adaylarını bulabilmek için daha farklı ayrıntıları ortaya koyuyorlar. Sadece dil bilmek değil bir musiki aleti çalabilmek, belli bir düzeyde gelir sahibi olmak, kaşının, saçının ve gözünün rengi, hangi aileye mensup olduğu, hangi işi yaptığı, ne kadar dindar ve ne kadar milliyetçi olduğu, Batı kültürüne yakınlığı gibi spesifik şeyleri mümkün olduğunca ilanlara yansıtmaya çalıştılar" yorumunda bulunan Metinsoy, insanların böyle detaylarla aradıkları kişiye ulaşmaya çalıştıklarını belirtti. Öyle ki eşlerinden dindar olmasını, savaşta kurşun yarası almış olmasını, daha vatansever biri olmasını bekleyenlerin verdiği ilanların da bulunduğuna dikkat çeken Metinsoy, bunların toplumun değil kişinin özelini yansıttığını vurguladı.
Elif Mahir Metinsoy ilanlarla birlikte Osmanlı'da yaygın olan görücü usulü evlilikten uzaklaşıldığını, bireylerin kendi ihtiyaçları doğrultusunda görerek, iletişim kurarak eşlerini seçtiğini ve bu ilanların da yeni oluşan aile düzeni için bir adım olduğunu ekledi.
'FRANSIZ DEĞİL ALMAN KADINI GİBİ OLMALI'
İlanlarda evlenmek isteyen erkeklerin bir bölümünün, iyi eğitim almış bir kadınla yuva kurma isteğinin yer aldığını ifade eden Dr. Elif Mahir Metinsoy, “Ancak eğitim aldıkları halde Batılı bir kadın gibi değil evlerinin idaresini bilen, iyi çocuk yetiştirebilecek, aile kurabilecek bir tipoloji yaratılmaya çalışıldı. Hatta benim üzerine çalışma yaptığım 'Türk Kadını' adlı dergide 'Batılı kadına özenilecekse de özenilecek kadın Fransız kadını değil de Alman kadını olmalıdır' diye bir ifade geçiyor. Çünkü Almanların daha çalışkan, ailesine düşkün ve çocuklarına bakan bir kadın tipi olduğuna dair birtakım düşünceler var" diye konuştu.
Cumhuriyet'in büyük travmalarla kurulduğuna vurgu yapan Dr. Metinsoy, çok fazla insanın dul kaldığına hatta birçok insanın canını, uzvunu, ailesini ve ekonomik gücünü yitirdiğine dikkat çekti. Bu sebeple toplumun bir toparlama içerisinde olduğunu, aile yapısının güçlendirilmek istendiğini, Medeni Kanun'da da amaçlananın bu olduğunu söyledi. "Birden fazla evlilik Osmanlı'da yasak olmamakla birlikte çok yaygın bir uygulama da değildi. Genel olarak buna gücü yetebilenler başvuruyordu. Dolayısıyla aslında pratikte çok büyük bir şey değişmiyor. Toplumun savaştan sonra Cumhuriyet ile birlikte toparlanma ihtiyacı çok fazla" şeklinde konuşan Metinsoy, ilan verenlerin sadece eğitimli okuryazar kesim olmadığının da altını çizdi. Elif Mahir Metinsoy, evlilik ilanlarının nasıl yorumlanması gerektiğini ise şu sözlerle açıkladı:
"Özellikle Cumhuriyet'in ilk döneminde ve öncesinde evlilik önemli bir kurum. Toplum tarafından kadınları yoksulluktan ve birtakım olumsuz durumlardan koruyucu bir işlevi olduğu, aile kurumunu sağladığı için bir tür sosyal güvence olarak da düşünülüyor. Sadece bugünkü gibi romantik düşüncelerle değil, insanların yaşamını güvence altına alabilme açısından evliliği ön plana aldığını düşünüyorum. Çünkü evlilik erkeklere de birtakım güvenceler sağlıyor. O açıdan buna bir tür moda gibi değil, dönemin ihtiyacına bir yanıt olarak bakılmalı."