Matematikçi kökenli büyük iktisatçı Keynes, dünyada yağma ve savaşların önüne geçmek için Dünya Bankasını kurduğunda, Sovyetler Birliği ve ideolojik yandaşları girmeyi kabul etmemişlerdi. Bankanın temel görevi serbest piyasa şartlarında uluslararası ticareti geliştirmekti. Bunu yapabilmek içinde değişim aracı ölçü birimi olarak altın belirlenmiştir. Altının da değerini sabitlemek için Dolar temel para birimi olarak kabul edilmiştir. Diğer ülkelerin para birimleri de altın karşılığında dolara endekslenmiştir. Amerika, doların karşılığını altın olarak ödemeyi taahhüt etmiştir. Bu sistemin düzenlemesi ve kontrolü de IMF’ye verilmiştir. Ülkeler kullanacakları doların güvencesi olarak bağlantısız ülke olan İsviçre bankalarına altınlarını yatırmışlardır. Ülkelerin Merkez Bankaları dış ticaret trafiğini de kontrol etmekle görevlendirilmiş. Keynes bu yöntemle sömürgecilik yerine ticareti ön plana çıkarmıştır. İngiltere bu nedenle İngiliz Topluluğunu kurarak süreç içerisinde sömürgelerine bağımsızlık hakkı vermiştir. 2. Dünya savaşı öncesi İngiltere’deki bir firma Rusya’ya 100 traktör satmış. Parasını alamadığı için iflas etmiş. Böylece garantili ve güvenceli dış ticaret de başlamıştı.

İdeoloji transferi amacı olan Rusya her türlü yolu denemekten ve yayılmacı politikalardan vazgeçmiyordu. Bu nedenle İdeolojik paydaşları le aralarında ticareti birliğini kurdu. Her ülke kendi parasıyla diğerinden mal ve hizmet alıyordu. Libya bu işten çok büyük para kazandı. Yeşil Dinarları basıp Küba’dan şeker, Bulgaristan’dan salça ve konserve, Romanya’dan koyun alırken Macaristan ve Polonya’dan doktor ve hemşireler getirterek hastaneler kurdu. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Bulgaristan’dan her gün faksla 3.33 Dolar olan 1 Dinarı 0,25 dolara satışa çıkardığı mesajı alıyorduk. Libya hükümeti de bu dinarları ülkeye sokanların cezalandıracağını söylüyordu. Düşünün, 100 bin dinarı 25 bin dolara alıp Libya’da duvarlara yapıştırsanız 330 bin dolara dönüşüyor.

Kalkınma ve halkının refahını artırma zorunluluğu hisseden Çin, dünyada yapılan üretimin %25’ini tüketen Amerika’ya mal satmak için serbest piyasa ekonomisini uygulamaya koydu. Dünya ticaretinde ve üretiminde söz sahibi olan Hong Kong ve Taiwan’ın birikim ve yeteneklerinden yararlandı. 1998 yılında ABD’de fiyatlar yükselmiş refah düşmüştü. Refahı artırabilmek için iki yoldan birini yapmak zorunda idi. Ya ücretleri artıracak, ya da fiyatları düşürecekti. Ücretleri yükselttiğinde ise ihracatının düşeceği korkusu vardı. Çin’in bu tavrı ABD’nin imdadına yetişti. İşadamlarının üretimini Çin’e aktarması desteklendi. Böylece refah arttı. Fakat bu durum Güney Amerika ülkelerini çok etkiledi. 1988 yılında Brezilya üretimi sıradan bir çift ayakkabıyı 225 Dolar’a almıştım. Halbuki ABD’de en iyi markalar 50 Dolar’a satılmaya başlamıştı. Bu ülkeler çökerken Çin ekonomik olarak zirveye çıkıyordu.

Peki, ne oldu da Çin şimdi bu yapıya itiraz ediyor ve yeni bir ekonomik organizasyon olarak BRİCS’i kuruyor?

ABD, 1971 yılında Doların altın karşılığını kaldırdı. Şimdi Libya dinarından farkı yok. Çin ve diğer ülkeler bundan rahatsız. İkinci bir nedende ABD’nin kafasını kızdıran ülkelere karşı takındığı siyasi tavırlar nedeniyle kısıtlayıcı ve ambargolu tedbirler alması. Çin tekrar ABD’nin Dolar karşılığını altına döndürmesini istiyor. Ayrıca siyasi çekişmeler nedeniyle paralarına el koyarak baskı uygulamaktan vazgeçmesini istiyor. Bundan endişe duyan ülkeler de kendi paraları ile ticaret yapma umuduyla BRİCS’e katılma yönünde talepte bulunuyorlar. Çin ise altına dayalı ticaret olarak düzenleme yapma peşinde.

Sonuç: ABD ile Çin hiç bir zaman çatışmaya girmezler. Taiwan ve Hong Kong özel bir statü ile Çin’e bağlanır. ABD, Çin’in teknolojik ve ekonomik gelişmesini engellemekten vazgeçecek. Meydana gelebilecek çalkantıların önüne geçebilmesi için ABD’nin, Çin’in ucuz mallarına ihtiyacı var.

BRİCS’in bir siyasi birliğe dönüşmesi mümkün değil. Afyon savaşlarında zayıf düşen Çin’in topraklarına el koyarak Büyük Okyanus’a ulaşan Rusya ile arasında gizli husumet buna engel. Rusya zayıf düştüğünde Çin buraları zorla da olsa geri alacak. Bu bölgelerde Rus nüfusu çok az. Çin’in basit silahlar dışında Rusya’ya fazla destek vereceğini zannetmiyorum. Batının asıl hedefi kurduğu sistemin sembolü olan (World Trade Centre) Dünya Ticaret Merkezi’ni uçaklarla yıkan siyasi akımı ve bunların destekçilerini yoketmek. Rusya’nın yayılmacı politikadan vazgeçmediğini gördükleri için onu da uzun dönemde yok etmenin de ikinci hedefi olduğu kanaatindeyim.

Şu anda Lübnan ve Filistin’de bulunan İslami grupları da terörist olarak nitelemekte ve bunların destekçilerine de gerekli dersleri verme planları yapmaktalar. Yolcu uçağını silaha dönüştüren teröristlerin yetiştiği veya yetiştirildikleri kaynakları kurutma iddiasını sürdürecekleri kanaatindeyim. Bunların siyasi destekçileri de paylarına düşeni alacaktır.

Etabey@hotmail.com

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.