Güzel bir bahar akşamı ile günü sonlandırmak için Adana’da bulunan evimize giriyorum. Sağ ayak bileğim aniden kaldırıma takılarak burkuluyor.
Ambulans geliyor, beni en yakın bir hastaneye götürüyorlar. Teknik ekip gidilecek hastanenin acil bölümüne benim hakkında gerekli bilgileri telefonla bildiriyor. Siren sesi ile hızla hastaneye beni ulaştırmak için hareket eden ambulans bu sefer benim için trafikte yol istiyor. Hastanede yapılan gerekli işlemlerden sonra eve dönüyorum.
Tedavi evde devam ederken, bu sefer eşim göğsünde bir yanma sızısı ile beni uyardı. Kalp krizi olma olasılığını düşünerek Adana’da bulunan birkaç büyük hastaneden biri olan tam donanımlı hastaneden randevu alarak, kendi özel aracımızla gittik. Olay burada başladı. Yürüyerek hastanenin üst katlarında ki polikliniğe çıktık. Eşimi muayene edip öyküsünü dinleyen Profesör Doktor; işi şansa bırakmayarak, gerekli tüm tıbbi tetkikleri yerine getirdi. Sonuçlar hızlıca Hocanın muayene odasındaki ekranına geldi. Kalp krizi olduğunu, kesin bir karara varmak için anjiyo yapılması gerektiğini söyledi.
İlk şoku geçirdik.
Hazırlık için eve bile gitmemize izin vermeyerek, başka bir blokta bulunan koroner anjiyo ameliyat bölümüne eşimi bir görevli nezaretinde, engelli arabasıyla götürdük. Bir şaşkınlık içinde hasta kabul masasının önünde ki uzun sıranın bize gelmesini bekledik. Yaşadığım panikle, görevli memurun bana uzattığı, önüme gelen her türlü evrakı imzaladım. Ameliyat hazırlığı için üst kattaki Koroner Anjiyo Yoğun Bakım bölümüne götürüldük. Eşimin cep telefonu dahil, üzerinde bulunan tüm giysi ve eşyalarını hastanedeki bu özel bölümün hijyenik olması dolaysıyla bir poşet içerisinde bana teslim ettiler.
Görevli bölüm hemşiresi beni yanına çağırdı. Hastanın yakını olduğumu öğrendikten sonra; çok acil olarak aşağıda bulunan hastane kantinine gitmemi ve ıslak mendil, peçete ve yeterince su almamı istedi. Bir koşu inip diğer hasta yakınlarıyla kantinin önünde sıralandık. Hepimiz aynı şeyleri kantinden alarak hastamızın yanına döndük. Özel Güvenlik görevlileri, izin kağıdı olmadan, yoğun bakımda yatan hastanın yanına gitmek isteyenlerin elinde eğer bu malzemeler varsa otomatik olarak yoğun bakım salonuna çıkmalarına izin veriyorlardı. Yoğun bakım odasındaki her hastanın başında bulunan bu malzemeler sanki çok acilmiş gibi getirtilip bırakılıyordu. Benim de ıslak mendil, peçete ve su sorunum çözülmüştü. Şartlanmış olarak; kantin ve hastası arasında koşuşturan onlarca hasta yakını ile birlikte, ıslak mendilin; niçin bu kadar acil olduğunu, niçin bu kadar bunların öncelik taşıdığını çözmeye çalıştık. Bazı hasta yakınları daha önceden bu ünitede yatan hastalarını ziyaret saati dışında görmek için gün içinde ıslak mendil ve peçete aldıklarında kendilerinin hasta ziyaret sorununu çözdüklerini birbirlerine tavsiye ediyorlardı.
Geçmeyen zaman içinde ameliyathane önünde, hastanın çıkmasını bekliyoruz. Her hastaya yapılan ameliyat sonrası çağrılıp bilgi veriliyor. Belli bir zaman sonra hasta bir görevli nezaretinde yoğun bakıma çıkarılıyor. Şuur tam açık değil. Ziyaret ve refakatçı yoğun bakım olduğu için alınmıyor. Dış dünya ile bağlantı ancak bölümdeki görevliler aracılığıyla yapılıyor. Bir ara ikinci bir ıslak mendil ve peçete alarak eşimin yanına birkaç saat sonra çıkma şansına kavuştum. Eşim cihaza bağlı uyurken yemek üç saat önce masaya bırakılmıştı. Hemşire hanım ilaç servisine başlamıştı. Tok karına içilecek ilaçları eşime vermeye çalışıyordu. Oysaki yemek konusunda hastabakıcı desteği yapılmamıştı.
20-25 kişilik salon; her türlü kalp hastasıyla doluydu.
Ağlayanlar, sızlananlar ve nefes almakta zorluk çeken hastaların bağırmaları ve yardım istemeleri devamlı bir Azrail’le olan pazarlığı gündeme getiriyordu. Bölüm başhemşiresi çıldırmış gibi sağa sola emirler yağdırıyordu. Hastaları pranga mahkumları gibi düşünüp adeta sedye mahkumlarına çevirmişti. ‘’BEN SİZİ NASIL TERBİYE EDECEĞİMİ BİLİYORUM. ’’diye bağırıyordu. Üzerimde bulunan kareli gömleğimle dışarı çıkarken eşimin yatağın yanında çantasını unuttum. Koridordan çıkmak üzereyken bir görevlinin acil ikazıyla geri çağrıldım. Eşimin çantasını aldım.
Birkaç saat önce ameliyattan çıkan eşimin, bana, bu görevli başhemşirenin benim için ;’’YAKALAYIN BU KARELİ GÖMLEKLİ ADAMI, HEMEN YANIMA GETİRİN’ ’talimatı verdiğini söyledi. Salonda kalmakta olan bir hasta kadının da; ‘’ekonomik durumlarının çok zayıf olduğunu, bu salona hastalığının özel tedavi için sık sık gelmek zorunda kaldığından, hastane ücretini ödemede sıkıntı çektiklerini, mümkünse kendisini hastane koridorda yatırmasını ve ücret yazılmamasını ‘’istemesi üzerine de aynı görevli başhemşirenin "PROFESÖRE GİDİP, MUAYENE OLUP PARA VERİYORSUN O PARAYLA BURADA ÜÇ GÜN YATABİLİRSİN" demesini aktarınca, bölüm baş hemşiresinin insani duygularının artık yok olduğunu ve izine çıkması gerektiğini düşünmeye başladım. Hastalar sağlıklı olamayan tuvalete, kendi imkanlarıyla gidip, yataklarına hijyen olmayan koşullarda dönüyorlardı. Yemeklerini yiyemeyen hastaların yemekleri geri götürülüyordu. Salon ölen, taburcu olan hastaların geride bıraktığı; ISLAK MENDİLLERLE, PEÇETELERLE VE SULARLA doluydu.
Bir gün sonra eşimin taburcu işlemleri için, hazırda bulundurduğum üçüncü ıslak mendil ve peçete torbamla, işlem sırasının bana gelmesini bekliyorum. Görevli kadın memur, yoğun bakımda olan, yemek dahi yedirilmeden devamlı uyutulan eşime, serviste ‘’AĞIZ BAKIMI’ ’yapıldığını ve ücretini fatura etmek istedi.
Ücreti ödeyip diğer evrakları imzalayarak yoğun bakımdaki eşimin yanına çıktım. Elimdeki faturayı gören eşime faturanın içeriğini açıkladım. Eşimde, diğer görevli başka hemşirede; böyle bir işlemin yapılmadığını bana söylediler. Engelli sandalyesi ile taburcu işlemlerini geçekleştirmek için tekrar hasta eşimle aynı görevli kadınla son işlemleri gerçekleştirdim.
Eşimin hemen taburcu olması gerekirken, görevli kadın memur; on dakika çeşitli birimleri aradı, durdu. Sonunda bana ‘’BAŞKA BİR HASTAYA YAPILAN TEDAVİNİN ÜCRETİNİN, BENDEN ALINDIĞINI, BU KONUYU ASLINDA BENİM BİLMEMEM GEREKTİĞİNİ, NASIL ÖĞRENDİĞİMİ" sorması üzerine, benden tahsil edilen haksız ücreti de sonradan almak üzere, hastaneden hastamı alarak ayrıldım.
Birkaç gün sonra hastane yönetimine gidip; "ISLAK MENDİLLE" başlayıp, "YANLIŞ FATURA" ödeme durumunu ve diğer gözlemlerimle birlikte vatandaşlık görevi olarak anlattım. Konuya duyarlı kalan, sorunları çözmeye söz veren hastane yönetimine çok teşekkür ediyorum.
Vatandaş olmanın sorumluluğu ve duyarlılığı içinde çözümün de bir parçası olmalıyız. Hepinize, sağlıklı ve uzun ömürler dilerim.