Yerel ve ulusal basında her gün değişik haberlerle karşılaşıyoruz. Bu haberlerin çok azı bizi mutlu ediyor ve göğsümüzü kabartıyor. İstatistikler de çok değişken; Dünya eğitim dünyasında son sıralardayız. Adana gibi bir zamanların 4.cü büyük sanayi şehri 7. sıralara düşmüş, işsizlikte Şırnak ilinden sonra 2.ci sırada. Gazetelerinin 3.cü sayfa haberlerinde nerdeyse her gün 2 veya 3 Adana da olan olumsuz adliye haberi yer alıyor. Diğer büyük şehirlerimizin de farklı durum yok. Hoşgörüyü kaybeden bir toplum olduk. Empati yapmadan karar veriyoruz. Komşuluk haklarını askıya aldık. Adalet ve hukuk terimlerini; kendimizin gücü oranında, çıkarlarımıza göre yorumlamaya başladık.

Sınırlarımızın hemen dışında; Suriye ve Irak ta devam eden savaş bizlerin yaşamını da olumsuz olarak etkilemeye başladı. Şehirlerimizin birçoğu, savaştan kaçıp buralara gelen mültecilerle doldu. Trafik ışıklarının civarında kadın ve çocukların para istemeleri, ucuz insan işçiliği, yasa dışı polisiye suçlara karışma, onların barınma ve eğitim istekleri ve kabarık suç dosyaları her şehirde tavan yapmış durumda. Adana, Sarıçam ilçesi Buruk Mülteci Kampı'nda resmi kayıtlara göre 35.000 kişi, şehirde ise kayıt dışı 400.000 kişi yaşadığı söylenmektedir. Tüm ülkede 10'un üzerinde, Birleşik Milletlerin ve Türk AFAD 'ın kontrolünde kamp bölgesi bulunmaktadır.

Dün, Adana'da yaşayan çok yakın bir arkadaşıma rastladım. Hal hatır sorduk. Çok mutsuz olduğunu söyledi. Fabrikasında üretiminin düştüğünü, ürettiği malları dışarıya ihraç edemediğini, iç pazarında tükendiğini, işçi masraflarını karşılamadığını anlattı. Hata yaparak; ucuz diye kayıt dışı Suriye ve Irak’tan Türkiye’ye gelen işçi istihdam etmek zorunda kaldığını belirtti. Bu kısa vadeli çözümün kendisine daha fazla paraya patladığını, fabrikasında emek ve ürün çalındığından dolayı maddi ve manevi sıkıntılarından bahsetti. Bizi gören diğer bir ortak dostumuzu da yanımıza kahve içmeye davet ettik. Güncel konulardan konuştuk. O da bize; piyasa da ekonominin çok iyiye gitmediğini artık iş yapamadığını söyledi. Adana'da son 1 yılda 70'e yakın çeşitli adlarla kahve satan işyerlerinin açıldığını, şehirdeki üniversitelere giden birçok gencin buralara takıldığını, kendisinin de böyle bir işletme açacağını, Adana Büyük Şehir Belediyesinin ilgili daire başkanlığından dükkânının önündeki kaldırımı kiralayacağını söyledi.

Konu konuyu açtı. Fabrikası olan arkadaşım anlatmaya başladı. Şehre kaldırım mafyasının hâkim olduğunu belirtti. Adana'da ve büyük şehirlerde, kaldırımlar; ya işletmelerin yâda otomobillerin işgali altında. Çözüm kolay, uygulayan yok dedi. Evlerinin önünde bulunan, bina projesinde maliklere ait otoparkı olarak tahsis edilen alanının olduğunu söyledi. Bu alanın, tapuda tüm maliklerin ortak alanı olduğunu, parsel içine apartmanın altındaki kebapçının bir gece vakti kimseye sormadan, inşaat başlattığını, kendilerine engel olacaklarında, öldürmekle tehdit ettiğini söyledi. Nasıl olur diye sorduk? İşyeri maliki ve kiracısının, apartman kat maliklerinden birkaç kişiyle menfaat ilişkisi içine girdiklerini, belediyeden adam ayarladıklarını söyledi. Bu durumun 634 sayılı kat mülkiyeti kanununa aykırı olduğunu söyledi.

Adana'da birçok evin etrafında gündüzleri işyerleri, akşamları da eğlence merkezleri yüzünden otopark sorunları yaşanıyor. Yeterli olmayan kaldırımlar ve yol genişlikleri içinden çıkılmayacak sorun oluşturmaya devam ediyor. Fiyatı ton başına artan demir maliyetlerinin, yeni bina yapımında maliyet hesaplarına nerdeyse tek başına % 25 etki etmeye başladığını konuşuyoruz. Kentsel dönüşüm adı altında iyi niyetle çıkan yasadan yararlanılarak ve rantsal dönüşüm amaçlanarak, büyük karlar elde ediliyor. Yıkılması gereken eski binalar yerine, 5-10 yıllık şehrin içinde ki kıymetli arsaları olan; 5-10 katlı kullanım ömrünü henüz tamamlamamış binalar çeşitli şekillerde, yasal açıklardan faydalanarak gerçek ihtiyaç ötesinde, 20-25 katlı binalar olarak, altyapı düşünülmeden şehirlerde dikilmeye başlanıyor. Mevcut metrekareler yerine % 30-40 küçük daireler eski sahiplerine veriliyor. Bazen ilave paralarda talep ediliyor.

Konuya devam ediyoruz ve sohbetin sonuna doğru; iyi yapılmayan sözleşmelerden dolayı, bazı uyanıkların, aynı daireyi birkaç kişiye satarak konuyu içinden çıkılmaz şekle getirdiklerinden mevzu ediyoruz. Kentsel dönüşüm adı altında bazı bölgelerde yeşil alanlar yok ediliyor.

Belediyelerin şehirleri güzelleştirmek ve burada yaşayan insanların yaşam kalitesini artırmak gibi ana görevlerini yerine getirirken, adaleti her zaman göz önünde tutarak, mülkiyet hakkını da korumaları esastır. Adalete uyum sağlamayan her türlü uygulamanın, yarınlarda yeni sorunlara yol açacağı  ve geleceğimiz olan gençlere kötü miras olarak bırakılacağı unutulmamalıdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.