Atatürk, bağımsız bir ülke kurarak üretime, bilime dayanan, çağdaş ilişkilerin yaşandığı bir toplumu, Türk milleti ile inşa eden kişidir.
Atatürk, NUTUK’ta “Milletin gelişme yeteneğini milli bir sır gibi vicdanımda taşıyarak aşama aşama ilerlemek mecburiyetinde kaldım” der. Atatürk’ü anlamak mecburiyeti anlamak ve bu mecburiyete göre mücadelede sıralama yapmaktır.
1. Bağımsızlık ve vatan-millet bütünlüğü: Üretim, bilim, çağdaşlık (laiklik, kadın-erkek eşitliği, şeyhin müridi, ağanın marabası olmamak, vb) ancak vatan bağımsız olursa olanaklı olabilir.
Atatürk Amasya Genelgesi’nde “padişahlığı kaldıracağım, laikliği sağlayacağım” demedi. Bunları sağlamak için Türk Milleti’ni milli mücadeleye sevk etmek üzere birleştirmesi gerekiyordu ve “vatanın bağımsızlığı, milletin birliği tehlikededir” dedi. Önce bağımsızlık savaşı kazanılmalıydı, sonra diğerlerine sıra gelecekti. Örnekle gösterelim.
Lozan’da müzakereler sürüyordu. Bir gün, Vekiller Heyeti Reisi (Başbakan) Rauf Bey, Atatürk’ü akşam yemeğine davet etti. Gazi, Rauf Bey, Refet Paşa, Fuat Paşa, akşam sofrada biraraya geldiler. Rauf Bey günlerdir kendisini rahatsız eden kaygılarını dile getirdi:
“Meclis senin Cumhuriyet kuracağından korkuyor. Dedikodular giderek yayılıyor, bazen o kadar abartıyorlar ki, eline bir fırsat geçerse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar! Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre emaneti sahibine iade etmenin zamanı geldi. Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, Cumhuriyet değil.”
Birlikte mücadele ettikleri arkadaşları böyle düşünüyordu. Yalnız sınıf arkadaşı Ali Fuat Cebesoy çekimser kalmıştı, birkaç gün süre istedi. O bile yanında durmadı. Ertesi gün Atatürk Meclis’te şunu söyledi:
“Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icraî organ olan TBMM verecektir. Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi? Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?”
“Olur” dediler. Atatürk orada padişahlığı kaldıracağını, kadınlara eşit miras payı getireceğini, çok eşliliğe son vereceğini söyleyemezdi. Ama yalan da söylemeyerek zamana bıraktı.
2. Üretim: Üretim de yabancılara satılan fabrikaları, tersaneleri geri almakla, fabrika kurmakla, madenleri işletmekle, bilime önem vermekle olur.
3. Çağdaş ilişkiler: Tevhidi Tedrisat (Öğretimin Birliği), Medeni, Borçlar, Ceza yasaları, tekke-zaviyeleri kapatmak, vb ile artık kocanın, şeyhin kölesi değil cumhuriyetin hukuki eşitliği hakim olacaktı.
4. Türk Milleti ile başarmak: Padişahı, halifeyi, şeyhleri emperyalizme değil Türk Milleti’ne yaslanarak tasfiye etti.
4. madde şunun için önemlidir. Muhalif olduklarımızı emperyalizmden medet umarak indirme anlayışı yanlıştır. Hatta 2016’dan önce iktidarın inmesi için FETÖ’yü öven açıklama yapanlar arasında Kemalistler, sosyalistler de vardı. FETÖ’nün Türkçeyi yaydığı belirtilmiş, Zaman Gazetesi’nin kuruluş yıldönümlerinde övgüler yapılmıştır.
Ne yapacaksak milletimizi ikna ederek yapacağız. Milletimize güvenmeyen mücadeleyi bıraksın. Milletsiz kurtuluş olmaz. Emperyalizm iktidar vaat edebilir ama o iktidar ancak milletle sürdürülür. Dahası bugün size iktidar sunan, yarın, ona yaranmadığında muhalifinize de sunar.
5. “Milli egemenlik” kavramını anlamak: Atatürk 1 Mart 1923’te TBMM’yi açarken “özgürlüğün de, eşitliğin de, adaletin de dayanak noktası milli egemenliktir" demiştir. Milli egemenlik demek, Türk milletinin egemenliği demektir. "Egemenlik kayıtsız, şartsız milletindir" derken egemenliğin padişaha, halifeye, şeyhlere, ağalara, etnik aidiyetlere olmadığını vurgular. Bu, halkın her dediğinin olacağını kabullenmez. Öyle olsa Atatürk "samimi ve meşru olmak kaydıyla her fikre hürmet ederiz" demezdi. Meşruiyetin ölçütü üniter ve laik devleti, Türk milletinin egemenliğini ortadan kaldırmamaktır. Atatürk'ün "Medeni Bilgiler" kitabını okursak iyi anlaşılır. Egemenlik etnik, dinsel unsurların, TC'yi bölmek isteyenlerin değil, Türk milletinindir. “Seyit Rıza, Şeyh Sait, Sakine Cansız gibi yapacağız” diyenler, aslında hilafetçi ve etnik bölücülüğe özgürlük, adalet istiyor. Dahası onlar gibi isyana teşvik ediyor. Bu özgürlük, adalet Türk milletinin egemenliğini ortadan kaldırır. Etnik, dinsel, mezhepsel aidiyetleri “Türk milleti” kavramının yerine geçirirseniz ortada Türk milleti değil halk kalır. Halk, topluluktur, millet siyasal kavramdır, etnik, biyolojik değil vatandaşlık bağıdır. Halk da aidiyet yoktur. Çünkü belli bir anda biraraya gelmiş insanlardan oluşur. Millet ise tasada, kıvançta, ortak gelecekte ortaklaşmış insanların birliğidir. Çeşitli etnik kökenden, dinden, mezhepten insanlarımızla hepimiz Türk milletiyiz. “Seyit Rıza, Şeyh Sait, Sakine Cansız gibi yapacağız” diyenler ise vatandaşlarımızı Türk milletinden kopararak yalnızlığa itmekte, emperyalizme karşı onları da güçsüz bırakmaktadır. Eşitlik, adalet, özgürlük, demokrasi, insan hakları kavramları ancak Türk milletinin birliğini, milli egemenliğini pekiştirdiği ölçüde kıymetlidir.
Sonuç olarak Atatürk’ü anlamak, etnik, dinsel, feodal çözümler aramakla değil, emperyalist tehditlere (Ege, Kıbrıs, Suriye’den yönelen tehditler, emperyalizmin büyüttüğü PKK/PYD, FETÖ’ye, vb) karşı Türk milletinin birliğini, milli egemenliği pekiştirmektir. Bunun için yukarıdaki sıralamaya göre öncelik belirlenmelidir. Ekonomi, tek adam yönetimi, gayrimilli eğitim, laiklik karşıtı uygulamalar milletimizin genelin ortak istenci olan vatan, millet bütünlüğü üzerinden hareketle diğer sorunları çözmemiz gerekir. Yani 1. madde olan “bağımsızlık ve vatan, millet bütünlüğü” etrafında diğer sorunları gündemimize alırsak milletimizi ikna eder ve birleştirebiliriz.
Not: Türk milletinin birliğini, milli egemenliği pekiştirmek yönünde Atatürkçü kesimin fikirleri üzerine fikirlerimi 100 soru üzerinden ele aldığım “Atatürkçülük 100 Soru/Yanıt” kitabımı değerlendirmenize sunarım.