İslam'ın ilke emri “Oku" dur.
Allah'ın ismi ile okudur.
Bunun için hep oku diyoruz.
Kur'anı oku,
Bilim adamlarını oku,
Kainatı oku..
Eğer okumayı öğrenirseniz başınıza gelenlerden ve geleceklerden haberdar oluyorsunuz. Değilse otta yayılan bir varlık gibi geçip gidiyorsunuz.
Allah insanı niye yaratmıştır, önce ona bakmak lazım.
Zariyat suresi 56. ayette Yaradan;
"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım" buyuruyor.
Bu ibadette insan samimi mi değil mi onu da test ediyor.
Bakara suresinin 155. ayetinde;
"Andolsun ki sizleri biraz korku, biraz açlık, mallardan, canlardan ve meyvelerden eksiltmekle imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele!" buyururarak insanların bir imtihandan geçeceğini buyuruyor.
Bunun sebebinin de,
"(Bu, Allah’ın) iman edenleri temizlemesi ve kâfirleri mahvetmesi içindir." olduğunu kullarına açıklıyor (Âl-i İmran suresi 141. ayet )
Peygamber Efendimiz de bir hadisi şerifinde "Kişi malı, hanımı ve çocuğuyla imtihan edilir” buyurulmaktadır.
Yaradan kullarını yılda bir veya iki defa imtihan ettiğini de haber vererek insanları uyarıyor. ;
"Onlar, yılda bir iki defa belaya uğratılıp imtihana çekildiklerini görmüyorlar mı? Böyleyken yine tevbe etmiyorlar, ibret de almıyorlar." (Tevbe suresi 126. ayet )
'İnsanın başına ne gelirse dilinden gelir' denilir.
Onun için “bülbülün çektiği dili belâsı” denilmiştir.
Bir atasözümüzde,
"Büyük lokma ye büyük konuşma"
Bir hadisi şerifte de, "Ya hayır söyle ya sus " denir.
Gerçekleri ifade eden bu sözlere belki de bütünüyle ters düştüğünüzü görüyorsunuz.
Bütün bu sözlerin içinde bir hikmet gizliydi.
Önemli olan bu hikmeti kavrayabilmek.
Bunun anlamı şuydu;
Eğer konuştuğunuz sözün içinde hayır yoksa,
Faydalı bir işlem yoksa,
Her konuştuğunuz söz size bir imtihan kapısı açıyor. Yani başınıza bir bela sarılıyor.
Hadi bakalım bunu konuştun, yapacak mısın yapamayacak mısın?
Kendin yapıyormuş gibi ahkam kesme.
Bu işi sana yaptırmayı dileyen bir irade bir güç var.
O müsaade etmediği takdirde sen bir hiçsin.
Neticede söylediğiniz sözün altında kalıyorsunuz.
Dil, insanı aşağıların aşağısına götürebileceği gibi, yüce makamlara da ulaştırabilecek bir işleve sahip.
.....
İnsan hayatını şöyle bir göz önünden geçirdiğinde nasıl bir imtihana tabi tutulduğunu da anlıyor.
Altın ateşle,
Kadın altınla,
Erkek kadınla imtihan edilirmiş.
Hayatımın daha henüz baharında böyle bir imtihandan geçtiğimi başıma gelince anladım. Olaylara ne kadar kör baktığımı da görmüş oldum.
Neticede vermis olduğum bir sözle imtihana girdim.
Bana deseler ki!
Sevmek mi,
Sevilmek mi,
Sevildiğimden emin olamam.
Ama sevdiğimden eminim.
Bunun için söz verdim ve bu sözüm ceremesini çekiyorum şimdi..
…..
Aşk uzun bir çöle benzer.
Sevda da kişinin çölde imtihanıdır.
Yüreğinde yeterli sevgisi olmayanlar bu yolu geçemezler.
Bir taraf sefa sürmeye kendini hazırlamışsa,
Diğer tarafta kendini cefa çekmeye hazırlasın.
Bu dünyanın sevdasında yan yana bir ömür boyu mutluluk yoktu.
Birisi gam ateşiyle çöllere düşer. İçindeki ateşi ya daha büyük bir ateşle bastırmak isteyecektir.
Ya da eskisinden daha güçlü bir sevdanın yollarına koşacaktır. Ki bunun karşılığı “ O’ dur. O da Yaradan’dır. Artık Yaradan’ın aşkına seviyorsun.
Yunus da öyle demiyor mu;
"Elif okuduk ötürü
Pazardan aldık götürü
Yaradılmışı severiz
Yaradan’dan ötürü.."
…..
Nitekim dilden dile anlatılan Leyla ve Mecnun hikâyesi bunun en bariz örneğidir.
Bir vefasızlığa uğrayan Mecnun bu nedenle çöle düşmüştür.
İçindeki derdini kimseye açamamıştır.
Daha büyük bir ateşte yanarak içindeki ateşi söndürmek istemiştir.
Daha büyük bir aşka koşarak vuslat etmek istemiştir.
…..
Gerçek olan bir şey daha vardı. Çok önceden atılan ancak geçen yılların içinde unutulan fitne tohumu ya da iyilik tohumları bir gün kendisini gösteriyordu. Hem de birlikte geçirilen yıllara aldırış etmeden.
Bir anda birlikte geçirilen yılların üzerine bir çizgi çizilerek.
Nasıl bir imtihandan geçtiğinizi göreceksiniz.
Hz. Mevlâna;
“Sevmek, en müsait imtihan. Ve kişi daima en sevdiği ile imtihan edilirdi. İnanç arttıkça, imtihan da artar.”
Seven insanın sıkıntısı budur işte
Bu noktada sizi anlayan çıkmaz.
Sevinçler paylaşılıyordu.
Ama dertler asla paylaşım kabul etmiyordu.
Nasıl bir savaşın içine girdiğinizi anlarsanız ne ala.
Anlamazsanız tükenip gidiyorsunuz zaten.
Yaşanan bu cehennemi hayatın ne bir telafisi, ne de bir bedel ödemesi olacaktır.
Seveceksen ona göre sev…