Yağmur, şimşek, gök gürültüsü gecelerimizi kâbusa çevirse de Ankara, TBMM dışında siyaseten sakin.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın CHP’ye iadeyi ziyaretini geride bıraktıktan sonra, yıl sonunda kopacak olası fırtına öncesi sessizlik hakim Başkent’e.
Eski Genel Başkanlardan Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Saray’da görüşmesi üzerine herkes bir şeyler söylüyor, havanda su dövülüyor.
Ankara’da, Eskişehir yolu’nda (12 Eylül 1980 askeri darbesiyle kapatılan) Cumhuriyet Senatosu Üyelerinin yani senatörlerin kurduğu Barış Sitesi’nde tuttuğu Çalışma Ofisiyle komşum olan CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise, partisinin yerel seçim başarısı nedeniyle nutku tutulmuş durumda.
Ayrıca, Barış Sitesi Yönetiminin ‘Hoş Geldiniz’ ziyaretinde bulunmak için randevu talebine aylardır cevap vermemesi nedeniyle, (birçok gazetecinin, eski siyasinin, yargı mensubu ve bürokratın ikamet ettiği) sitede yaşayanları küstürmüş durumda.
ANKARA’DA ERDOĞAN SONRASI TARTIŞILIYOR
Neyse, özeli bir tarafa bırakıp genel meselelere geçelim.
Erdoğan, hastalığı nedeniyle görevini bırakmak zorunda kalırsa Cumhurbaşkanlığı makamına kim vekalet edecek? Cumhurbaşkanı Yardımcısı mı, TBMM Başkanı mı?
AKP’de Erdoğan sonrasına yönelik kim için hazırlık çalışması yapılıyor?
Ankara’nın Hamamönü Semtinde sık sık bir araya gelen siyasiler, cemaatlerin mensupları, bürokratlar ve yargı mensupları kumpas çalışması mı yapıyor?
BU SORULARIN CEVABI FEHMİ ÇALMUK’TA
Fehmi Çalmuk deneyimli bir gazeteci, kıdemli bir Parlamento Muhabiri. İmam Hatip Lisesi mezunu, bir süre İmam Hatip Mezunları Derneği Başkanlığı da yaptı. Yani Saadet Partisi, Yeniden Refah Partisi ve Ak Parti Camiasının içinden biri.
Yazdığı makaleler ve çeşitli yayın kuruluşlarına verdiği röportajlarda bu sorulara ilişkin tespitlerini ve görüşlerini şöyle dile getiriyor:
Numan Bey (TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş) bir başbakan modellemesiyle çalışıyor. Yurt içi ve yurt dışı görüşmeler bir gün es geçmiyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün sağlık sebebiyle ayrılsa ona kim vekalet edecek? Meclis Başkanı yani Numan Bey vekâlet edecek ! Cumhurbaşkanı Yardımcısının esamesi okunmaz burada.
HAMAMÖNÜ KUMPASI MÜMKÜN MÜ?
“Hamamönü Ankara’da tarihi bir mekân ve orada eski milletvekillerinin, bakanların büroları var. Orada bazı toplantıların olduğunu duyuyorum. Yüksek yargı üyeleri gidiyor, bürokratlar gidiyor, eski milletvekilleri gidiyor, iki defa Fatih Erbakan gitmiş, mevcut milletvekillerinden gidenler var, AK Parti’nin üst düzeyi deşifre olma endişesiyle gitmeye korkuyor böyle toplantılara. İsimler, olaylar zikrediliyor. Türkiye’de emniyet, yargı kaynaklı herhangi bir operasyon haberlerinde bu isimlerin dinlenme listelerinde çıktığını fark ettim. Dedim ki ‘bu Hamamönü’nden bir iş çıkacak’. Son zamanda Bora Kaplan olayıyla ilgili kamuoyuna yansımadan önce burada tartışıldığını görüyoruz, Yargıtay seçimlerinin buralarda konuşulduğunu görüyoruz, Anayasa Mahkemesi Başkanlığı seçimi, bürokrasideki atamaların konuşulduğunu görüyoruz. Burada kim sırtında bir yükü varsa getiriyor, konuşuyor ve yönleniyor. 31 Mart’tan sonra buraya gelenlerin baskın karakteri İslami siyaset modeli olduğu için ‘2028’de Erdoğan olmayacak, biz Erdoğan sonrasına ve bugününe ilişkin yeni bir siyasi açılım yapalım. Burada merkezimize hangi partiyi alacağız?’ diye bir şey olmuş ve burada ortaya çıkan ana dinamik Yeniden Refah Partisi olmuş. Çünkü Yeniden Refah Partisi yöneticilerinin işbirliğine açık bir noktada olduğu gibi bir görüntü var. Burayla ilgili Külliyeye giden bilgi de bu şekilde.”
KAHT-I RİCAL
Bütün bunlar bir yana, asıl mesele devletin sağlam bel kemiğine sahip olması.
Yani, ‘devlet yönetiminde liyakat isteyen alanlarda, kültür, bilgi ve birikimiyle yetişmiş, kalifiye insanın bulunması.’
Bu kuralın terkedilmesinin adı ise ‘’Kaht-ı rical’’. Bu deyim Osmanlı’da 19. yüzyılda kullanılmaya başlanmış.
Önce deyimi açıklamamız gerekiyor.
‘’Kaht’’, kıtlık, yokluk, kuraklık anlamlarında kullanılan Arapça bir kelime. ‘’Rical’’ ise Arapça ‘’recûl’’ kelimesinin çoğulu. ‘’Recûl’’ de yetişmiş, eğitimli insanlar anlamımda. ‘’Kaht-ı rical’’; yetişmiş, eğitimli insanlar kıtlığı anlamına geliyor. Ancak, bu deyimin birebir Türkçe karşılığı böyle olsa da, deyim genellikle devlet yönetiminde kullanılıyor. Anlamı ise; ‘’devlet yönetiminde liyakat isteyen alanlarda, kültür, bilgi ve birikimiyle yetişmiş, kalifiye insanın bulunamaması’’ durumunu anlatıyor. Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat’ta da bu iki kelime bir arada ‘’devlet yönetiminde muteber adam kıtlığı" anlamında veriliyor.
Osmanlıda kaht-ı rical sorunu II. Abdülhamid'den evvel başlamıştı. Osmanlı son iki asrında hep bu sorunla karşı karşıya kaldı. O kadar ki, tarih sahnesinden silinmelerinin başta gelen sebeplerinden biri budur dense yanlış olmaz. Her şeyin parayla ölçüldüğü; makam ve rütbelerin insani değerlerin önüne geçtiği; liyakatin değil isimlerin, dostlukların ve adam kayırmanın; gurur, kibir, ihtiras, benlik, çekememezlik, bencillik duygularının öne çıktığı bir toplumun çökmesinde nasıl bir gariplik aranabilir ki?
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE KAHT-I RİCAL
Ülkemizde son dönemlerde yaşanan gelişmeler göstermiştir ki, vatandaş bu özelliğe sahip siyasilere, siyasiler de bu özelliğe sahip yöneticilere görev vermemiştir. Dünya çapında yetişmiş insanlarımız var olmasına karşın, sorun bu insanların devlet katında görev almamış olmalarıdır. Bunun nedenini en iyi, Ortadoğu İslam Tarihi ve İslam-Batı ilişkisi hakkında uzman Amerikalı tarihçi Bernard Lewis şöyle anlatıyor :
“Türkiye’de yazarlar, düşünürler, üniversite profesörleri ve işadamları dünyadaki benzerleri düzeyinde yetenekli, iyi eğitilmiş, deneyim sahibi kişiler olmalarına karşın siyasal sistem, bu insanları son derece etkin bir biçimde iktidardan uzak tutacak şekilde tasarlanmıştır. Bunun doğal sonucu olarak da Türk demokrasisi engellenmiş durumdadır. Başka hiçbir ülkede eğitimli seçkinlerin düzeyiyle siyasal sınıfın düzeyi arasındaki fark, Türkiye ölçüsünde büyük değildir. Onlarca yıldır Türkiye’nin önemli siyasal partileri bir tek kişi ya da kimi zaman işbirliği içindeki küçük bir grup tarafından yönetilmiştir. Bu kişiler ise kamu görevi için tek bir ölçütü kullanarak seçim yaparlar: ‘kör bir itaat’... Yalnızca dalkavuk kabul edilir, bağımsız düşünürlerden ölümcül salgın virüsü taşıyorlarmış gibi kaçılır. Yalnızca statükoya bağlı bir avuç soğukkanlı tutucunun egemen olduğu siyasal sistem böylece kemikleşmiştir...” (KAYNAK:Osman Aydoğan)
---
İYİ HAFTALAR
remzidilan_48@hotmail.com
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....