İlk ve orta öğretim bir haftalık uyum sürecinden sonra eğitim ve öğretime başlıyor. Eğitimcilerle paydaşlarına başarılar diliyorum.
Başarının nasıl geleceği ise meçhul. Neredeyse imkansız. Nedenine gelince ekonomik durum tüm eğitim paydaşlarını olumsuz yönde etkiliyor. Okullarda temizlik malzemesi alınamıyor, çocuklar temizlenemeyen çevrede eğitim görerek sağlık açısından risk içindeler.
Okula aç gelen çocuklar var. Bizim “aç ayı oynamaz” diye bir atasözümüz var. Çocuklarımız karnı açlıktan guruldarken kendilerini nasıl derse verecekler? Veliler çaresiz. Geçtiğimiz yıllarda oğluna pantolon alamadığı için bir baba kendini asmadı mı? Öğrencilerin yemek çantası geçen yıla göre %100 arttı. Veliler iktidardan destek bekliyor. İktidarın yapmadığı desteği belediyelerin yapması yerinde olur.
Gelelim öğretmenlere. Ekonomik kriz elbette onları da vuruyor birleşik kaplar misali. Her biri evdeki ihtiyaçlarını mı düşünecek, yoksa okuldaki öğrencilerini mi? Özünde öğretmen bir tiyatro sanatçısı gibidir. Sınıfına girdiği an sadece dersini ve öğrencilerini düşünmeye çalışır ama nereye kadar. O da nihayetinde etten kemikten yapılmış, beklentileri, duyguları, zaafları olan bir insan.
Öte yandan öğretmenlerimiz; başöğretmen, uzman öğretmen, ücretli öğretmen diye gruplara ayrıldı, ayrıştırıldı aynı ülkemiz gibi. Olan çocuklarımıza ve geleceğimize oluyor. A. Einstein “bir ülkenin geleceği o ülke insanının göreceği eğitime bağlıdır” diyor. Biz geleceğimizi tarikatlarla yapılan eğitim protokolleri ile onların yönlendirdiği eğitim programlarına bıraktık. Geleceğimizi bu eğitimle mi çağdaş uygarlık seviyesinde tutacağız?
Zaten iyi eğitimli gençlerimiz ülkelerinde gelecek görmedikleri ve kendilerine uygun iş olanağı bulamadıkları için yurt dışına gidiyorlar. Gelişmiş yabancı ülkeler hiçbir bedel ödemeden yetişmiş hazır işgücünü adeta kapıyor. Olan yine ülkemizin geleceğine oluyor.
Bunlar olurken, ülkemde yapay gündemlerle hedef saptırılıyor. Yeni mezun teğmenlerin törende “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” demeleri, Narin’in daha önce aranan yerde bulunamayıp, sonradan bulunması, CHP Tüzük Kurultayı’nda önceki hangi genel başkanın gelip, hangisinin neden gelmediği gibi.
Biz önümüze konan bu toplarla kedi misali oyalanırken, madenlerimiz, topraklarımız satılıyor, Polat çifti hapisten çıkarılıyor ve takipçi sayıları artıyor. Bunlar ülkemizin çürümüşlükleri. Biz böyle gitmeye devam edersek, altımızdaki halının çekilmesi gibi ülkemizin de elimizden gittiğini göreceğiz. Belki gitti de farkında bile değiliz.
M. K. Atatürk “uyuyan milletler ya ölür ya da köle olarak uyanır” demiş. Başka söze gerek var mı?
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....