İsrail'in soykırımcı saldırıları Ortadoğu’yu alt üst etmiştir. Meselenin özü B.O.P. politikaları gibi görülse de, sadece bu noktadan yaklaşım da eksik kalıyor. Zira bir kısım ırkçı/ siyonist yahudilerin “vadedilmiş topraklar” hayalini sömüren devletler de var. Konuya küresel güçlerin menfaatleri yönünden yaklaşılması daha isabetli olur. Özellikle dünyanın çok güçlü petrol ve gaz yataklarının bulunduğu Ortadoğu bölgesinde, küresel patronların “vekâlet örgütleri eliyle” bu pastadan daha fazla pay alma istekleri göz ardı edilmemelidir.
Ortadoğu’daki bu sıcak gelişmelerin ucunun nereye gideceğini irdelediğimiz zaman, ülkemizdeki bazı gelişmelerle nerede buluşacakları gerçekliği de karşımıza çıkıyor.
Bölgedeki dikkat çekici son gelişmeyi, basında yer alan bir haberden okuyorum; “ABD’den bir heyet, Suriye’nin Kamışlı kentinde başta Barzani’nin ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) olmak üzere bazı Kürt siyasi partileriyle bir araya geldi. Toplantıda, ‘Kürt siyasi partilerinin birleşerek’ Suriye’nin geleceğinde önemli bir rol oynamaları gerektiği vurgulandı..”
Bunlar Suriye’deki Esad karşıtı ve ağırlığı Barzani yanlısı Kürt gruplar. Amerikalıların emri altında “birleşme” kararı alarak güya Suriye’nin geleceğinde etkin olmak istiyorlar. Başarırlar mı? ABD (CIA) ve İngiltere (MI6) anlaşırsa başarabilirler sanıyorum..
Bu lokal birleşme olayının, bölgeye tepeden hakim küresel güçlerin uygulama tekniklerinden birisi olduğu açık.
Halen parçalanma risk sürecindeki Suriye’de, ABD ve İngiltere’nin, pasta paylaşımında birbirlerinin kartlarını ekarte etmeye yöneldikleri; bu bağlamda İngiltere’nin, ABD’nin elindeki PKK kartını tamamen ortadan kaldırmak istediği de gelişmelerden anlaşılıyor.
Yani çok ince bir teknikle ABD’nin vekâlet örgütlenmesi olan PKK’nın tamamen devreden çıkması gerekiyor gibi.. Suriye’nin olası mümkün parçalanmasında, PKK’sız bir Kürt devletinin, sadece PYD eliyle devreye konulması da hedeflenmiş gibi duruyor. Devamında Barzani bölgesiyle entegrasyon kaçınılmaz.. Peki ya ondan sonrası?…
…
Şimdi, Ortadoğu’daki bu sıcak gelişmeleri ve küresel stratejileri aklımızda tutarak, dönelim ülkemize;
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin yine sürpriz bir çıkışla bebek katili Apo’nun salıverilmesi ve hatta milli meclisimize gelerek burada konuşma yapmasına dair açıklamaları kamuoyunda şok yarattı. Bahçeli’nin bu çıkışının zamanlamasına bakıldığında, Suriye pastasındaki ABD- İngiltere arasındaki global paylaşım ve kart kavgasıyla ilgisi var mı yok mu? Sorusu öne çıkıyor. Ben günahını almak istemiyorum ama bu noktanın tarafınca muğlak bırakılması da insanların aydınlanmasına engel oluyor.
PKK zaten şehirde bitmiş; DEM partisi herhangi bir legal partilerden birisi haline gelmiş, özellikle sınırlarımıza yakın dağlık bölgelerde Türk Ordusu teröristlerin inlerini dağıtmış, sınırlarımıza hakim olmuş.. Yine örgütün lider kadrosu ve elemanları, Suriye topraklarında mevcut diğer Kürt terör örgütü PYD’nin gölgesine girmeye başlamış. Örgüt adeta can çekişiyor.. Yani PKK ve terörizm konusu tamamen ülke gündeminden kalkmak üzere..
Milli Savunma Bakanlığı 26 Aralık'taki açıklamasında, "PKK/YPG terör örgütü ya silah bırakacak ya da yok olacaktır. Terör örgütünün içinde yer alan ve Suriye vatandaşı olmayanlar Suriye'yi terk edecekler..” Demiş idi. Ordumuz sınır ötesinde PKK’lıları zaten kıskaç noktasında sıkıştırmış ve gelişmeler böyle devam ederse, örgütün tarihe gömülmesine doğru gidilmektedir.
Yine Dış İşleri Bakanı Hakan Fidan’ın son açıklamasında PKK'yı kastederek "Şiddet imparatorluğu çökmek üzere" deyişi de önemli bir sonucu vurguluyor.
Yani yurt içi sivil toplumda, böyle Apo konusu gibi “infial uyandıracak boyutta” bir açılım operasyonuna, bana göre ihtiyaç kalmamıştır. Ancak Bahçeli’nin bahsettiğimiz şok çıkışının sonuçlarında, DEM partisinin üç temsilcisi, rol almanın heyecanı içinde bebek katiliyle bir görüşme yaparak ülke gündemine oturmuşlardır. Can simidine sarılıp hayata tutunabilmiş gibi sevinç görüntüleri verdiler.
Neymiş efendim “kürt sorunuymuş”, “apo kürt sorununa çözüm olacakmış” mış mış mış.. Adamlar fırsattan görev çıkardılar, boy boy fotoğraf veriyorlar. Bunun da ötesinde şımardılar, hem de çok şımardılar..
Bu şımarıklık, DEM Parti Eş Başkanı Tülay Hatimoğulları’nın gerine gerine, “Ya barışı inşa edeceğiz ya her yer Gazze olacak” şeklindeki küstah tehditlerine kadar vardı. Buna tepkiler gelince de bu defa kıvırdı ve “sözlerim çarpıtıldı” diyerek çevir kazı yanmasın triplerine girdi..
Diğer yönden Bursa’dan yetişmiş bir vatansever emekli subay ORKUN ÖZELLER’in “Namusum üzerine yemin ederim ki o terörist başının meclise geldiği gün ben de mecliste olacağım, ya öldüreceğim ya öleceğim..” Şeklindeki inançlı ve kararlı çıkışını da önemli görüyorum.
Neticesinde, bebek katili APO konusunun ve PKK’nın zaten can çekiştiği bu süreçte, yeni bir “Kürt Açılımı” operasyonunun, gereksiz olduğu, toplumda yine bir “nifak sokma” riski taşıdığı, yani ülkenin bütünlüğüne ve kardeşliğine büyük zararlar verebileceği endişeleri taşıyorum.
Her şeyin ötesinde adaletin tecellisine müdahale etmek, binlerce Şehidimiz ve Ailelerine karşı çok büyük bir saygısızlıktan öteye gidemez. Toplumun hafızasına yerleşmiş “Şehitlerin kanı ve acısı” gibi bir hassas konuyu hafife almak, hiçe saymak kimselere yakışmaz.. Umarım konuyu bu çizgiden de ölçer tartarsınız..
Ayrıca, bebek katili Apo’ya atfedilen işin / ipin ucunun, Suriye’de pasta paylaşımındaki ABD ve İngiltere’nin birbirleriyle kart oynaşmasına dayandığını da düşünmemek elde değil.
Ya da ABD’nin, Çin yayılmacılığı tehdidi karşısında Türkiye’ye daha olumlu / ılımlı davranması gibi izahlar dahi olsa, bunlar net olarak açıklanmazsa, "olası mümkünleri düşünme hakkımız" devreye girmez mi?
Bahçeli’nin bebek katili yaklaşımına ve DEM partililerle fotoğraflar vermesine doğrusu çok da şaşırmadım. Bazı dostların dediği gibi “Liderim / ya da Şeyhim ne yapıyorsa haklıdır ve vardır bir bildiği” şeklindeki bir mantığı da, kusura bakmasınlar ama “cahilce bir biat etme” ya da “saflık” olarak niteliyorum..
"Sorgulama" tam aydınlanmanın en temel unsurlarındandır.
Sağlıcakla Kalın..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....