Olimpiyatlar sürecinde bir resim çok dikkatimizi çekti.
Amerika masa tenisinde Çin’i finalde yenerek altın madalya kazandı.
Aşağıdaki resimde Çin’i yenen Amerika milli takımını görüyorsunuz
Çin masa tenisi takımını yenen Amerikalı tenisçiler.
İşin garip tarafı Amerikalıların hepsi de Çinli idi.
Ortada Amerika yok ama Altın madalya Amerika’nın.
Bu resmin anlattığı hakikat şuydu;
Amerika’ya giden insanlar oranın başarısı için çalışıyor.
Biz de milyonlarca Suriyeli getirdik ama hepsi bu ülkenin aleyhine çalışıyor.
“Misafir Müslümanlar” diye ağırladığımız insanlar bu ülkenin çocuklarına tecavüz ediyor.
Devletten her türlü yardımı alan bu insanlar hala kötülük düşünüp kötülük yapıyorlar.
Bu insanların ülkeye bir kuruşluk katkıları yok. Bunları hala niye tutuyoruz?
Bu soruların cevabını şu anda ülkeyi yönetenler vermelidir.
Amerika gücü ve sistemi ile bütün olumlu halleri kendi bünyesinde topluyor.
Şu anda dünyanın en etkili silahını kullanıyor.
Bunu daha önceleri Osmanlı yapıyordu.
Şimdi ise Amerika yapıyor.
Yalnız bir farkla.
Osmanlı çocukları toplayıp eğitiyordu.
Sonra bu çocukları “Yeniçeri” adı altında tekrar babalarının dedelerinin üzerine salıyordu.
Amerika ise bu zahmete girmeden eğitilmiş çocukları topluyor. Ve onları ülkelerine karşı kullanıyor.
Amerika bu işlerde neden başarılı diye sormak yerine, neden bizim bu işlerde başarısız olduğumuzun nedenleri araştırılmalıdır.
Neleri terk etmişiz bunları bilmek gerekir.
Hangi yanlışlıklara düşmüşüz bunların yerinde tespiti gerekir.
Bu ülkenin kurucu Cumhurbaşkanı Atatürk’ün;
“Devlet idaresinde bütün kanunlar, nizamlar, ilmin muasır medeniyete teinin ettiği esas ve şekillere, dünya ihtiyaçlarına göre yapılır ve tatbik edilir. Din telakkisi vicdani olduğundan cumhuriyet, din fikirlerini devlet ve dünya işlerinden, siyasetten ayrı tutmayı milletimizin muasır terakkisinde başlıca muvaffakiyet görür” sözünü iyi irdelemek lazım.
Muasır, çağdaş anlamına gelen bir kelimedir. Aynı çağda veya yüzyılda yaşayan kişiler için de kullanılan bir kelimedir. Ama şimdilerde bize çok uzak bir kelime.
Medeniyet ise, Sözcük anlamıyla uygarlık (medeniyet), “bir ulusun, bir toplumun düşün ve sanat yaşamıyla eriştiği düzey, maddi ve manevi varlıkların tümü.” olarak ifade edilmektedir. Bilindiği gibi uygarlık anlamında Batı Avrupa dillerinde kullanılan sözcük civilisatıon, doğu İslam dünyasında ise medeniyettir.
Eldeki bulgulara göre ilk medeniyetlerin geliştiği yer olarak kabul edilen Mezopotamya, Fırat ve Dicle nehirleri çevresinde oluşmuşken, medeniyet bu topraklarda başlamışken Amerika’ya nasıl uzanmıştır? Sorusunun cevabını da bulmalıyız.
Medeniyet, milletlerarası seviyeye yükselmiş bir kültürün veya birbirine yakın kültürlerin oluşturduğu anlayış, tutum, bilgi, teknoloji, sosyal faaliyetler ile müesseselerin bütünüyken maalesef İslam ülkeleri bu bütünlükten uzaklaşmıştır.
Bizlerin tekrar geriye dönüp bir ders çıkarması icap etmektedir.
Medeniyet, merkezileşme, insanların ve diğer organizmaların ehil olması, çalışma alanlarında özelleşme, kültürel olarak yerleşik kalkınma ve üstünlük ideolojileri, mimari güzellikler, vergilendirme, tarım ve genişlemeye toplumsal bağımlılık gibi sosyal, politik ve ekonomik özelliklerle birlikte top yekün bir bütünlük sağlar. Bunları tekrar ortaya koymak lazım.
Atatürk'ün,
“Ülkeyi muasır medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma hedefi doğrultusunda, hangi adım atılması gerekiyorsa atmayı sürdüreceğiz” politikasına dönüş yapılmalıdır.
Yoksa gidişatımız hiç de hoş değil..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....