Son dönemece giriyoruz.
Köprüden önceki son çıkışı.
Bundan sonra geriye dönüşü yok bu yolun.
Ama hala burnundan kıl aldırmayanlar var.
Uşak’ın ileri gelenlerinden Osman Efendiyi bilir misiniz?
Bunun bir derdi bir ağrısı vardı. Bu ağrıyı kesene servet vaat eder.
Doktorların hiçbirisi bu ağrıyı durduramaz sebebini de bulamaz.
Osman Efendi çare için İstanbul’a gider,
O devirde İsviçre’ye Zürih’e gider.
Profesörler muayene ederler ama bir teşhis koyamazlar.
Sadece ağrı kesici iğneler vererek evine gönderirler.
Osman Efendi de ”Kader” diyerek olayı sineye çeker ve ölümü beklemeye başlar.
Bir gün berber Mehmet Efendi çağrılır.
Traş olurken derdini Mehmet Efendiye de açar.
Berber Mehmet Efendi cımbızı çıkarır ve Osman efendinin burnunda ters dönen kılı çeker.
Çekmesiyle birlikte Osman Efendinin çığlığı neredeyse köyü ayağa kaldırır.
Kanayan burnuna pansuman yapılır ve Osman Efendi yatağa yatar.
Yollar sonra o gece rahat bir uyku çekmiştir..
Bunu niye anlattık ki!
Çevrenize baktığınız zaman,
Uyarılara aldırmayan birçok insan göreceksiniz.
Birçok insan pantolonu ve gömleğini ütüsüz giymeden gezmiyor.
Ne yazık ki aynı insanlar gömlek gibi yüzlerini KIRIŞTIRMIŞ adeta suratları sirke satarak geziyor. Halbuki gülümsemek daha ucuz ve kolay.
Uzmanlara göre gülmek için yüz kaslarının 17 tanesi çalışırken somurtmak için bu kasların en az 43 tanesi çalışıyor.
Ya da alın teri dökmediği kazançla işi haytalığa vurup elin karısıyla kızıyla KIRIŞTIRIP geziyor. Bir de millete KIRITA KIRITA ahkâm kesiyor.
Maalesef iktidarın etkin kadrosunda bu türden insanlar yer almış. Bunların uygulamalarının neticesinde ülkenin asayişi bozulmuş, düzeni bozulmuş.
Enflasyon bir taraftan,
Zamlar bir yandan,
Hayat pahalılığı almış başını gidiyor.
Fuhuş artmış, zina artmış,
İltimas ve adam kayırmacılık artmış,
Devlet malını zimmete geçirmek adeta moda olmuş,
Devlet erkanı ballı ihalelerin peşine düşmüş, ranttan başka bir şey düşünmüyor.
Emeklinin, çiftçinin, hayvan üreticisinin yüzüne dönüp de bakan yok.
Velhasıl yaptıkları her şeyin doğru olduğunu savunarak,
Bütün bu olumsuzlukların nedenini de, ya dış güçlere ya da muhalefete yüklüyorlar.
İşin garip tarafı da bunların arkasından gidenler de bu yalanlara inanıyor.
Burunlarından kıl aldırmayanlar “Pabucun pahalı olduğunu” anladılar.
Önceleri seçmeni tehdit ediyorlardı.
Her fırsatta iktidar ve yerel yönetim bir olmadan hizmet gelmeyeceğini söylüyorlardı.
Sonradan bir dönüşle değişik şehirlerdeki insanlardan büyük şehirlerdeki yakınlarını aramaları için onlardan ricacı olmaya başladılar.
Tabiri caizse “Köprüyü geçene kadar ayıya dayı” diyecekler.
Köprüyü geçtikten sonra da vay sizin halinize vay.
Bu insanlar olabilecek her şeyi söylüyorlar.
A’dan Z’ye her şeye zam yapılacağını bildiriyorlar.
Zammın durmayacağını,
Döviz artışının durdurulamayacağını,
Enflasyonun iyimser rakamlarla bir yere getirileceğini söylemelerine rağmen,
Hala bunların aklına uyup da onlarla yola devam edenlere şaşmamak elde değil.
Tabi eskilerin dediği gibi “Kendi düşen ağlamaz”
31 Mart seçimleri,
Hem iktidar açısından,
Hem muhalefet açısından bir dönüm noktası olacak.
Bakalım halk kimin burnundaki kılı alacak.
İktidar kullandığı bütün devlet imkânlarına rağmen kaybederse irtifa kaybedecek.
Muhalefet beklenilenin üzerinde bir başarı göstererek seçim kazanırsa,
Ufukta yeni bir seçimin çağrışım yapacağı aşikârdır.
Bekleyip sonucu hep beraber göreceğiz..
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....