Her fırsatta “Ben gidersem devleti yıkarlar” diyen Tayyip Erdoğan,
Devletin dizginlerini elinde tutmaya çalışıyor.
En son seçimde olduğu gibi bunları yaparken de hukukun dışına taşıyor.
İktidarı, Van’da kazanmış bir adayın “Mazbatasını vermeme” gibi bir eğilimin içine giriyor.
..
Ülkede enflasyon almış başını gidiyor.
Döviz şaha kalkmış at gibi yerinde durmuyor.
Akaryakıt, elektrik, doğalgaz zamları hiç duracak gibi değil.
İğneden ipliğe ne varsa hepsine yüzde yüz artışlar getiriliyor.
Rüşvet, zimmet, İltimas adam kayırmacılık dersen ayyuka çıkmış.
İktidar mensupları ve yakınları ballı maaş ile taltif ediliyor.
Yandaşlara ve partililer ekmek üstü kadayıf ihaleler veriliyor.
TÜİK gibi kurumların yaptığı uygulamalar insanları çileden çıkarıyor.
Hele Belediye başkanlığını kaybedenlerin giderayak yaptığı ihaleler affedilir gibi değilken,
Fuhuş artmış,
Kumar ve bahis artmış,
Adaletsizlik artmış,
Esrar ve benzeri uyuşturucularda kullanım artmış,
İnsanlar arasında ayırımcılık artmış,
Kul hakkı yeme dersen Mevla’m hak getire. Yenilmedik hak kalmamış.
..
Bir de insanların değerlerini ellerinden alacak yasaların yürürlüğe sokulmaları artık yarına olan güvenlerini sıfıra indirmişken,
Gençler buldukları yoldan dışarıya kaçarken,
Bu şart ve ahval içinde dahi Sayın Tayyip Erdoğan konuştuğu her kelamda adeta;
“Biz gidersek ülke yıkılır” mesajları veriyor.
Ya da “Bizden sonra gelenler bu ülkeyi idare edemez, yıkarlar” diyor.
Milletin ahı gitmiş vahı kalmış. Ölmüş de ardından ağlayanı yok.
Bu şartlar altında insan yaşar mı?
Şeyh Edebali ne demişti:
“İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın”
Bu cümleyi ağzınıza sakız yapmışsınız ama gerçekte olan bir şey yok.
“İnsanı yaşatamıyorsanız Devleti de yaşatamazsınız” demektir bunun anlamı.
..
Ülke bu duruma gelene kadar insanlar seninle birlik olmuş. Üstelik Kur’an’a ters düşerek;
“Ey inananlar! Allah’a karşı saygılı olun ve özü-sözü doğru olanlarla beraber bulunun.” (Tevbe suresi 119) emrini hiçe sayarak arkanda yer almışlar.
Hâlbuki özü ve sözü doğru olanların ülkesinde yukarıda sayılan olumsuzlukların hiçbirisine rastlanmıyor.
Müslümanların ilk hicreti Hristiyan olan Habeş Kralı Necati’nin ülkesine yapılmıştır.
Neden? Çünkü burada Adalet vardı.
Ama Müslüman denilen sizin ülkenizde “Adalet” bir kavramdan öte gitmiyor.
..
Bu ülkenin bu devletin yıkılmaması için gereken iki unsur var.
Devlet,
Millet.
Siz birini kullanarak diğerini tehdit ediyorsunuz.
Bu iki unsur birbiriyle ne kadar uyumlu olur,
Birbiriyle ne kadar bütünleşirse o zaman topla tüfekle yıkamazsın.
Bunun en güzel örneği de Kurtuluş Savaşı’mızdır.
Elde avuçta, yok,
Üstte başta yok,
Tarlada ambarda yok,
Ağaçta kuşta yok,
Yok oğlu yok dediğimiz bir zamanda yüreğindeki imanla bu millet yedi düvele kafa tutuyor.
Atatürk gibi bir liderin arkasında bütün dünyaya meydan okuyarak ayağa kalkıyor.
..
Şimdi siz inanıyor musunuz kendi buyruğunuz altında bu iki unsurun birbiriyle çok uyumlu olduğuna.
Devlet milletini ezer hale gelmiş. Bakanlar taraf tutar hale gelmiş.
Yönetenler insanların arasında ayırımcılık yapar hale gelmiş.
İnsanlar düşüncelerinden dolayı hapse atılır hale gelmiş.
Doğru olan insanların aleyhinde sahte belge ve bilgi düzenlenir hale gelmiş.
Velhasıl insanlar canlarından bezdirilir hale gelmiş.
İnsanlar geçim derdine düşmüş,
Çocuklarından ve geleceklerinden endişe eder hale gelmiş.
İntihar vakaları artmış;
Cinayet olayları artmış,
Yarına çıkmaya ne mecalleri ne ümitleri kalmış.
Vatandaşlığın para ile satıldığı bir yerde,
Dolar zenginlerini vatandaş yaparsan,
Bu milletin arasına getirip kültür yoksunlarını sokarsan,
İnsanları asgari geçimde eşitlersen,
Ne kitaba ne sünnete uymayan bir davranış metodu izlersen,
..
Bu durumda bu devleti yıkarlar usta!
Sen olsan da yıkarlar,
Sen olmasan da yıkarlar.
Başka türlü yeniden kurulup güzelleşmez bu devlet.
“Gidersen devleti yıkarlar usta,
Gül suyuyla, zemzem suyu dökerek,
Ne halaylar çeker millet kol kola,
Keklik gibi neşe ile sekerek. “ (Dermani)
Evet usta!
Bu millet kendine dönmesini bekliyor,
Şu anda en güçlü olduğun dönem olsa da,
Bu millet hala ümitlerini kaybetmiş değil.
Bu ülkeyi başka türlü temizleme imkânı yok.
Bu ülke artık yıkanacak.
Yeter ki bu millet ters düştüğü Kur’an ile barışsın.
Peygamberinin sünnetlerini uygular hale gelsin.
Yaradan ne emrediyor kitabında;
“Allah onunla (Kitap ve Resûl’le), rızasına uyanları yolun en doğru olanına iletir, onları izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarır ve dosdoğru yola hidayet eder.” (Mâide 16 )
İşte hidayet yolu bu!
..
Aslında yaşadığınız telaş iktidardan gitme korkusu.
Düştükten sonra da hesap sorulma korkusu sizi tedirgin ediyor.
Ne yazık ki kaderden kaçış yok.
Bu korkuyu yüreğinizden hiç atamadınız.
Çünkü vicdanınız rahat değil.
Eskilerin dediği gibi korkunun ecele faydası yoktur.
Bunu da kabullenmediysen o zaman Kur’an’a bakacaksın.
Haksızlık yapmadığına inanıyorsan mesele yok. Ama haksızlık yaptıysan;
“Haksızlık edenler, neye nasıl dönüşeceklerini (başlarına nelerin geleceğini) yakında görecekler.” (Şuara suresi ayet 27)
Rabbim encamını hayr eylesin.
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....