2017 Senesinde yayınladığım “Amerikan Kehanetleri ve Türkiye” başlıklı kitapta, ABD ve Avrupa’da basılan “Amerikan Kehanetleri” kitabını kaynak almıştım. Yazarı Pentagon Danışmanı David Evans idi. 1980 Yılından itibaren verdiği raporlardan sonra kitaplar yazan Evans’ın o kitabında “İsrail’in kuruluşuna ABD’nin desteği, 1814 yılında İncil’de bulunan bir kehanet ile başladı." diyordu.. Seçilen her ABD Başkanı destek verdi. Kehanet gerçekleşti ve bugün Suriye’de devre dışı kaldı. Esad Rejimi çöktü. Bundan sonra nasıl bir devlet olacak Dünya merakla bekliyor.
Amerika Devlet olarak dünya sahnesine 19’ncu yüzyıl başlarında çıkmaya başladı. 1776’da devleti kuranlar Birleşik Devletleri Tevrat’taki 10 Emir ve İncil Yasaları’nı ele alarak anayasayı oluşturdular. Kanunların temeli İncil ve Tevrat’tan kaynaklanıyordu. Bunu “Mason Yasaları ve Sembolleri” takip etti.
Bu noktada kurucular, yeni doğmuş ulus tiranlığı reddettiler ve hükümet gücünü denetlemek için kontrol ve dengelere dayalı bir anayasa oluşturdular. Aynı zamanda Yahudi-Hıristiyan düşmanlığını, kültürünün bir parçası olarak reddettiler.
Yeni kurulan devlet İncil’deki: “Eski şeyler ölüdürler, bakta gör bütün şeyler yenilenirler,” sözünü uyguluyordu. Bu düşünce ile “kilise ile devletin birbirinden ayrılması” fikrinin kaynağını oluşturuyordu.
Buradaki dengeye dikkat etmek gerekiyor. Siz yeni bir devlet kuruyorsunuz ve Tevrat ile İncil’i örnek alıyorsunuz. Ama devletiniz bir “din devleti” olmuyor. Buna göre tüm inançların sahipleri dini toplantı, ibadet ve ifade özgürlüğüne sahip olacaktı. Devlet kiliseyi dikte etmeyecek ve kişileri kamu hizmetinde ya da hükümet binalarında inançlarını ifade etmekten alıkoymayacaktı. Bu düşünce şekliyle ortaya çıkan Amerika Birleşik Devletleri 18’nci yüzyılda Özgürlükler Ülkesi olarak anılmaya başlandı.
ABD’nin ikinci başkanı John Adams, İsrail halkına hayranlık beslemekteydi. Jefferson’a şöyle yazmıştı: “İbranilerin insanoğlunun medenileşmesi için diğer tüm uluslardan daha çok şey yaptığı düşüncesini ısrarla savunacağım.”
Hayatının son günlerinde ise “Gerçekten de Yahudilerin İsrail’de yeniden bağımsız bir devlet kurmalarını diliyorum.” Diyordu.. Bu söz daha sonra Yahudi milliyetçileri tarafından bir slogan haline gelmiştir. Ne var ki Amerika’nın kurucularının Yahudilerle olan ruhî birliği, kardeşliği, inancı çeyrek yüzyıl kadar bir süre içinde daha derin, daha aktif daha kehanet var, bir bağlılığa dönüşecekti.
1814 Yılında Amerika, yüzyıldan daha uzun süre sonra İsrail’in yeniden doğuşunda başrol oynayacağının ilk sinyalini aldı.
Bu New York’taki John Mac Donald isimli Presbiteryen papazının cemaatine eski bir Tevrat kehanetini anlattığı şaşırtıcı keşifle gerçekleşti. Kitap üzerine bir süredir dersler veriyor ve özellikle Yeşaya peygamberin kitabındaki kehanetler üzerinde yoğunlaşıyordu. Söz konusu kehanetlerde, İsrail Devletinin yeniden kuruluşu ve bunu takiben insanlığın kurtuluşundan bahsetmekteydiler.
Bir gün Yeşeya 18’i incelerken “Kanatlarının altına alan Etiyopya’nın ötesinde olan ve denizden elçiler gönderen” ülkenin mücadeleye çağrıldığını okudu. O bu sözlerdeki Etiyopya’nın ötesinde ibaresiyle Yeşaya peygamberin bu sözleri söylediği yer olan İsrail’in Batısının ötesindeki bir devletten bahsedildiğini anlamıştı. Bu devlet kanatlarının altına alan, belki de sembolü akbaşlı kartal gibi büyük bir kuş olan ve denizden elçiler gönderen bir devletti. “Deniz yoluyla elçiler göndermek zorunda olan ülke Amerika Kıtasındaki ülkelerden başkası olabilir miydi?”
Papaz Mac Donald’ın aklında şu kehanete dayanan düşünce şekilleniyordu. Bu ülke Birleşik Devletler olmalıydı. Peki bu ülke hangi mücadeleye çağırılıyordu? “Gidin, tez giden elçiler, darmadağın olmuş bir ulusa en başından beri ıstırap çeken bir halka, nehirlerin topraklarını çürüttüğü cezalandırılmış ve ayaklar altına alınmış bir ülkeye gidin. O zaman orduların Efendisine hediye götürülmüş olacak. Orduların Efendisinin ismini taşıyan yere, Sion Dağı’na..”
Mac Donald, Yeşaya 18’de büyük Amerika Devletine Sion dağı üzerinde yeniden bir Yahudi Krallığının kurulmasına yardımcı olmak üzere elçiler göndermesi yönünde açık bir çağrı yapıldığını duymuştu. Yani Kudüs şehrinin kurulması için..
Bu kehanet geçerliliğini günümüzde de korumaktadır. Şöyle ki: “İsrail Devleti 14 Mayıs 1948 tarihinde kurulmuş olmasına rağmen, kıyamete yakın zamanda Hıristiyanlar, kafir (onlara göre müslümanlar) olarak kabul ettikleriyle, aralarında savaşa tutuşacaklar. ‘Armageddon’ olarak adlandırılacak bu savaşa Amerika da askerlerini gönderecektir” diyor o kehanet.
Washington ve kurucu üyeleri Yahudileri ülkenin dost ve müttefiki olarak kabul edip, Amerika’nın kuruluşu ile kendilerine vaat edilen Kenan ilinin hakimi olmaları arasında paralellik görürken, Papaz Mac Donald kutsal topraklarda kurulacak bir İsrail Devleti’nden bahsediyor.
Presbiteyren Papaz kehanetsel bir borazan çalmış oluyordu. Ona göre Amerika kehanette sözü edilen İsrail Devleti’nin yeniden kurulması için “Tanrısal Sefere oğullarını gönderip varını yoğunu seferber edecek devletti.”
Bundan kısa bir süre sonra New York’ta yaşayan Mordecai Manuel Noah isminde ateşli bir Yahudi, 17 Nisan’da New York’taki Shearith İsrail Sinagogunun vaiz kürsüsüne çıktı. Ve yankısı 125 yıldır dinmeyen bir konuşma yaparak şunları söyledi:
“Yahudiler muzaffer yığınlar halinde yürüyecek ve Suriye de bir kez daha kendilerinin efendisi olup dünya devletleri arasında yerlerini alacaklar. Bunlar hayal değil. Kesenin ağzı Yahudilere açık ve onlar kılıç kullanabilirler; Savaş alanına 100.000 adam çıkarabilirler. O zaman hep birlikte o günlerin yakın olduğunu ümit edelim. Liberal aydınlanmacı tedbirlerin uygulanması sayesinde gözlerimizi gelecekte halkımızın yumuşak ve adil ve onurlu bir hükümet kurduğu, dünya tarafından tanınan ve bütün iyi insanların kabul ettiği ülkeye dikebiliriz.”
Bu haykırışa Filistin’e yürüyen yüz bin Yahudi düşüncesi can veriyordu. 1948 Nisan ayında diplomatların üzerinde tartıştığı soykırımdan kaçıp Filistin’e dönen Avrupalı Yahudi göçmen sayısı tam olarak da bu kadardı.
Emekli Başkan Adams dahi Noah’a destek yazısı yazarken sözlerinde bu sayıyı kullandı: “Eğer düşüncelerimi serbest bıraksam, kalbimden geçen sizin 100 bin Yahudi’nin başında olmanız, onlarla birlikte İsrail’e yürüyüp o ülkeyi fethederek, yeniden kendi devletinizi kurmanız olurdu.”
Bu kehanet ikinci defa 2012 yılında gerçekleşmiştir. Suriye’de çıkan iç savaşta bu gün sayıları 100 bini bulan muhalifler, Devlet Başkanı Esat kuvvetleriyle çarpışmaktadırlar. Böylece yıllarca İsrail’i tehdit eden ve tarihinde de savaşmış olduğu Suriye, İsrail için tehlike olmaktan çıkmıştır.
İç savaş bugün tüm hızıyla sürmektedir.
Beşer Esad Suriye’den kaçtı.
Baas Rejimi bitti.
Bölgedeki Yahudi oyunlarında, bakalım bundan sonra neler olacak.
.....
Yazarın tüm yazıları için tıklayınız
.....