Bursa Arena E'Gazete
2023-05-08 14:35:19

Yer misin Yemez misin..

İSMAİL TEKİN

08 Mayıs 2023, 14:35

2001 yılında ülkemizin toplam dış borcu 113,6 milyar dolardı.

2022 yılı sonunda toplam dış borcumuz 459 milyar dolara kadar yükseldi.

Bu demek oluyor ki; 2001 yılı ile 2022 yılı arasında şayet dört kat zenginlediysek, ben zenginlediğimizi sanmıyorum, nitekim anlayabilenler açısından bu zenginliğin bize ait olmadığı da aşikâr zaten.

Biz zengin olduğumuzu sanırken; aslında ödediğimiz faizlerle zenginleri daha da zengin ederken, bir yandan da onların zenginliklerini garanti altına alıyoruz.

Etrafımıza baktığımızda kentlerin büyüdüğünü, yolların genişlediğini, havaalanlarının, hastanelerin, barajların yapıldığını görüyoruz.

Oh ne güzel! Her şey tozpembe...

Artık sadece Alis değil vatandaşlarımız da harikalar diyarında…

Lakin unutmamamız gerekir ki; atalarımız “BORÇ YİYEN, CEPTEN YERMİŞ” diye güzel bir söz söylemişler.

Orhan Veli “Delikli Şiir” adlı şiirinde ne güzel anlatmış;

“Cep delik, cepken delik,
Kol delik, mintan delik,
Yen delik, kaftan delik,
Kevgir misin be kardeşlik!”
diye…

Evet, ceplerimiz delindi. Geldiğimiz nokta itibarıyla evlerimize et, süt, peynir, yumurta alamayacak ve de ne yazık ki patates, soğan muhabbeti yapacak hale geldik, geliyoruz, geleceğiz de...

Çünkü 459 milyar dolar borcu ödemek için ya üretmek ya da tasarruf etmek gerekli. Gerekli de maalesef üretemediğimizi biliyoruz.

İthalata bağlı ucuz işçilik formüllü ihracat üzerinden para kazanmak mümkün değil. Köle ticaretinin legalleştirilmiş modeliyle sadece yarım yamalak karın doyurulabilir. Nitekim öyle de oluyor. Vatandaş karnını doyurduğunda “ÇOK ŞÜKÜR” diyor. Şükür kısmında sorun yok lakin gidişatın pek de iyi olduğu söylenemez.

Tasarrufa gelince; kimi az yedi, kimi çok yedi ama sonuçta parayı hep beraber yedik. Riske girince panikle de olsa parayı sıfırlayanlar oldu, biz zaten sıfırdık. Neyin tasarrufunu yapacağız ki?

Emin olun; şu an yaşadıklarımız bile güzel günler.

Ortalık toz duman ve bu da gösteriyor ki; kayış kemireceğimiz günler de gelecek…

Çünkü biz, kayışı çoktan kopardık.

Önümüzdeki süreçte dolar kuru üzerindeki baskı ortadan kalktığında; büyük bir patlama yaşayacağız ve büyük ihtimalle de yaşayacağımız patlamanın yarattığı enkazın altında hep beraber kalacağız.

Ben sağa oy vermiştim, yok ben sola oy vermiştim, yok ben orta yola oy vermiştim” gibi savunmalar, bize kesilecek müebbet fakirlik cezasını kesinlikle azaltmayacak.

Şarkıda ne diyordu; “Hepimiz kardeşiz” değil mi?

E işte; hepimiz kardeşsek, hepimiz çekeceğiz ceremeyi…

O gün geldiğinde zembereği boşalmış kurmalı oyuncak gibi kendi kendimizi bozmazsak iyidir.

Tüketmekle bir yere gelemeyeceğimizi, yaşadığımız son yirmi - yirmi beş yıllık süreçte gördük.

Dolayısıyla mutlaka ve mutlaka üretim ekonomisi modeline geçmemiz gerekiyor. Cumhuriyetin ilk yıllarında temelleri atılmış olan karma ekonomi modelinde yenilikler yaparak yeniden topyekûn bir üretim hamlesine kalkışmamız gerekiyor.

Bize bu modeli vadeden tek bir oluşum var ki; o oluşum da MİLLET İTTİFAKI‘dır.

Benim rengim de, oyum da belli…

Ben, herkesin yatarak ve tüketerek yaşamak istediği bir dünyada kendi kendime yazıyorum. Yazdıklarıma bir dayanak da bulamıyorum.

Bir dayanak gerekli belki ama aslına bakarsak da “bize cennetten çıkma bir dayak daha çok gerekli sanki” diye de düşünmüyor da değilim hani…

Ekonomik olarak yediğimiz dayaklar çok da etki etmiyor bize…

Bize ete kemiğe bürünmüş gerçek bir dayak lazım…

Hepimiz biliyoruz ki; biz, çocukluğumuzdan askerliğimizin sonuna kadar geçen süreçten dolayı alışkınız, hatırlarsanız bir yanlış yaptığımızda büyüklerimizden “eşek sudan gelinceye kadar” dayak yerdik…

Büyüklerimiz bu dayak anını, “Yer misin, yemez misin?” cümleleriyle süsler ve adeta ölümsüzleştirirlerdi.

Bakalım bu sefer kim diyecek bize, “Yer misin, yemez misin?” diye…

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.