Son yıllarda Ortadoğu Politikaları içinde “Yeni Osmanlı” Görüşü dile getirildi. Getirilmeye de devam ediyor. Şunu açıklıkla söyleyeyim siz bunu bir Arap’a söylediğinizde adamın yüzü ekşiyor, sanki onu aşağılıyorsunuz ve küfür ediyormuşsunuz gibi bir ruh haline dönüyor. Ben gazetecilik yaparken bazı toplantılarda böyle davranan Arapları gördüm. Özellikle bunu Arap Liderlerine veya Devleti yöneten başbakanlara, bakanlara bile söylediniz mi tepkiler oluşuyor. Kesinlikle red ediyorlar. Öncelikle bunun nedenine bakmamız gerekir:
Sömürgeciliğin bir numaralı patronu İngiltere 18 Yüzyıl da Osmanlı’nın Ortadoğudaki gücünü kırmak için sahte bir Halife yarattı. Ondan sonra İslam’ı iyi bilen, Arapça konuşan ajanlar yetiştirip bunları Osmanlı’ya gönderdi. Amaçları kendilerine hizmet edecek isimler bulmaktı. Bu iş için bol bol altın dağıttılar. İlk verimi de Vehhabiliği kurarak aldılar. 18 Yüzyıl sonlarında başladı. 1818 Yılına kadar sürdü.
Vehhabiliği kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdır. İngiliz casuslarından, Hempher’in tuzağına düşerek, ingilizlerin (İslamiyet’i imha) etmek çalışmalarına alet oldu. Vehhabilere inanan Deriyye hakimi Abdülaziz bin Muhammed bin Süud ilk olarak 1791 senesinde, Mekke emiri şerif Galib efendi ile harp etti. Daha önce, vehhabiliği gizlice yaymışlardı. Sayısız Müslümanları öldürüp, kadınlarını, çocuklarını ve mallarını almışlar ve işkence etmişlerdi. Yeni bir din kurmak için, önce Medine’de, sonra Şam’da, Hanbeli âlimlerinden okudu. Necde dönünce köylüler için küçük din kitapları yazdı. Bu kitaplara, ingiliz casusundan öğrendiklerini ve Mutezile ve başka bidat fırkalarından aldığı bozuk düşünceleri de karıştırdı. Köylülerin çoğu buna tâbi oldular. İslamiyet’i içerden yıkmak için, İngiltere’de kurulmuş olan (Sömürgeler Bakanlığı), bu hâli, Necd şeyhi olan (Muhammed bin Süud)a bildirdi. Çok para vererek ve siyasi, askeri yardımlar vaat ederek, Abdülvehhab oğlu ile işbirliği yapmasını temin etti. Arabistan’da hasebe ve nesebe çok ehemmiyet verirlerdi. Kendisi ise, cahil olduğundan, Abdülvehhab oğlu Vehhabilik adını verdiği bu sapık inancı yaymak için, Muhammed bin Süudu maşa olarak kullandı. Kendisine (Kadı), Muhammed bin Süuda (Hakim) ismini taktı. Kendilerinden sonra da, çocuklarının bu makama geçmelerini temin eden bir anayasa yaptırdı.
Vehhabiliğin, nihayet esaslı bir dert olmaya başladığını fark eden Osmanlı Devleti ve onun başındaki hükümdarı İkinci Mahmut (1808-1839), işin hallini Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya havale etti. Paşa oğlu Tosun emrindeki bir orduyla 1812-1813 yılları arasında Mekke, Medine ve Taif’i Vehhabilerden kurtardı.[13] Suud bin Abdülaziz’in 1814’de ölmesi üzerine yerine oğlu Abdullah geçti. Diğer taraftan Mısır ordusunun başına da Tosun Paşa’nın ölümünden sonra kardeşi İbrahim Paşa geçmişti. İbrahim Paşa, meseleyi kökten çözmek için Vehhabilerin başkenti olan Der’iye’yi kuşattı ve Nisan 1818’de ele geçirdi. Abdullah b. Suud yakalandı. Önce Mısır’a oradan da İstanbul’a gönderildi ve orada idam edildi. Der’iye’nin işgali esnasında Suud ailesinden ve Vehhabi ulemasından pek çok kişi yakalandı. Bunlardan bir kısmı idam edilirken bir kısmına da oldukça iyi davranıldı. İdam edilenlerden biri de Abdülvehhab’ın torunu Der’iye kadısı Süleyman b. Abdullah’dı.
Bu isyanı bastıran Mehmet Ali Paşa İslam dünyasında büyük itibar ve şöhret kazanmıştır. Babıali de ona mükafat olarak hicaz ve Habeş valiliklerini verdi.
İngilizler bu Vehhabiliği ondan sonra rafa kaldırdılar. Ancak 1914^te 1. Dünya Savaşı başlayınca yeniden işleme koydular. Büyük bir Osmanlı düşmanlığını başlattılar. Lawrence bu iş için Emir Hüseyin’e ve diğer Arap Kabilelerine altınları dağıttı. Silah ve Cephane verdi. Sonunda 1915’te başlayan Arap İsyanları sonucunda İngilizler Filistin’de, Kanal Savaşlarında ve Medine Müdafasın da Osmanlı ile savaştılar. Katliamlar yaptılar. Arapları hala din kardeşi olarak görenlere tavsiyemiz araştırıp okusunlar. Düşünsünler enazından google dan bazı tarih sitelerine girip okumalarını tavsiye ederim.
Fahrettin Paşa’nın Meşhur Medine Savunması kitabını okurlarsa bilgi sahibi olurlar. Sonrasında cetveli eline alan İngilizler Suudi Arabistan-Irak-Suriye-Ürdün ve Yemen’in sınırlarını çizdiler. Sonuçta Osmanlı Tarihe karışmış bir devlettir, siz kendi gücünüzü ve politikanızı ortaya koyarak ilişkileri düzenleyeceksiniz. Dünyanın en tehlikeli topraklarında oturuyoruz. Bunu da bilmekte fayda var.