Kıbrıs Rumlarının, Kıbrıs Türklerine organize bir şekilde silahlı saldırılar başlattıkları 21 Aralık 1963 Cumartesi ve Kanlı Noel, esasen Kıbrıs sorununun değil, Kıbrıs’taki katliamların başlangıcıdır.
1931 isyanını -daha geniş ele almak için- bir kenara bırakacak olursak, Kıbrıs sorununun başlangıcını Kition (Larnaka) Piskoposu Mihail Hristodulu Muskos’un III. Makarios adıyla 18 Ekim 1950 tarihinde Başpiskopos seçilmesi, Lefkoşa’daki Fenoromeno kilisesinde yaptığı dini yeminden sonra dini geleneklerin dışına çıkarak “Hayatımı Kıbrıs adasının Yunanistan’a bağlanmasına, Enosis’e adıyorum” içerikli “Milli Yemin”i oluşturdu.
Bu “Milli Yemin” sonrasında adada, Kıbrıs Rumlarının ve Yunanistan hükümetinin adayı Yunanistan’a bağlamak için uluslararası kuralları hiçe sayarak gizlice yaptıkları hazırlıklar, toplantılar ve örgüt kurma çalışmaları başladı.
İlk adım 2 Temmuz 1952 tarihinde Atina’da Başpiskopos Makarios’un başkanlığında kurulan gizli “kurtuluş” komitesinin toplantısıydı. Toplantıya Georgios Grivas, Yorgos Stratos, Loizidis kardeşler, Kıbrıs asıllı General Papadopoullos, Albay Aleksopoullos, eski bir “X” (“Hi” okunur) örgütü üyesi, bir hukukçu ve Atina Üniversitesi’nden iki profesör katıldı. Kıbrıs Rum terör örgütü EOKA, bu saydıklarımın ikinci toplantısında resmen kuruldu.
“Aynı öz ve bölünmez Kutsal Üçlü (Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, NK) adına yemin ederim ki, Kıbrıs’ın Yunanistan’la birleşmesi davası hakkında bildiğim her şeyi hayatımı feda etme pahasına ve en ağır işkenceler altında bile gizli tutacağım. Verilen emirlere körü körüne uyacağım.” içerikli EOKA yeminini ilk eden, din ile ulusu aynı sayan, ruhani görev üstlenmiş din adamı Başpiskopos III. Makarios oldu.
Karşısındaki insanları kucaklamak ve insanoğluna yaraşır bir yaşam sunmak yerine, bastırmak, sindirmek ve yok etmek için silahlı mücadeleyi benimseyen ve çözümü “Terör Örgütü” kurmakta bulan din adamı III. Makarios, Kıbrıs’ta yaşanan felaketlerin, Kıbrıs Türklerine uygulanan soykırımın başını çeken ve körükleyen bir lider olarak tarihe geçti.
Ruhani lider olarak değil, EOKA’ya verdiği destekle Kıbrıs Türklerine karşı yürüttüğü sınırsız düşmanlıkla anılan Makarios 1974 yılında kazdığı kuyuya düştü. Elbette ki masum Türklerin ölüm emrini verirken “Yunanistan’ın Askeri rejimi Kıbrıs’ın bağımsızlığını ihlal etmiştir. Yunan Cuntası Kıbrıs halkının demokratik haklarına zerre kadar saygı göstermeden, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığına ve egemenliğine zerre kadar saygı göstermeden diktatörlüğünü Kıbrıs topraklarına yaymıştır.’ içerikli bir konuşma yapacağını bilemezdi.
Makarios, Yunanistan’ın kendisini devirmek için -uluslararası kuralları aykırı olarak- Kıbrıs’ta darbe organize etmesini, Kıbrıs adasından kaçmak zorunda kalmasını, 19 Temmuz günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde anavatan diye tanımladığı Yunanistan’ı Kıbrıs adasını işgal etmekle suçlamasını, 20 Temmuz 1974 tarihinde Türkiye’nin müdahalesi ile Kıbrıs Türklerinin kurtuluşunu ve 12 Şubat 1977’de -BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’in huzurunda- Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş ile yaptığı 4 maddelik 1. Doruk Anlaşmasında, Kıbrıs Türklerinin ortağı olacağı Federal bir devletin kurulmasını kabul etmesini hiç unutamadı.
Katlettirdiği masum insanların ahı, 1977 yılında Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf Denktaş ile imzaladığı 1. Doruk Anlaşmasındaki Kıbrıs Türklerinin kurulmasını kabul ettiği Federal Devlette ortak olması nedeniyle, Başpiskopos seçilirken ettiği “Milli Yemini”ni gerçekleştirememiş olmasından dolayı 3 Ağustos 1977 günü kahrından hayata veda etmesiyle tutmuş oldu.
Evet, Türk tarafı her zaman uzlaşma isteyen taraf olurken, Rumlar Megali İdea ısrarları yüzünden Türk tarafının kabul ettiği hiçbir anlaşma hayata geçirilemedi. Adanın yönetiminin kendilerinde olması ve Kıbrıs Türklerinin azınlık olacağı bir yönetim harici hiçbir çözümü kabul etmediler. Biz de şükür ki egemen devletimizi kurduk. Huzurla yaşıyoruz. Bu huzurdan rahatsız olan ve “federasyon” maskesi altında Rumların egemenliğinde üniter bir devlet kurulması için kendilerini parayanlara şunları hatırlatalım;
1955’de başlayıp, 21 Aralık 1963 sonrası soykırıma dönüşen katliamları unutmadığımız gibi, bu devletin ne bedellerle kurulduğunu, ne badireler atlattığımızı, küvette şehit verdiğimiz yavrularımızı, analarımızı, vatanını milletini korumak için bedenini siper eden üniversite öğrencilerimizi, tarlasında, yolunda giderken katledilen vatandaşlarımızı, İlhanları, Taşkent’i, Muratağa’yı, Atlılar’ı, Sandallar’ı, Yağmuralan’ı, kayıp otobüslerimizi, bizleri korumak için anavatan Türkiye’den gelerek bize bu vatanı hediye eden kahraman şehitlerimizi de unutmadık.
Prof. Dr. (İnş. Müh.), Doç. Dr. (UA. İliş.) Ata ATUN
KKTC Cumhurbaşkanı Danışma Kurulu Üyesi
KKTC Cumhuriyet Meclisi 1. Dönem Milletvekili