Bursa Arena E'Gazete
2024-01-02 10:00:39

Ulusal Kadro Hareketi -2-

Prof. Dr. ANIL ÇEÇEN

02 Ocak 2024, 10:00

Birinci dünya savaşı sonrasında dünyanın tam ortalarında merkezi devlet modeli olarak öne çıkan Türkiye Cumhuriyeti, kapitalist-sosyalist ve Müslüman dünyalardan gelen müdahale girişimleri ile daha işin başında bölünme ve parçalanma riski ile karşı karşıya kaldığı için, devletin kurucu önderi Mustafa Kemal’in duruma müdahale etmesi üzerine, KADRO dergisinin kapatılmasına karar verilerek, dergi üzerinden ideoloji yaratma ve ülkeyi çevreleyen üç ayrı dünyanın kendi sistemleri ve çıkarları üzerinden yeni kurulmakta olan çağdaş cumhuriyet rejiminin karışıklık ortamına sürüklenmesi önleniyordu. Kuruluş döneminin başlangıcında teorik ve siyasal çekişmelere hedef olması yüzünden, Atatürk’ün önderliğindeki cumhuriyet rejimi en hassas anda bir geri adım atarak KADRO dergisinin kapatılmasına karar verdi. Derginin çıkışından başlayarak üç yıla yaklaşan bir süre içinde yönetimi başarıyla sonuçlandıran ülkenin önde gelen yazarlarından Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Türkiye Cumhuriyeti devletinin büyükelçisi olarak, Avrupa ile Asya kıtaları arasında bir köprü konumundaki jeopolitik konumundan yararlanılmak üzere, Arnavutluk’un başkenti Tiran’da göreve başlıyordu. Kapitalist batı dünyasının en etkili merkezi olan Avrupa kıtası ile ters düşmemek üzere bir Balkan köprüsü olan Arnavutluk’tan yararlanılmak istenirken, bu ülke halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olması ve Arnavutların Osmanlı kimliğini kabul ederek her zaman için Türkiye’den yana tavır koymalarını dikkate alan Atatürk, Anadolu’da Osmanlı döneminden sonra yaşamaya başlayan Arnavutların toparlanarak eski yurtlarına dönmesi ve böylece Balkan yarımadası üzerinde Türkiye’ye düşman olabilecek büyük bir Yunan devletinin kurulmasını önlemeye çalışılıyordu. Hristiyan ve Bizans kalıntısı bir düşman konuma sahip olan, ayrıca Yunanistan’ın dengelenmesi için Anadolu toprakları üzerinde Pontusçuluk oynayan bir Helen devletine karşı Müslüman ve dost Arnavutluk devletini öne çıkarmayı bölge dengelerine daha uygun gören Türkiye, daha sonraki aşamada Arnavutların Balkan yarımadası üzerinde kendi devletlerini güçlü bir biçimde kurmalarına yardımcı olmuştur. Arnavutluk devletinin kurulmasıyla birlikte Balkan yarımadası üzerinde Müslüman ve Hristiyan halklar arasındaki siyasi denge yeniden kurulabilmiştir.

Yeni devletin içini dolduracak bir siyasal birikimin temsilcisi olarak Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Arnavut devletinin kurulmasıyla birlikte yeni Türkiye Cumhuriyeti Anadolu toprakları üzerinde batı emperyalizmine karşı daha sağlam duracak farklı bir jeopolitik konuma sahip oluyordu. Komşu bölgelerle siyasal müdahale krizleri yaşayan genç cumhuriyet rejimi zorlanırken, batı dünyasına önem veriliyor ve kurucu önder Atatürk’ün en yakın yoldaşlarından birisi olarak öne çıkan Yakup Kadri, Arnavutluk büyükelçisi olarak Türkiye’nin batı dünyası ile ilişkilerinin yakınlık çizgisinde yürütülmesi amacıyla görevlendiriliyordu. Nitekim daha sonraki yıllarda ikinci dünya savaşı sırasında İtalyan faşizmi Balkan bölgelerinde yayılmaya başladığı zaman Arnavutlar bu duruma karşı çıkmışlar ve Türk devleti ile yakınlaşarak, Hitler ve Mussolini rejimlerinin Balkanlar üzerinden Anadolu’ya saldırmasının önlenmesinde Türkiye’den yana bir dostluk politikası izleyerek, Bizans uzantısı Yunanistan’ın İtalya ve Almanya gibi büyük Hristiyan devletlerin çizgisinde, Türkiye düşmanlığı yapmaları Arnavutların destekleriyle önlenmiştir. Türkiye KADRO dergisi aracılığı ile eski Osmanlı eyaletleri olan Balkan devletleri ile birlikte ortak bir merkezi dayanışma çizgisinde geleceğe dönük adımlar atarken, Yakup Kadrinin büyükelçiliği döneminde Türk devleti ikinci dünya savaşı belasını atlatıyor ve Türkiye ile Arnavutluk devletleri arasında kurulan sağlam ilişkiler sayesinde, Roma ve Bizans dönemlerinde olduğu gibi Vatikan’ın emrinde bir Hristiyan sömürgeciliğinin eskisi gibi Balkanları aşarak merkez ülke Türkiye’yi tehdit etmesine izin verilmiyordu. Arnavutluk Cumhuriyetinin bir sağlam Müslüman devlet olarak devreye girmesi sayesinde batıdan gelebilecek bütün askeri ve siyasi saldırılara karşı, Anadolu’daki Türk devleti güvence altına alınıyordu. Bugün Bizans artığı Pontusçu Yunanistan’ın yeni Siyonizmin Truva atı konumundaki ABD tarafından savaşa sürüklenmesiyle birlikte tarih tekrar ederken, bu kez ABD emperyalizminin Bizans artığı Pontuscular ile giriştikleri ortak saldırılara karşı, Türkiye eski komşuları ile ortak hareket ederek, üçüncü kez Balkanlar üzerinden getirilebilecek bir saldırı senaryosunu bölgedeki Müslüman toplulukların destekleriyle başarılı bir biçimde önleyebilmiştir.

Yakup Kadri’nin öncülüğündeki KADRO dergisinin başlattığı toplumsal örgütlenme hareketi cumhuriyetin kuruluş yıllarında gündeme gelmiştir. 1932-1934 yılları arasında yayınlanan KADRO dergisi Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Şevket Süreyya Aydemir, İsmail Hüsrev Tökin, Vedat Nedim Tör, Burhan Asaf Belge gibi o dönemin önde gelen yazarları ve aydınları tarafından çıkartılan KADRO dergisi iki yılı aşkın bir süre yayın hayatında kalmış ama daha sonraki gelişmeler karşısında, dergi üzerinden Türk devletine müdahale etmek isteyen emperyalistlerin önünü kesmek üzere, dergi üç yıllık yayın hayatını tamamlayarak kurucu önder Atatürk’ün kararı ile kapanmıştır. İşin başından beri KADROCULAR devleti kuran partinin altı ok ile ifade edilen ve kurucu önder Mustafa Kemal tarafından belirlenen cumhuriyetçilik, laiklik, milliyetçilik, devletçilik, halkçılık ve devrimcilik ilkelerine sıkı bir biçimde bağlı kalmışlar ve bu doğrultuda Atatürk’ün belirlediği altı ilke üzerinden yeni bir dünya görüşü geliştirmeye çaba göstermişlerdir. Batı kapitalizmi, doğu sosyalizmi ve de güneyden gelen İslamcılık ilkelerinin dışında hareket ederek, bu üç blok üzerinden merkezi teorik bir yapılanma için uğraşan cumhuriyet yönetimi ve onun içinden çıkmış olan KADRO hareketi, yirminci yüzyılın başlarında geride kalmış ideolojilerin ötesinde yeni bir devlet modelini, merkezi alandaki eski yapıları aşarak ve bunları sentezcilik üzerinden bütünleştirerek, Türkiye’nin jeopolitik yapılanmasına uygun düşen yeni bir devlet modelini, Atatürk’ün önderliğindeki Kuvayı Milliye hareketi ile geliştirmeye çalışmıştır. Savaşlar ve Devrimler çağında Türk devrimine teorik bir çerçeve oturtma girişimi hem izlenecek yolun ilkelerini hem de bu ilkeler üzerinden ortaya çıkan siyasal birikimin sentezci bir yaklaşım ile merkezi doktrin haline dönüştürülmesini gerekli kılıyordu. Bir toplumsal hareketin ya da devrimin teorik bir çerçeveye oturtulması konusunda Atatürk ilkeleri belirleniyor, KADRO hareketi de bu milli ilkeler üzerinden yapılmakta olan devrimin teorik anlamda içeriğini oluşturuyordu. Bu çizgide Kemalist yönetim ile KADRO hareketi arasında bir paralellik sağlanmasına çalışılarak merkezi birlik arayışı sürerken, Kemalist hareketin devlet yönetimi ile KADRO hareketinin yazar kadroları arasında tam anlamıyla bir bütünlük sağlanamayarak, bölge ve ülke toprakları üzerinde tam anlamıyla bir paralellik kurulamamıştır ve bunun sonucu olarak derginin kapanmasıyla siyasal hareket durdurulmuştur.

KADRO dergilerinde Türk devriminin burjuva ve işçi sınıflarına dayanan devrimlerden çok farklı olduğu, sosyalizm ve kapitalizm arasında bir yer alan Kemalist devrimin bütünüyle Türk devleti ve ülkesinin somut koşullarına dayanan köklü bir dönüşüm olduğu, bu yüzden diğer devrimlerden fazlasıyla uzak bir hareket olduğu ve önümüzdeki dönemde Kemalizm adı altında tamamen Türk devriminin özel ve özgün durumlarına çözüm üretecek adımların atılması gerektiği vurgulanmıştır. İkinci dünya savaşı çıkartmak isteyen Siyonist çevrelerin dünya ekonomisini krize sürüklemesi yüzünden KADRO dergisi yazarları, Türkiye’ye özgü Kemalist devletçilik politikalarına yönelinmesi gerektiğini savunmuşlar ve bu yüzden batının serbest piyasa ekonomisi uygulamalarına karşı çıkarak planlı devletçilik siyasetini savunmuşlardır. Toplum içindeki sınıf farklarının ortadan kalkması için KADRO hareketi, Türkiye’nin jeopolitik konumuna uygun düşecek bir üçüncü yol siyasetini Kemalizm adına gündeme getirerek örgütlüyordu. Ulus devlet kontrolünde kamucu bir ekonomi ve siyasetin karma ekonomik düzen içinde mümkün olduğunu savunan KADRO hareketi, batılı kapitalistler ile Sovyetçi sosyalistlere karşı ulusalcı ve halkçı bir kamu düzenini üçüncü bir ayrı yol olarak ortaya koyuyordu. Geniş bir toprak reformu ile birlikte merkezi devletçiliği savunan bir makalenin o aşamada başbakanın imzası ile yayınlanması üzerine yoğun bir dış tepki gündeme gelince, Atatürk 22. Sayısında dergiyi kapatarak KADRO hareketinin önünü kesiyordu. Böylece, Kemalist devrimin içeriği teorik bir yapılanma ile değil ama uygulamalara öncelik veren ve devlet ile rejimin kurucu önderi Atatürk tarafından belirlenen, merkezi bir yapılanma ile ortaya konuyordu. Merkezi coğrafyada ulusal bir senteze dayanan Kemalist siyaset, kurucu önderin liderliğinde, bilim ve siyaset kadrolarının bu tür bir çalışma düzeni içinde yer alarak yönetime destek vereceği ulusal ve halkçı bir sentezin oluşturulması sayesinde devrimin arkasından gelerek, siyasal boşluk alanlarını dolduracağı yeni bir atılım sayesinde gerçekleştirilecekti.

Devamı için tıklayınız

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.