Rahmetli Başkan Mehmet Ali Yılmaz’ın kanalında 2012 ile 2014 yılları arasında TV EM (Egemenlik Milletindir) adlı kanalında "21. Yüzyıl Şifreleri" programını hem yaptım hem de sundum.
2014’de Üsküdar’da bir sahafta 1969 yılında basılan eski bir kitaba rastladım. Kitabın adı “Amerika Meydan Okuyor”... Yazarı Fransız Gazeteci Jean Jack Schreiber’di. Kitapta ABD’nin gelecekte teknolojisini geliştireceği ve bu teknolojinin de insanları yalnızlaştıracağı ancak 1980’lerden itibaren hayatımıza gireceği yazılmıştı.
Sonuçta anılan teknoloji bizim hayatımıza 2000’den itibaren girmeye başladı. Son 10 yıl içinde Dijital Dünya çok hızla ilerledi. Cep telefonları, tabletler, laptoplar, kuantum bilgisayarları ve yapay zekâ medeniyeti değiştirdi.
Peki, tüm bunlar insanlara mutluluk getirdi mi? Getirmedi. En güzel örnek de İsveç oldu.
İsveç’te Teknoloji Mutsuzluğu
Dünya genelinde kartlar ve mobil ödeme uygulamaları, hızla nakit paranın yerini alıyor. Bu geçişin en belirgin olduğu yerlerden biri de İsveç. Ülkede dolaşımdaki nakit miktarı 2007'den bu yana yarı yarıya azalmış durumda.
Bu dönüşümün ardında İsveç’e özgü bir yasa var: “Sözleşme özgürlüğü ilkesi”.. Bu yasa işletmelerin nakit kabul edip etmeme kararını kendilerine bırakıyor. Sonuç olarak, toplu taşıma, mağazalar ve kamu hizmetleri genellikle nakit ödeme kabul etmiyor. Üstelik faturaları elden ödeme altyapısı bile yok.
2012 Yılında bir grup banka tarafından geliştirilen “mobil ödeme” uygulaması Swish, bu dönüşümün hızlanmasında büyük rol oynadı. Bugün İsveç nüfusunun yüzde 80’inden fazlasının Swish hesabı var.
Nakit kullanmayanlara kolaylık, kullananlara zorluk.. Çoğu İsveçli için bu nakitsiz ekonomi oldukça pratik ve hızlı bir çözüm. Ancak bankasız yaşayan, kredi alamayan veya dijital teknolojilere erişimi olmayan azınlık için durum kötü oluyor.
Yapılan bir araştırmaya göre, İsveç’te yoksulluk nedeniyle nakite bağımlı olan kesimler, nakitsiz bir dünyada zorlanıyor. Özellikle yaşlılar, dijital yollarla faturalarını ödemekte güçlük çekiyor. Araştırma sırasında görüşülen bazı kişiler evsiz ya da akıl sağlığı sorunlarıyla mücadele eden bireylerden oluşuyor. Diğerleri ise çok düşük bir gelirle yaşamlarını sürdürmeye çalışıyor.
Bu kişiler, toplumsal hayata katılım noktasında dışlanmış hissediyor. “Nakit baloncukları” olarak tanımlanan dar bir alan içinde sıkışıp kalıyorlar. Bu balon içinde temel ihtiyaçlarını karşılayabiliyorlar, ancak otopark ücretini ödeyemiyor ya da faturalarını başkalarının yardımı olmadan halledemiyorlar.
Bu insanlar telefon ve banka hesabı olan kişilerden ekstra ücret karşılığında yardım almak zorunda kalıyor. Dijital fakirlik, ironik bir şekilde pahalı hale geliyor. Araştırmaya katılanlar, toplumun artık nakit kullananları umursamadığını düşünüyor. Bir kadın, torunu için bir hediye almak üzere uzun süre para biriktirdiğini, ancak kasada nakit kabul edilmediği için ödeme yapamadığını anlatıyor ve ekliyor: “Kendimi hırsız gibi hissettim.”
Ancak nakitsiz ekonomi, pratik bir zorluk olmanın ötesinde, insanlarda yalnızlık hissi de yaratıyor. Araştırmaya katılan bir kişi, duygularını şu sözlerle dile getiriyor: “Sadece nakitsizlik değil, insanlar da kaybolmuş gibi. Robot gibi yaşıyoruz; şuna tıkla, buna tıkla. Dijitalleşme insanları yalnızlaştırdı..”
Gelecekte dünya ülkelerinin birçoğu buna geçerse çıkacak sorunlar şimdiden dikkat çekiyor. Devletler insanların mutluluğu için çalışmak zorundalar...