Pandora’nın kutusu açıldı.
6 yaşındaki çocukla evlilik oyunu,
Diyarbakır’da patlayan bomba,
Adaletin duvarlarında patlayan karar !
İstanbul BŞ Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay hapis cezası.
Değişik görüşler ve değişik yorumlar dökülmeye başladı.
Türkiye’yi bir baştan bir başa sarsan bir karar.
Adalet karar verdi ama adalet olmadı.
Gönüller mutmain olmadı.
Kamuoyunun genel görüşüne göre ;
“ AKP genel başkanı olarak Recep Tayyip Erdoğan, kendisini iki sefer mat eden Ekrem İmamoğlu’nun önüne adalet kıskacıyla hat çekti. “
Bu görüşle herkes AKP’nin seçimleri almak istediği düşüncesinde birleşiyordu.
Hatta öyle ki Recep Tayyip Erdoğan’ın kendi sözleriyle yine imtihan edildiğini düşünüyordum.
Tarih bir kere daha tekerrür edecek gibiydi.
..
Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiğinde,
Siirt'te okuduğu şiir sebebiyle 10 ay hapis cezasına çarptırılması ile,
Tayyip Erdoğan'ın siyasi kariyerini değiştirmişti.
Halk gözünde onu kahramanlaştıran karar ile birlikte zirveye giden yolu açılmıştı.
Bu fikre iştirak etme düşüncesine sahip iken birden kararımın değiştiğini hissettim.
..
İşte tam bu sırada Fatih Altaylı da Erdoğan yasak gelince Cumhurbaşkanı oldu deyip Ekrem İmamoğlu bombasını attı. Herkesin aklındakini orta yere yazdı ve Ekrem İmamoğlu için de bu yolun açıldığını söyledi.
Tam da herkesin inanmasını istedikleri senaryo bu olsa gerek.
Bu yorumu okuyunca ben de böyle düşüneceğimi zannettim.
Ta ki, Meral Akşener’in İstanbul’a gelip Ekrem İmamoğlu’nu otobüsün üstünde kucakladığı görüntü için bir dostumun ;
“ Görmüyor musun oğlunu kucaklar gibi kucakladı “
Deyişi ile aralarında sıkı fıkı bir dostluk olduğunu hissettim. Yıldızları barışıktı.
O zaman benim aklımda deli sorular esmeye başladı.
“ 6’lı masanın içinde bir köstebek mi vardı “
Böyle bir senaryonun hazırlanabilmesi için 6’lı masanın içinde veya yakınından birisiyle bir görüşmenin yapılmış olma ihtimali çok yüksek.
Kamu oyunun önünde oluşturulmak istenen düşünce ;
“ Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına aday olarak İmam Oğlu çıkarılmalı “
Sanki bu senaryo bunun için hazırlanmıştı.
Bu karar ile sanki Aday imajı veren Kılıçdaroğlu’nun devre dışı kalması hesaplanıyordu.
6’lı masa içinde Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıkanlar var gibiydi.
Bu kararı veren hakim kendi başına bu kararı vermiş olamazdı.
Buna kargalar bile güler.
Eğer bu olayda bir tarafsızlık arayacak olsaydık,
Böyle bir davanın hiç açılmamış olması gerekirdi.
Hatta Mahir Kaynak Hoca’ya atfedilen şu soruyu da kendimize soralım ;
“Bu işten en çok kim kazanç sağlar”
..
Bence görüşler ve aday isimleri tekrardan gözden geçirilecek ve akıl yürütülecek.
Bu İsimlerin içinde asla Halkın beklentisi olan ne İmamoğlu ne de Yavaş aday olamayacak.
6’lı masa geçmişi iyi okuyacak.
Eğer İmamoğlu bu isimlerden öne çıkarsa,
Aynen Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiği yollardan geçecek.
Hapisten iktidara giden yolla bu destan yazılırsa, aynı senaryolar uygulanacak.
Bunun içindir ki 6’lı masa akıl yolu ile çözüm üretecek.
Dünyanın kabuk değiştirdiği bu dönemde onlar da kabuk değiştirecek mecburen.
İbre 2 kişinin üzerinde dönecek gibi.
..
Eğer ortada bir anlaşma var ise,
Herkes bu anlaşmaya sadık kalacak ise,
Buradan çıkacak kararı beğenmeyen oyun bozan olarak kamu oyuna yansıyacaktır.
Bu şartlar içinde 6’lı masa içinde iki ismin öne çıkması kuvvetle muhtemel olacaktır.
Kemal Kılıçdaroğlu
Temel Karamollaoğlu.
Zira her iki adayın da kamuoyuna yansıyan profili ; Dürüstlük.
Her ikisi de AKP’nin lideri önünde epeyce mesafe kat etmiş durumda.
Daha doğrusu, yapılan hesaplar HDP’li oylar üzerinde kurgulanacak.
Hangi aday onların oyunu alabilir !
HDP’de her şeyden önce gelecek zamanda var olmak içip politikasını ortaya koyacaktır.
Gerek AK parti gerekse 6’lı masadan hangisi HDP oylarını alırsa işi bitirecek.
İktidar ve Ana muhalefet kapışacak gibi.
Bu işte kendi söylemleriyle sürekli imtihana tabi tutulanlar bu işin zararını görecekler.
Hem kendileri hem partileri.
..
Artık bu karardan dönüş yok.
Akıbetten kaçış yok.
Kaderden kaçış yok.
Herkes kaderini kendi yazar.
Ve bu olayın toplu bir getirisi de olacak.
Zira batmakta olan bir sandal değil.
Koskocaman bir gemi olacak.
Ve gemi batarken meydana getirdiği girdap ile çevresini de yutacak.
Tıpkı Titanik gibi.
“ Tanrı bile batıramaz “ denilen Titanik gibi. Kibir abidesi Titanik gibi.
Eğer yüreklere kibir ve hırs yerleşmişse onu dinleyecek bir kulak artık yok oluyor.
Gerçeği görmekten uzak gözler kendi sonlarını da görmekten uzak kalıyor.
Koltuğa kim oturursa otursun Türkiye için hayırlı olsun.
Bekleyip hep beraber göreceğiz.