Taşı kırdık, duvar ördük, demiri dövdük, çapaya döndürdük…
Ektik, biçtik, ekini ezdik, unu ekmeğe çevirdik…
Yünü ip, ipi kumaş yaptık.
Hepsinin karşılığında üç kuruş aldık...
Üç kuruşla her akşam eşimizle, çoluğumuza çocuğumuza aş yaptık.
Bir seçmeyi bilemedik; her zaman Bolu Beyi'ni, kendimize baş yaptık.
Fakat ben işçi çocuğuyum.
Benim derdim başka...
Biline ki artık Dadaloğlu tavrındayım; sadece "Ferman Padişahın Dağlar Bizimdir" demem gayrı, "Dadaloğlu söyler size adını, Şimdiden yok bilsin hasmım kendini" de derim... Geri adım atan da namerttir...
..
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günümüz kutlu olsun!..
Bu vesileyle rahmetliler; babam Dokumacı Mehmet'i ve ev emekçisi annem Aşire'yi, biz evlatlarını sonuna kadar hak edilmiş helal lokmalar ile besledikleri için şükranla anıyorum.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın işçiler, emekçiler!
Özellikle yaşasın emekçi kadınlar!
..
Yoldaşlarım!
Yoldaşlık emek vermekle olur...
Yoldaşlık emeği savunmakla, emekçiyi savunmakla olur...
Unutulmasın ki bugün olmasa da yarın veya yarından da yakın ferman padişahınsa, meydanlar da bizimdir...
"Kararmasın yeter ki Sol memenin altındaki cevahir!"
Selam olsun sana, Dokumacı Mehmet...
Selam olsun yaşam mücadelene...
Senin evladın olmak büyük gurur...
Ekmeğini yemiş olmak büyük onur...
Seni, bana kazandırmış olduğun insanlığımla selamlıyorum...
Ne mutlu bana...
Hey insanlık!
Ne ara bayram yapar bir işçi?
Yemek paydosu, çay arası veya cigara molasında mı?
Bir işçinin ellerine nasıl sığar dünya?
Emperyalist ve kapitalist pislikler lütuf buyurduklarında mı?
Canı cehenneme ekonomiyi din, parayı Tanrı yapanların…
Canı cehenneme din satarak para kazananların…
Canı cehenneme satacak Tanrıları olanların…
Canı cehenneme 1 Mayıs'ta işçi dövenlerin…
Canı cehenneme 1 Mayıs' ta işçilere sövenlerin...
Bu işlerin sonu ne olursa olsun.
Mücadelemiz sonsuza dek sürecek.
İşçi bayramımız kutlu, gazamız mübarek olsun...
Bu yıl da Pandemiye kurban gitti 1 Mayıs…
Canına cum cum bizi yönetenlerin…
..
Bizim içimizde özlemdir;
Taksim’de 1 Mayıs kutlama hayaliyle Nazım’ın pek bilinmeyen “İstanbul’da 1 Mayıs” adlı şiiriyle sonlandırayım yazımı, size hatıram olsun...
“Kıpkızıl, kan kırmızı bayraklarımızın alevinden
Sarı korsan bir balon gibi soldu güneş.
Ciğerlerimizde şişen türküler ateş!
Kol kola
Düştük yola
Yedikule’den amele evleri Sirkeci’ye dayandı,
Karagümrük kırmızıya boyandı.
Kasımpaşa tersaneyi yüklendi sırtına,
Geçtik köprüden
Geliyoruz:
Yol ver bize Cadde-i Kebir!
Kaldırımları söken topuklarımızla
Tokatlıyan’da göbekli mebusları tokatladık.
Osmanbey’in ensesine atladık!
Zifosladık Şişli’nin kadife mantosunu!
Bugün toz kondurmuyoruz keyfimize!
Bugün “Mayıs Bir”!
Bir Mayıs’ta İstanbul
Bizim olmuş gibidir!
Hürriyet-i Ebediye tepesinde taş kesilen
Mahmut Şevket’in iskeleti!
Seni oraya diken sınıf
Zırnık kadar bile vermedi bize hürriyeti;
Yıkıl karşımızdan!
Yangınları haykıran Yangın Kulesi tepeden bakma bize
Bir gün elbet
Seni borazan yapacağız kendimize,
İstanbul’un ağzı
Haykıracak kızıl inkılâbımızı!”