2. Dünya Savaşı’nda Almanların İngilizlere karşı hava taarruzunda muvaffak olamayışlarında; İngilizlerin (Yarasanın yapı ve hareketlerini inceleyerek) ‘RADAR’ı bulmaları ve bu cihaz sayesinde Alman uçaklarını erken fark edip düşürmeleri önemli etkenlerdendir. Bu cihaz, savaşın seyrini belirlemiştir. Hitler, uçakların rengini değiştirmek zorunda kalmış, hatta bir filo komutanını kurşuna dizdirmiş ama çözüm bulamamış ve sonunda “RADAR” denilen teknolojiyle mağlup olmuştur.
Geçmişte katıldığım bir sivil savunma programında dinlediğim bu olay bana; Atalarımızın milli sporu olan güreşte pehlivanın 40 oyunundan önemli birisini kendine saklamasını hatırlattı. Öğrettiği 39 oyunla çırak çok başarılı olacaktır; ola ki ilerde ustasının karşısına çıkarsa, o öğretmediği bir oyunla kendini savunmayı düşünmesi..
İsrail'in çağrı cihazlarına ve telsizlere yerleştirdiği 5 gram TNT. olayı ve katledilen ve yaralanan çok sayıda Lübnanlı dünya gündeminde. Hizbullah içerisinde 40 ölü ve yarısının gözü kör yarısının sağ eli parçalanmış yaklaşık 4.000 kişi.. Netice; İsrail'in, düşmanına karşı kalleşçe de olsa kanlı bir zaferi daha karşımızda.. Bir de sıcak savaşta “siber saldırı” örneklemesinde neredeyse ilk adımlardan birisi..
Bu olay, yabancılardan satın alınan teknolojinin ucunun nerelere varabileceğini göstermekte, bu yönden milli olmayan hiçbir teknolojiye güvenmemeyi de akıllara getirmektedir.
1974 Yılındaki Kıbrıs çıkartmasında, askeriyede mevcut telsizlerle istihbaratta başarısız olduk. Hatta bilenler hatırlayacaktır, kendi gemimizi bile batırdık. Bundan ders alarak hemen akabinde ASELSAN'ı (Askeri Elektronik Sanayi'ni) kurduk. Aselsan Türk mühendisler sayesinde çok başarılara da imza attı. Hatta o zamanki Motorola’dan da üstün “cep telefonları” yapıyordu. Ama her ne hikmetse üretimi durduruldu.
1929 Yılında kurulan MKEK (Makine ve Kimya Endüstri Kurumu), her türlü silah, top ve mühimmatın yanı sıra; her türlü makine, tezgâh, hanomag traktör, çay fabrikası makinaları, elektrik sayacı, pil dahi üretiyordu. Gerekli çağdaş teknik yüklemeler yapılmadığından, kısmen özelleştirilmiş ve önü kapanmıştır. Katarlılara işletmesi verilen Tank Palet Tesisi, kapatılan şeker fabrikaları ve diğerleri say say bitmez. Bunların hepsi de millî idi..
Şimdi üretiminden gurur duyduğumuz İHA’lar ve SİHA’lar özel şirket yapımları. Lakin istedikleri gibi ve neredeyse her isteyene satılmaktadır. Bu özel silah şirketleri diğer ülkelerde de var. ABD’de de var ama satış yapacağı ülke, Pentagon ve Beyaz Saray’ın ilgilileri tarafından dikkatlice araştırılıp, onlar müsaade ederse kabul görüyor. Kimlerin “bugün dost yarın düşman” olmayacağını kim iddia edebilir. O sattığımız silahın namlusunun yarın bize dönmeyeceğine de kim garanti verebilir?
Millî teknolojiye dönüş şart olmuştur. Böyle bir dönüş de, her sene yüzlerce açılan İmam Hatip liseleri ile değil; kapatılan, önü açılmayan Fen Liseleri ve Meslek Liselerinin temel eğitimleriyle olur. Kaliteli beyinlerimizi yurt dışına göndermekle değil, gerçekten milli bir eğitim sistemi, bilimsel çalışma ortamları ve gençlerimize gelecek göstermekle olur.
Savaşta da zafere, milli silah ve milli ordu ile ulaşılabilir. Günümüzde Rusya'yı da ABD’yi de görüyoruz. Arap ülkelerini de görüyoruz; hiçbirinin milli ordusu yok. Kendi rejimlerini korumak için saray muhafızları, paralı askerleri var. Milli orduyu, milletin bağrından çıkan evlatları teşekkül eder. O milli ordu ki, elindeki teknoloji ile vatanını, bayrağını, toprağını, ailesini, namusunu, dedesinin mezar taşını canı parasına korur.
Her konuda olduğu gibi özellikle vatan ve can güvenliğimizde gerek duyulacak silah ve teçhizatta, bilimsel çalışmalarla “milli üretim ve ürünlere” dayanmak zorundayız. Bu bağlamda Milli Ordu'nun tek bir harfine dokunan kendini inkâr etmiş demektir.
Hizbullah ve Lübnanlıların başına gelen telsiz ve çağrı cihazlarını patlatma olayı, bizler için de çok ders alınacak büyük bir "siber saldırı" olayıdır. Anlayana tabii ki..