Usta askerliğimin ilk aylarını kuş uçmaz kervan geçmez ilçe merkezine uzak bir jandarma karakolunda yaptım.
Karakola bizi, silahlarımızı, mühimmatlarımızı ve bir kısım yiyeceğimizi helikopter bıraktı.
İlk bir ay içinde helikopter dört sefer taze, yeşil sebze getirdi. Sonraki bir ay iki sefer ailelerimizden gelen mektuplarımızı getirdi. Sonraki bir ay, iki sefer karakol semalarında gözüktü, iniş yapmadı, geçti gitti. Sonraki bir ay helikopter görme duasıyla geçti, daha sonra da o bölgeden bir helikopter geçmedi..
Karakolun yakınlarından bir kere savaş uçaklarımız geçti, bir kere de karakolun üzerinden kulak dolduracak yoğunlukta ıslık çalarak kabaca koç büyüklüğünde obüs mermileri geçti...
Karakolda kaldığım yüz yirmi günün ilk günlerinde yanımızda götürmüş olduğumuz taze, yeşil sebzeleri yedik. İlk bir ayın içinde de helikopterle gelen taze, yeşil sebzeleri yedik. İlk bir aydan sonra karakolun kilerinde bulunan dört çeşit kuru gıda olan kuru fasulye, nohut, pirinç ve bulguru kombine ederek doksan gün boyunca yedik. Tek tesellimiz sabah kahvaltısında yemiş olduğumuz fındık ezmesiydi.
Eşime yazmış olduğum mektupları, operasyonda olup karakola dinlenmeye gelen daha önce hiç görmediğim, yeni tanıştığım asker kardeşlerimle gönderiyordum. Mektuplarım eşime ulaşıyor mu, ulaşmıyor mu, haberim bile olmuyordu.
Karakola gittiğim gün ilçeden ayrılırken eşimle telefonla görüşmüştüm, üzerinden tam yüz yirmi gün geçmişti... Yılda bir sefer düzenlenen asker, erzak ve mühimmat getirip terhis olacak askerleri götüren konvoyla ilçeye geri döndüm. Ve eşimle tam yüz yirmi gün sonra tekrar telefonla görüşebildim. Eşim oğlum için "telefona vereyim mi" dediğinde "hayır verme" diyordum. Vatanı koruma cesaretim vardı ama iki yaşındaki oğlumla konuşma cesaretim yoktu. Kim bilir belki de "Erkekler ağlamaz" sözünün büyüsü bozulmasın diye oğlumla konuşmuyordum, konuşamıyordum...
Biz, vatanın her bölgesinden can kardeşlerimizle vatanımızın kuş uçmaz kervan geçmez dağlarında bayrağımızı gururla dalgalandırdık.
Terhis olup sivil giysilerimizi giydiğimizde, silahlarımızla havaalanına kadar kendi korumamızı kendimiz aldık.
Havaalanı girişinde silahlarımızı teslim ettik...
Masal gibiydi değil mi?
.
Konuya gelelim mi?
Ben Cumhuriyet Halk Partiliyim.
Benim partime "terörle bağlantısı var" diyen her kim olursa olsun, bana da "terörle bağlantısı var" demiş kabul ederim ve o sözü söyleyenlere unvanlarına, mevki ve makamlarına bakmaksızın ağız dolusu, ciğerimden gelecek şekilde hakaret ederim, onları aşağılarım.
Onlara asla hakkımı helal etmem..
Bugün 19 Mayıs...
Ben, dün Mustafa Kemal’le birlikte Bandırma Vapuru’ndaydım, bugün de Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte Bandırma Vapuru’ndayım, yarın da Mustafa Kemal Atatürk’le birlikte Bandırma Vapuru’nda olacağım.
Bunun herkes tarafından bilinmesini istiyorum...
Ve Mustafa Kemal’in Türk Milleti’nin hürriyeti, Türk Devleti’nin tam bağımsızlığı için Samsun’a çıkmasının 103. yıldönümünde öz benliğimle yürekten yapmış olduğum haykırışların duyulmasını da istiyorum;
Yaşasın Cumhuriyet!
Yaşasın Mustafa Kemal'in İdealleri!
Yaşasın Tam Bağımsız Türkiye!..
Kutlu olsun; 19 Mayıs Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız...