Düşman taarruzu yine yoğunlaşmıştı. Takım mevziden çıkmak için hazırlıklarını tamamlamış, taarruzun şiddetinin azalmasını bekliyordu.
Düşmanın son top atışlarından sonra oluşan saniyelik sessizliği, takım çavuşunun “süngü tak, hazır, çık” komutu bozdu.
Bu sesle birlikte mevziden ilk önce Lise öğrencisiyken okulu bırakıp vatan savunması için gönüllü olarak cepheye gelmiş 15 yaşındaki Mehmet fırladı. Mevziden çıkışında ilk adımı ile uçar gibiydi ki; küçücük cüssesine rağmen devrilirken adeta bir deprem oluşturan koca bir çınar gibi alnından vurulmuş bir şekilde kanla karışarak balçıklaşmış vatan toprağı üzerine düştü.
15 yaşındaki Mehmet, adaşı olan Vatan Şairi Mehmet Akif’in;
“Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.”
dörtlüğüne gömülüyordu..
30 yaşındaki Rençper Ahmet, daha önce Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez köylerinden birinden kalkıp, ülkesini düşmana karşı savunmaya gelmişti. Mehmet’le birlikte mevziden çıkmış, Mehmet önünde düştükten sonra açık hedef haline gelmiş, önüne düşen havan mermisi ile birlikte Ahmet’in bacakları, kolları, başı vücudundan ayrılmıştı. Vücudu karın bölgesinden yırtılmış, yere düştüğünde iç organları kanla karışarak O da balçıklaşmış vatan toprağına serilmişti.
30 yaşındaki Rençper Ahmet Vatan Şairi Mehmet Akif’in;
“Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.”
dörtlüğüne gömülüyordu.
Mehmet ve Ahmet’in ardından Mustafalar, İbrahimler, İsmailler, Yusuflar, Musalar, Hasanlar, Hüseyinler, Faruklar çıkıyordu ki siperden, büyük bir top mermisi hepsini çıkmakta oldukları ve adeta kan gölüne dönen sipere, bedenleri paramparça olmuş bir vaziyette düşürdü.
Anadolu’nun evlatları olan Mustafalar, İbrahimler, İsmailler, Yusuflar, Musalar, Hasanlar, Hüseyinler, Faruklar da Vatan Şairi Mehmet Akif’in;
“Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.”
dörtlüğüne gömülüyorlardı.
Arkadaşlar!
Kim ne derse desin; Türk Kurtuluş Savaşı’nın gizli kahramanlarından biri de Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
Kadroları ile Türk Kurtuluş Savaşını planlamış, Türk Milletinin tümünü mücadeleye katmış, savaşı bütün vatan sathına yayarak, memleketin her karış toprağında verilen büyük bir mücadeleye çevirmiş ve Türk Kurtuluş Savaşı’nın zaferle taçlanmasını sağlamıştır.
Sonrasında da savaş meydanlarında kazanılmış zaferi, ekonomik zaferlerle taçlandırmıştır.
Evet, Sevgili Arkadaşlar!
Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla biz, Mehmetlerin, Ahmetlerin, Mustafaların, Ademlerin, İbrahimlerin, İsmaillerin, Yusufların, Musaların, Hasanların, Hüseyinlerin, Farukların canları pahasına kurtararak, bizlere emanet etmiş oldukları bu ülkeyi, emperyalistlere ve işbirlikçilerine hep beraber teslim ettik mi?
Ne yaparken ettik?
Kanla karışarak balçıklaşmış vatan toprağı içinde makam, mevki, unvan, mal, mülk, altın, gümüş, para ararken teslim ettik.
Onlar düşmanı boğazlamak için mücadele ederken bizler, onların hırsından daha büyük bir hırsla birbirimizi boğazlarken teslim ettik.
Birçok konuşmamda söylemiştim; bizim, Çanakkale Savaşı’nda düşman birliklerine saldırmak üzere 1 dakika içinde öleceğini bildiği halde mevziinden çıkarak şehit olan 15 yaşındaki çocuklara borcumuz var…
“Bu söylediğimi anlamak için koşulsuz ve şartsız yurtsever olmak gerekiyor” diye düşünüyorum.
Koşulsuz ve şartsız yurtsever olmak!..
İşte gerçek Cumhuriyet Halk Partili olmak da budur…
Bu ülkede şapkalarını önüne koyup düşünecek onurlu insanlar azalmaya mı başladı?
Cumhuriyet Halk Partisi içindeki makam, mevki, unvan, mal, mülk, altın, gümüş, para gibi kokuşmuş çıkar hesapları yapan (üzülerek ve ibretle seyrettiğim) bir kısım arkadaşlar!
Tarihi sorumluluğu hatırlatmam ve bu sözlerim doğrudan sizleredir..