Öyle ya..! Münzevi bir adam durumuna getirdin bizi... İstiklalimizi kaybetmiş hissine kapıldık bu dönemde, güya her kürsüye çıktığında istiklal vaat ediyorsun sen... Yapma böyle, bırak bu işleri... Biz de sokak çocuğuyuz bak, sokaklardan geliyoruz, anlıyoruz hal ve hareketlerinden, sende yanlış bir şeyler var... Aslında hercai bir adamsın, bunu ben biliyorum ama etrafındakiler seni çok kararlı görüyorlar. Oysa sen savrulup duruyorsun. Bir gün dediğin, bir gün dediğini tutmadığı halde, bugüne kadar maçı çok iyi idare ettin, bakalım sonu ne olacak... Herkes gibi ben de çok merak ediyorum bu sonu ki; yani sen bile merak ediyorsun gibi geliyor bana. Bu işin ilanihaye gideceği yok sonuçta... Tabii ki sonuçta Hatice'ye değil neticeye bakacağız hep birlikte...
Sen bakma fakirliklerine, saflıklarına, genelde naif bir insan yapısı vardır bu toprakların... Hakeza bir o kadar da fakirliğinden ve saflığından hicran yarası hiç eksilmez yüreğinden bu toprakların insanının... Afyonunu almış sairfilmenam dolaşır durur ortalıkta lakin pirüpakdır yüreği ve kendileri de çok mütevazidirler. Bin yıllardır zapturapt altına alınmıştır gelecekleri... Tefekkürü hep yanlış anlarda, mekanlarda ve insanlarda aramışlardır. Son zamanlarda bir münferit düşünme hastalığına yakalanmışlardır ki; Allah, sonlarını hayır etsin inşallah... Hiçbir zaman umudunu kaybetmeyen bir insan olarak, bu konuda pek ümitvar değilim doğrusu.
Aslında fakirlikleri ve saflıkları ile kötülüklerden muaf tutulmayı hak ediyorlar bu toprakların çocukları... Bir hercümercin içine düşmeseler keşke ki; her zaman da letafeti hak etmişlerdir kendileri. Son aklıselim liderleri Atatürk idi diye düşünüyorum ben... Sonra gelenlerin haletiruhiyelerinde sıkıntılar olduğu halde nasıl bu milletin liderliğine namzet oldular hiç aklım almıyor. Münhasır özellikleri olmasa resmen helak olacak millet... Başına gelen bütün sıkıntılardan kurtuluyor olması bahtiyar ediyor beni, çektiklerine de üzülmüyorum değil hani... Tevellüdü sağlam olmasa çoktan silinmişti tarih sahnesinden çoktan... Bağımsızlık aşığı olması, bağımsız yaşamasının genlerine işlenmiş olması ayakta tutuyor bu milleti... Mefhum olan anahtar bağımsız yaşama arzusu, tam bağımsızlık... İşte bu yüzden berhudarım ben. Keşmekeşi seviyoruz, korkusuz bir yanımızda var sanki... Şanssızlığımız o ki; pek tevafuk olduğumuz milletlerde yok etrafımızda, yalnızız anlayacağınız, oldukça yalnız...
Biraz lafügüzaf yapıyorum ama yine de en azından tenakuz durumu da söz konusu değil. Zaten sizlerde beni ortalama haftada bir dimağlarınızda mihmandar yaptığınıza göre ortada bir sorun yok gibi... Binaenaleyh böyle bir durum olsa şimdiye kadar film kopardı. Nasip diye bir şey var tabii ki lakin nasip var diye de cihannümadan bakışlar atmayacağız anlamına da gelmez bu iş... Tabii ki başımıza ne gelirse gelsin millet olarak cansiperane davranmak durumundayız biz. Evet, biz cansiperane davranmak zorundayız da bizim başımızda bizi yönetenlerinde biraz baba davranmaları gerekiyor diye düşünüyorum.
Hiç bir baba ailesini tehlikeye atmaz, bundan yüzde yüz eminim ben, çünkü sonuçta ben de babayım. Babalar nazende olmazlar, olamazlar. Ailelerinin melül duruma düşmesine gönülleri hiç bir zaman razı gelmez. Peki..! Fesüphanallah, bu bizi yönetenlerin durumu nedir ya ?.. Bizi bir sağa, bir sola yatırıp, aklımızı başımızdan almanın ne alemi var? Kendimizi iyi hissetmiyoruz, divane duruma düştük. Tamam biliyoruz, bizdeki tam bağımsızlık olgusu layemuttur ama aheste aheste o da kaybolmasın bu sıkıntılar içinde... İşte o zaman yanarız hep beraber. Korkma bir şey olmaz demeyin, bakın son 15 yılı iyi inceleyin, görmediklerinizi görme imkanı bulabilirsiniz belki...
Manevi kalkınma ayakları falan koşarken, kuytulara mı düşüyoruz ne yapıyoruz ? Bu kadar macera kafi değil mi, ey millet ?.. Sizleri aydınlatma gibi bir düşüncem olamaz lakin ufak tefek uyarılarda bulunmam hepimiz için faydalı olur kanaatindeyim. Biliyorum; bazılarınız beni sevdiğinizden "sağ olasın, yazdıklarından aydınlanıyoruz" diyeceksiniz. Estağfurullah... Dediğim gibi ufak tefek uyarılarda bulunuyorum ki gözümüzden kaçan bir şeyler olmasın, ki olursa ceremesini hepimiz çekeceğiz çünkü...
Ben hem müsterih, hem de diğergamım. İstiskal hallerimde olabilir arada ama en azından utanç duyacağım ne başka bir davranışlarım var, ne de geçmişim var.
Memleket meselesi kafamı kurcalar durur ki memleketimle ilgili mağmum durumdayım. Sinameki olmadım, sinameki olanları da sevmedim, sevemem. Son dönemde yaşananlar kekre hisler yaşatıyor bizlere... Yaşatana sorsan vicdan sahibi... Vicdan sahibi de biz niye böyle tarumar bir durumdayız. Birimiz aldık, yürüdük, dünyanın en varlıklı insanı olduk, birimiz hala çöpten ekmek topluyor. Dünyanın en varlıklı insanı tebessüm ediyor, mütemadiyen böyle gelmiş böyle gidecek.
Çöpten ekmek toplayan zavallı da bu olaylardan hiç işkillenmiyor, hala fedakarlığa devam ediyor. Mütevellit olaylar bize bunu gösterdi, göstermeye de devam ediyor. Be mübarek sende yok işte, hala neyin fedakarlığını yapıyorsun ? Beni de burada sukutuhayale uğratıyorsun işte.. Sonra bar bar bağırmayayım da ne yapayım ki ben ?.. Şaka maka yastayım, yasta...
Merhamet diliyorum bizi yönetenlerden; kendi adıma değil tabii ki, şu çöpten ekmek toplayıp hala arkanızdan koşan insanlarımız var ya, onlar adına...
Eyyy... Eyyy... Ey bizi yönetenler !.. Ne olur desise yapmayınız, fettanlık yapmayınız. Sana ne mi? Bana ne mi? Size ne?.. Siz çalacaksınız, çöpten ekmek toplayan sizi desteklemeye devam edecek, ben de her iki tarafı uyarmaya devam edeceğim.
Kurgu budur... Yazgı budur... Kader budur... Gökten iki elma düştü...
Bana düşen 'yaz yaz kudur'...
Sizlere/çalanlara da düşen 'oku oku kudur'...
Yerçekimi iyi ki var...
Konuyla ilgisi yok ama konunun özeti de budur...
Ne mi ?
Yerçekimi iyi ki var dedim ya ! Çekiyor işte... Tıpkı sarımsak gibi; soyarak ek, soyuna çekiyor, soymadan ek, soyuna çekiyor... Soyuna çekmede sıkıntı yok. Sıkıntı; dikkat et, fişini çekmesinler... Bunu hem kendime hem de benim gibi düşünenlere, direnenlere, mücadele edenlere, yeri geldiğinde vurulanlara ama vurulsalar da düşmeyenlere söyledim.
Düşünenleri, direnenleri, mücadele edenleri vurabilirsiniz lakin sadece onların içlerinden çıkan vurulup da düşmeyenlere kimse bir şey yapamaz, bunu da çok iyi bilirsiniz. Çünkü onlar 'vazgeçmek yok, geri çekilmek yok' düsturu ile hareket ederler ve mutlak ölümsüzlük mertebesine ererler... Refleks... 'Kim bu insanlar?' diye sordunuz... Uzattım; haftaya söz, bu insanlardan en azından bir kısmını yazalım. Şimdilik merakta olsanız da haftaya kadar esen kalın...
Münzevi (İnsanlarla görüşmeyen, bir köşeye çekilmiş, yalnız kalmayı seven kişi) İstiklal (Buyruk altında bulunmama, kimseye hesap vermeme, bağımsızlık) Hercai (Kararlı olmayan, değişken, belirli bir yeri bulunmayan) İlanihaye (Sonuna kadar, sonsuza kadar, sonsuz) Naif (Saf, sade, kirlenmemiş, deneyimsiz) Hakeza (Bunun gibi, böyle, aynı şekilde) Hicran (Birinden veya bir yerden ayrılmak, uzaklaşmak, ayrılığın sebep olduğu onulmaz acı) Sairfilmenam (Uykuda gezen kişi, uyurgezer) Pirüpak (Tertemiz, lekesiz) Mütevazi (Kibirsiz, gösterişsiz, alçak gönüllü) Zapturapt (Düzen, intizam, disiplin) Tefekkür (Düşünme, derin düşüncelere dalma) Münferit (Tek başına, başkalarından veya başka olaylardan ayrı olan) Ümitvar (Gerçekleşmesini istediği şeye dair beklenti duyan, umutlu) Muaf (Bağışlanmış, affedilmiş, ayrıcalık tanınmış) Hercümerç (Kargaşa, kaos, dağınıklık) Letafet (Güzellik, incelik, hoşluk) Aklıselim (İyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı ayırt edebilme yeteneği) Haletiruhiye (Duygu, düşünce ve hislerin durumu, ruhsal durum) Namzet (Bir görevi isteyen ya da görev için istenilen kişi, aday) Münhasır (Sadece bir kişiye mahsus olan, başkasında bulunmayan, özel) Bahtiyar (Mutlu, talihli, şanslı) Tevellüt (Doğma, meydana gelme, doğum tarihi) Mefhum (Bir kelimenin ifade etiği anlamlar bütünü, kavram) Berhudar (Mutlu, nasipli, fayda gören) Keşmekeş (Karışıklık, kararsızlık) Tevafuk (Denk düşme, uygun gelme, kaçınılmaz tesadüf) Lafügüzaf (Lüzumsuz söz, manası olmayan konuşma) Tenakuz (Söz ve fikirlerin birbiri ile çelişmesi, çelişki) Mihmandar (Misafir kabul eden, ağırlayan ev sahibi veya bu işle görevli kişi) Binaenaleyh (Bundan dolayı, bu yüzden, buna dayanarak) Nasip (Bir kişinin elde edebileceği şey, kısmet) Cihannüma (Binaların en üst katında bulunan, her tarafı gören çatı katı, teras veya taraça) Cansiperane (Canını feda edercesine, özveriyle) Baba (Kızan, karışan, sinirlendiren, koruyan, sarılan, özlenen, manası yokluğunda daha iyi anlaşılan kişi) Nazende (Nazlanan, naz yapan, nazlı) Melül (Üzgün, mahzun, bıkkın) Fesüphanallah (Kızgınlık ve şaşkınlık halinde, kendi kendine sabır telkin etmek için kullanılan ünlem) Divane (Deli, aklı başında olmayan, aşkın buyruğuna girmiş kişi) Layemuttur (Ölmez, mahvolmaz, ölümsüz) Aheste (Usul usul, sakin, yavaş) Manevi (Maddeyle ilgisi bulunmayan, beş duyuyla hissedilmeyen, ruhani) Kuytu (Issız ve tenha yer, ışık ya da rüzgar almayan yer) Kafi (Yeten, elveren, kifayet eden, yeterli) Estağfurullah (Teşekkür ya da övgü karşısında nezaketen söylenen söz) Müsterih (Gönlü ve kafası rahat, huzurlu) Diğergam (Kendinden çok başkalarını düşünen, özgeci) İstiskal (Sevmediğini belli edecek şekilde soğuk ve ağır davranma, yüz vermeme) Utanç (Yaşanan onursuz ve çirkin bir olayı hatırladıkça duyulan hicap duygusu) Mağmum (Gamlı, kederli, içi hüzünle dolu) Sinameki (Sıcak bölgelerde yetişen, sarı çiçekli bir bitki, mızmız ve ağır kanlı kimse) Kekre (Ekşi, acımtırak, buruk) Tarumar (Karmakarışık, darmadağınık, perişan) Tebessüm (Nazik ve sissizce gülme, gülümseme) Mütemadiyen (Sürekli, devamlı, ara vermeden) İşkil (Tedirgin edici, kuruntu, şüphe, zan) Fedakar (Başkasının iyiliğini kendi çıkarlarından üstün tutan, özverili) Mütevellit (Dünyaya gelen, doğan) Mübarek (Uğurlu, bereketli, saygı duyulan, kutsal) Sukutuhayal (Düş kırıklığı) Yas (Ölüm veya büyük bir felaket sonrası duyulan tarifsiz acı, matem) Merhamet (Bir canlının acısı, hüznü ve pişmanlığı karşısında kayıtsız kalmama ve şefkat gösterme) Desise (Hile, entrika) Fettan (Karıştıran, kışkırtan, entrikacı)