Kelebekler; zarif ve en güzel hayvanlardır. Yaklaşık 1 ay kadar yaşarlar. Kelebeklerin küçük kanatlıları 1 hafta kadar yaşayabilirler. Taş aralarında, yaprak altlarında ve ağaç kavuklarında uyurlar. Kelebek türlerinin hepsi tırtılların yediği bitkilerin üstüne yumurtlar. Tüpe benzer hortumları ile beslendiklerinden sıvı gıdalar alırlar. Genelde çiçek özleri ve çamur birikintilerinden beslenirler. Bir kelebeğin kanadına dokunduğunuzda kesinlikle bilin ki kanadına zarar verirsiniz ve bir daha da uçamamasına sebep olursunuz.
Hayatları en enteresan havanlardan olan kelebekler; çirkin tırtıllardan, mükemmel, zarif, naif, kibar ve harika uçan böceklere dönerler. Yumurtadan larvaya, larvadan tırtıla dönüşürler. Tırtıl iken bitki yaprakları ile beslenerek gelişirler. Son aşamada kendini baş aşağı yapraklı bir ağacın ince bir dalına asan tırtıl, derisinin değişimi ile kristaliz denilen dayanıklı bir kabuk yaratır. Bu kabuğun içinde sıvılaşan canlı bir kalıba dökülmüş gibi oluşacağı kelebeğe göre yeniden şekillenir. Kanatları dahil olgunlaşan kelebek, kabuğu kırar ve dışarı çıkar. Kanatlarına kan ulaşıncaya kadar bekler, sürekli kanat çırparak alıştırmalar yapar. Herhalde fazla vakti olmadığından olsa gerek hemen kendine eş bulmak için uçar, gider. Başlarının üzerlerinde nesneleri hissetmek ve koku almak için anten şeklinde iki adet uzuvları bulunur. Kelebeklerin gözleri, her yönü görebilecek şekilde tasarlanmıştır.
Ruhun sembolü olan iki kanatın; antik dönemlerde insanların öldüklerinde kelebeğe dönüşecek olmaları inancının getirdiği bir görsel olduğu düşünülmektedir. Bugün dünyamızda birçok canlının olduğu gibi kelebeklerin de neslinin tükenmekte olduğu bilim insanları tarafından fark edilmektedir.
Doğaya saygılı olmak, doğaya zarar verecek olan maddeleri doğadan uzak tutmak kelebeklerin yaşama haklarına saygılı olmak, katkı koymak anlamında yapacak olduğumuz önemli davranışlar olacaktır. Yalnız en önemli davranış; sanırım, kelebek koleksiyonu yapmaktan vazgeçmek olacaktır.
Böylece en fazla 1 ay yaşayan bu zarif, güzel hayvanlara yaşam hakkı vermiş olacağız ki; dünyayı tanıma şansları olsun ve yeni türler oluşturabilsinler.
Bugün Pazar...
Hayat güzel...
İncik, boncuk, kelebek...
Tabii ki değil...
Yok; Pazar, Pazar da...
Hayat da güzel olmasına güzel de...
İncik, boncuk, kelebek değil yani...
"Kelebekler özgürdür" dedim ya...
Peki ya biz insanlar?
Biz neyiz?
Köle miyiz?
Yapmayın ahali, kendi göbeğinizi kendinizin kesmesi bu kadar zor mu, ya Hu !..
"Kelebekler özgürdür" cümlesi ile birlikte kelebeklerin boynunda görünmeyen tasmalar olduğunu düşünmüyorum ama son dönemdeki yaşadıklarım ile birlikte sanki insanların boynunda görünmeyen tasmalar varmış gibi bir hisler aleminde yaşıyorum.
Niye tasmanın zincirini birinin eline tutuşturmanın telaşı içindesin ki?
Aslında özgürlükleri en geniş bir şekilde yaratılmış bir varlık olarak; Aslanlar gibi kuvvetli, Çitalar gibi hızlı, Kartallar gibi hemen hemen her şeyi detayları ile görebilen, karıncalar gibi çalışkan, arılar gibi üreten bir varlık olabilirsin...
Ve...
Ve en önemlisi de Kelebekler gibi özgür olabilirsin...
Kelebekler gibi özgür olabilirsin, ya Hu !..