Bursa Arena E'Gazete
2023-08-02 00:38:28

Irmağının Akışına Ölenler Nerede?..

ALPER ŞİRVAN

02 Ağustos 2023, 00:38

Rahmetli şair Dilaver Cebeci’nin ölmez eseridir, 'Baş koymuşum Türkiye'min yoluna' diye başlayan şiir.

Bu güzel şiir, şarkı haliyle siyasete kurban edilen tüm güzellikler gibi “değersizleştirme” ve “kutsama” arasına sıkışsa da 11’li hece ölçüsünün muhteşem örneklerinden biridir.

Dedik ya, “şarkı haliyle…” diye… Şarkıyı adeta marş haline getirenler için kelimenin tam anlamıyla “lafla peynir gemisi yürümez” ya da “ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” denen günlerden geçiyoruz.

Akbelen…

Ya da şu sıra sıkça duyduğunuz ifade şekliyle Muğla Milas'a bağlı İkizköy'de bulunan Akbelen Ormanı…

Yöredeki Yeniköy Termik Santrali 1986 yılında, Kemerköy Termik Santrali ise 1993 yılında kurulmuş ancak ilk andan itibaren bölge halkından tepkiler almış olma gerçeği yetmezmiş gibi şimdi de orada maden çalışması gündemde…

Çünkü adı geçen santrallere linyit kömürü lazım imiş.

İhaleyi alan malum beşliden biri olan şirket, basın bültenlerinde söz konusu alanı “devede kulak” gibi göstermek istiyor.

Tabi herhangi bir felakette hayatını kaybeden insanları hatta “şehit” deyip sözde kutsadıkları, taltif ettikleri evlatlarımızı dahi sadece bir “sayıdan ibaret” olarak gören kafalar toplumundan da bundan başkası beklenemezdi.

“Ne olacak canım, 78 hektar nedir ki?”

Yapılacak maden çalışmasının etki edeceği habitat anlamında çok daha fazlasını kaybetme tehlikesi yaşayan Akbelen Ormanı, sundukları ile insan dahil birçok canlıya ev sahipliği yapmasından başka “ülkenin ciğerleri” niteliğinde doğal güzellikler manzumesi…

İçinde yaşayan canlılar adına İkizler köyü sakinleri, ağaçların kesilerek maden çalışması yapılmasına karşı topraklarına sahip çıkma adına direndiler ama bu konuda gelen haberler “içler acısı” niteliğinde...

"Çağdaş madencilik ilkelerinden" biri olan "Yöre Halkının Onayı" ilkesine rağmen…

Uzmanların ifadelerine göre Akbelen Ormanı bölge ekosisteminde önemli yer tutan özellikte bir ormanlık alan. Sadece İkizköylüler için değil, Milas ve Bodrum’u da kapsayan geniş bir alanın ekolojik hayat güvencesi anlamını taşıyor.

Bölge halkı ve çevreciler, Muğla 1. İdare Mahkemesi’nde Tarım ve Orman Bakanlığı ile Orman Genel Müdürlüğüne karşı dava açarken, hukuki süreç devam etmesine rağmen ağaçların kesildiğine dair gelen haber canımızı yakıyor.

Umalım ki, bölgedeki ormanlara göz dikmiş ve hatta çoğu üzerinde faaliyet gösteren sermayenin karşısında bu sefer hukuk ve hayat kazanır ve en azından valiliğin açıkladığı “maden çalışması bittikten sonraya” ötelenen rehabilitasyon çalışması ivedilikle başlar, o bölge tekrar ağaçlandırılır ve “yaş kesenlere” uygun cezalar verilir.

Orada yapılmak istenen şeyin, ülkeye hâkim olan bed sesin aksine “kazacağız, istediğimizi alıp tekrar ağaçlandıracağız” basitliğinde olmadığını İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi’nin efsane isimlerinden Prof. Dr. Doğan Kantarcı -biraz da ironi yaparak- şu sözlerle açıklıyor:

“Bunlar nereye fidan dikecekler? Açtıkları yer taş çukuru. Taşın üstüne fidan dikilseydi kayalık dağların hepsini ağaçlandırmıştık. Kazdıkları kireçtaşı materyalini yığıyorlar ya, bu materyal kaya parçaları. Kaya parçaları yığıyorlar. Kayalar bin sene sonra toprak olursa Allah da onlara bin sene ömür verirse ağaçlandırdıkları ormanı görürler inşallah.”

Bu gibi durumlarda aklıma hep Kızılderili Şefi Seattle’a atfedilen (1786-1866) "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık tutulduğunda; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak!” sözü aklıma gelir.

Aradan geçen 150 yılda şefin ülkesinde durum ne bilemem ama bizim aynı yerde sayıyor olmamız canımızı daha da yakıyor. Çünkü biliyoruz ki, gözü dönmüş emperyalizm ve “yerli (!) ve milli (!)” destekçilerinin “daha çok…” ihtirasından büyük ihtiras görülmemiştir.

Hadi “seccademi serdiğim yer vatanımdır, gerisi beni bağlamaz” diyen “kendine Müslüman” kesimden ses çıkmıyor, onu anladık da…

Yazının başında bahsettiğim bu şiir ve şarkıyla hepimiz gibi duygulanan, coşan hatta “vatan uğruna öleceğini” söyleyenler, can yakan bu tatsız duruma neden ses çıkarmıyor?

Yoksa…

“Ölürüm” diye diye öldüler mi?..

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.