Bursa Arena E'Gazete
2017-05-11 00:57:12

Hiç…

İSMAİL TEKİN

11 Mayıs 2017, 00:57

Yaşam felsefem gibi bir şeydir ki; hiçlikten geldik, hiçliğe doğru gidiyoruz gibi yaşarım.
Sanal âlemde sörf yaparken karşılaştım, konu ilgimi çekti tabii ki...
Nöro bilimci Beau Lotto şöyle diyor: “Dünya’nın var olduğunu biliyoruz, sadece gerçekte neye benzediğini bilmiyoruz. Muhtemelen de hiç bilemeyeceğiz.”
Zaten bir şeyden anlamaz insanoğlu… Daha doğrusu; anlayabileceği sınırlı olan, sonuç itibariyle programlanmış bir organizmadır insan. Bu tanımım bile öğrendiklerim, algıladıklarım ile sınırlı. Velhasıl sınırlıyız, sınırlı…
Duyu organlarımızın filtresinden geçirerek gerçekliğe ulaşabiliyoruz. Bu da doğamız gereği anlam yüklenmemiş durumda olan verinin, hayatta kalmamızı sağlayacak şekilde yorumlanması anlamını taşıyor. Sınırlı olduğumuz için dünyayı olduğu gibi göremiyoruz. Sadece yaşamamıza yardımcı olacak şekilde görüyoruz, işimize geldiği gibi bile cuk oturuyor aslında. Zihnimizin bunu algılaması zor olabilir: Taş benim gördüğümden farklı bir şey nasıl olabilir ki? Bir portakal gerçekte ne renktir?”

Peşine düştüğüm işe bakar mısınız?
Ne yapayım kardeşim, maddenin atomlardan oluştuğunu, atomun ise çekirdek etrafında dönen elektronlardan oluştuğunu öğretirsen bana, ben de böyle garip şeyler yazmak zorunda kalırım tabii ki, e hoş göreceksin…
Atomlara farklı programlar yüklenmiş olmalı ki; insanı oluşturanlar ile ağacı oluşturanlar birbirine karışmasın. Yoksa yarımız ağaç, yarımız insan olabilir mi? Yapraklarımızın çıkması, meyve falan vermemiz pek hoş olmaz gibi geliyor. Geliyor gelmesine de, farenin vücudunda insan kulağı üretmeye başladık galiba… Bir de meşhur koyun kopyalama hikâyemiz vardı. Ne oldu Dolly ‘e acaba?

Kafayı yedim, bu yoldan dönemem artık, konuya devam… Benim programlanmamda geri vites unutulmuş ya da öğrenmemiş de olabilirim.
Evren karışık bir bilgisayar oyunu olabilir mi? Başka bir evrende yaşayan çocukların oynadığı bir bilgisayar oyunu. Alt yapı yazılımları aynı sistemde olduktan sonra dünyayı bir çocuk, Mars ‘ı bir çocuk, Neptün ‘ü bir çocuk programlayıp, oynatıyor ya da yönetiyor olabilir mi?

Ya da Samanyolu Galaksisini bir çocuk, Andromeda Galaksisini bir çocuk, LMC Galaksisini bir çocuk, SMC Galaksisini farklı bir çocuk yönetiyor olabilir mi?
Oyun içinde oyun olabilir mi?
Ya da hiçbir şey olmayabilir mi? Biz varmış gibi görüyor olabilir miyiz? Bizim gördüğümüz veya öğrendiğimiz şekli ile atomlar zeki olmalı, yoksa ayrı ayrı veya küme küme hepsi bir araya gelip nitelikleri birbirlerine yakın olmasına rağmen yine de farklı greyfurdu, portakalı, mandalinayı, limonu nasıl oluşturabilsinler ki?
Ağacı, toprağı, dünyayı, galaksileri, evreni nasıl oluşturabilsinler?

Bizim uzay boşluğu dediğimiz, o boşlukta da şu ana kadar öğrenemediğimiz ya da bulamadığımız bir akıllı atom kütlesi olması lazım diye düşünüyorum. Çünkü sistemin içinde bir boşluk olabileceğini düşünemiyorum. Normalde de bütün boşluklar kendiliğinden doluyor zaten, e daha ne olsun; mutlaka uzay boşluğu dediğimiz alanlarda muhtemelen bir şey ile dolu işte…
Uzay boşluğu elma ağacı değil ki altına yatıp bekleyelim, yerçekimini bulalım Newton gibi ya da hamam değil ki tası kurnaya koyup suyun kaldırma kuvvetini bulalım Arşimet gibi…

Görme, işitme, koklama, tatma, dokunma duyularımızın mutlak bir kurgusu var. En kralımızda sonuç itibariyle fark etse etse çok olağanüstü bir sonuçla karşılaşmamız mümkün olmaz. Bir kartal kadar iyi göremiyoruz, bir yarasa kadar iyi duyamıyoruz, köpekler kadar iyi koku alamıyoruz. Ki onların bu yetenekleri bile sınırlı, sonuçta onlarda programlanmış organizmalar.
Ya yoksak abi? Hiçsek yani… Eyvah eyvah…

Hepimiz dev bir kozmik hologramda yaşıyor olabilirmişiz. Saçma geliyor değil mi? Hepimizin dev bir kozmik hologramda yaşıyor olabileceğimiz fikrinin oldukça sağlam teorik temellere dayanmakta olduğu dile getiriliyor bilim adamlarınca…
Sonuç koskocaman bir hiç… Ben en başta demiştim arkadaşlar, hiçlikten geldik hiçliğe doğru gidiyoruz diye…
Karışık ama bu yazımdan herkes bir sonuç çıkarsın artık. Benim önerim; kafanıza göre takılın, tabii ki sizi oluşturan atomlarınız izin verdiği müddetçe.

Bitirirken gülümsüyorum.
Neden mi?
Hiç…




Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.