Bursa Arena E'Gazete
2020-07-30 20:32:01

HAFTALIK - Sosyal Medyaya Sansür ve Abdülhamit İstihbaratçılığı..

REMZİ DİLAN

30 Temmuz 2020, 20:32

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) yapacağını yaptı ve muhalefetin ‘sansür’ olarak nitelendirdiği ‘sosyal medyaya ilişkin düzenlemeler’i içeren kanun teklifini kabul ederek 1 Ekim’e kadar tatile girdi.

TBMM’nin 27'inci dönem 3'üncü Yasama Yılı’nın son birleşiminde sosyal medya teklifi görüşülürken zaman zaman gerginlik de yaşandı.

Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen yasanın iç yüzüyle ilgili muhalefetin neler düşündüğünü CHP Meclis Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un anlatımıyla aktarmak istiyorum.

Özkoç, düzenlemeyle sosyal medyaya sansür uygulanacağını, gençlerin özgürlük alanının kısıtlanacağını, muhalefet etmek isteyenlerin sesinin yok edileceğini söylüyor.

Yasa teklifinin, CHP ve muhalefet eden diğer partilerin 16 saatlik direnişinden sonra AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kabul edildiğini belirten Özkoç, şöyle devam ediyor:

"Bundan sonra sosyal medya şirketleriyle ilgili Türkiye'de bir temsilcilik isteniyor. Biz buna karşı değiliz ama biz biliyoruz ki AKP iktidarı tıpkı yandaş medyaya yaptığı baskıyı uygulayabilmek için bir muhatap arıyor. Yoksa Türkiye'nin hakkını ve hukukunu aramak için bir muhatap aramıyor. O, muhatabına, 'Eğer bunları yayınlarsan senin bant genişliğini yüzde 50 ila yüzde 90 aralığında daraltıyoruz' diyecek. Bunu daha önce yasal olmayan yöntemlerle gerçekleştiriyordu, şimdi yasaya bağlamak istedi, bu yasayı çıkardı."

Engin Özkoç, AKP iktidarının bu yasayla "unutma hakkı" getirdiğini, bu şekilde toplumun hafızasının silinmek istendiğini, böylece genç kuşakların, iktidarın geçmişteki hatalarını sosyal medya veya arama motorları üzerinden görmesinin engelleneceğini öne sürüyor:

"Bu kanunla AKP, Büyük Orta Doğu Projesi'ni, FETÖ ile beraber kendi siyasi kadrolarını oluşturduğunu unutturmak istiyor. Birlikte kol kola yürüdüklerini, bütün kamuda ilmek ilmek Fetullahçı kadroları yerleştirdiğini, ordunun içerisinde FETÖ'cü komutanları atadığını ve koruduğunu, Balyoz ve Ergenekon davalarında PKK'lı Şemdin Sakık'ın gizli tanıklığıyla bu ülkenin Genelkurmay Başkanı'nı hapsettirdiğini ve darbe kalkışmasını gerçekleştiren subay ve astsubayları göreve getirdiğini unutturmak istiyor."

CHP Grup Başkanvekili Özkoç, kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi'ne başvuru hazırlıklarını sürdürdüklerini de kaydediyor.

YASAYA TEKNİK ELEŞTİRİ

Sosyal medyayı düzenleyen kanunla ilgili bir başka eleştiriyi ise CHP Mersin milletvekili Alpay Antmen dile getiriyor. Antmen, sosoyal medya sağlayıcılarının temsilcilik açması halinde, verilerin Türkiye’de saklanması konusunda ciddi sıkıntılar doğaca uyarısında bulunuyor. Antmen’e göre, ‘verilerini kendisi saklamayan bir servis sağlayıcının Türkiye’de en az 50 ila 100 milyon dolarlık yatırım yapması gerekecek. Ayrıca, Türk ordusunun mahremi olan kozmik odaya girilebilen ülkemizde, yabancı sosyal medya şirketi Türkiye’de verilerini depolamaktan çekinecek, çünkü güvenmeyecek. Eline flaş diski alan polis, ikide bir ‘bana şu bilgiyi, şu veriyi ver ‘diyeceği için, hiç kimsenin özel hayatı kalmayacak. Özel bilgilerinin, verilerinin Türkiye’de depolanacağını öğrenen yabancı Turist ülkemize gelmeyecek.’

...

İKİNCİ ABDÜLHAMİT HAN VE ‘ŞAHSİ’ İSTİHBARAT

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 26 Temmuz’da Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) İstanbul Maslak’taki yeni binasının açılışında yaptığı konuşmada, “Merhum Abdülhamid Han’ın güçlü istihbarat ağı ve diplomatik dehası sayesinde ülkeyi pek çok badireden tek kurşun atmadan kurtardığı tarih kitaplarında uzun uzun anlatılır” demişti.

Sahibi olduğu YetkinReport sitesindeki yazısında bu sözleri değerlendiren gazeteci Murat Yetkin, ‘O kitap hangisiyse ben de okumak isterim. Çünkü tarih kitapları Abdülhamid’in 33 yıllık iktidarı boyunca, Atatürk ve İstiklâl Savaşı kahramanları sayesinde elde tutulabilen bugünkü Türkiye topraklarının iki katı kadar, 1,5 milyon kilometreden fazla toprak kaybedildiğini yazar’ görüşünü savunuyor.

Murat Yetkin, yazısında özetle şu görüşleri öne sürüyor:

Tarih kitapları, örneğin bugün hâlâ uğraştığımız en önemli dış politika sorunu olan Kıbrıs’ın Abdülhamid tarafından İngiliz Krallığına tek kurşun atılmadan bırakıldığını yazar. 93 Harbi olarak bilinen 1877-78 Rus savaşının sonunda Ayastefanos, yani bugünkü Yeşilköy’e kadar gelen Rus ordularının Payitaht’a girmemesini, geri dönmesini savaş açma tehdidiyle sağlayan İngiltere’ye adeta teslim komisyonu gibi verilmişti. 93 Harbi ile sadece Balkanlar, merhum dedemin memleketi Razgrad, Plevne, Üsküp kaybedilmekle kalmamıştı. Doğu’da Kars, Ardahan, Batum, Artvin, Doğu Beyazıt, Eleşkirt Ruslara bırakılmış, üstüne tazminat ödenmişti…Doğu Akdeniz’in bir başka incisi Girit de Abdülhamid zamanında kaybedilmişti. Filistin’de Yahudi yerleşimlerine Erdoğan’ın diplomasi dehası gördüğü Abdülhamid döneminde izin verilmişti. İleride İsrail’in başkenti ilan edilecek Tel Aviv şehri Abdülhamid döneminde başlamış bir toplu konut projesiydi.

Gelelim istihbarat dehası olmasına.

Cumhurbaşkanımızın hayran olduğu Abdülhamid’in istihbaratçılığını, MİT’in kendi tarihçesinden okuyalım:

“II. Abdülhamid ve Yıldız İstihbarat Teşkilatı: XIX. Yüzyılın sonuna doğru devlet istihbaratı geliştirilmiş, ancak özel çıkarlara hizmet veren bir araç haline getirilmiştir. O hâtıratında, ‘Yabancı devletler kendi emellerine hizmet edecek kimseleri vezir ve sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet emniyet içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir İstihbarat teşkilatı kurmaya bu düşünce ile karar verdim. İç düşmanlarımın Jurnalcilik dedikleri teşkilat budur’ ifadeleri ile bu teşkilata neden ihtiyaç duyduğunu belirtmektedir. II. Abdülhamid’in teşkilat kadrosundan beklediği diğer bir husus, kendi tahtına yönelik komploları ortaya çıkarmaktı.”

Dedim ya, şimdi ben bunu yazdım diye, MİT’in kendi tarihçesi bir hışımla kendi sitesinden kazınabilir. Ama doğrusu budur: Abdülhamid’in kurduğu, MİT’in deyişiyle ‘Yıldız İstihbarat Teşkilatı’, millî değil, ‘şahsi’ bir istihbarat örgütüydü. Onu deviren İttihatçıların kurduğu Teşkilat-ı Mahsusa ideolojik bir teşkilattı. Türkiye’de ilk millî istihbarat örgütünü kuran lider, Erdoğan’ın anmaya bile gerek duymadığı Atatürk olmuştu.”

...

TÜRKİYE – LİBYA MUTABAKATI VE KADDAFİ

Her şey niyet-kısmet meselesi.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanlığından Genelkurmay Başkanlığı emrine atanınca istifa eden Tümamiral Cihat Yaycı, yazılı ve görsel medyada konuşmaya başladı. Yaycı’nın Türkiye-Libya mutabakatının Kaddafi’ye kadar uzanan geçmişine iklişkin anlattıkları dikkatimi çekti.

Cihat Yaycı, Libya ile Karşılıklı Kıyılar Olduğunun Tespiti ve Mutabakat Muhtırası İmzalama Süreci’ni şöyle anlatıyor:

“2009’da, o güne kadar Türkiye’de deniz yetki alanları haritası çizilirken sadece dikey hatların kullanıldığı yanlış bir yöntem izlendiğini, bu yöntem ile sadece Mısır ile karşılıklı kıyılarımız olduğu üzerine çalışma ve deklarasyonlarda bulunulduğunu fark ettim. Halbuki Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Mısır, Lübnan, İsrail ve Yunanistan’ın yaptığı gibi diyagonal hatlar kullanılması gerektiğini ve bu çerçevede Libya ile karşılıklı kıyılarımız olduğunu düşünerek, bilimsel bir çalışma yapmaya başladım. Bunu bir makale haline getirdim ve 2011’de yayımladı. Bu esnada akademik çalışmalarımı Komutanlarıma ve onlar da Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’a arz ettiler. Kendileri de bu görüşleri uygun bulmuş ve Kasım 2010’da bir başka maksatla Libya’ya gittiğinde, o zamanki Libya Devlet Başkanı Kaddafi ile hazırladığım haritalar üzerinden görüştükleri ve mutabık kaldıkları bilgisi edinilmiştir. Ancak, bu görüşmeden kısa bir süre sonra Kaddafi’ye karşı Arap Baharı ayaklanması yapılmış ve hayatını kaybetmiş, süreç de akamete uğramıştır. O günden bugüne, bu konuda birçok makale ve kitap yayımlayarak gündemde tutmaya gayret ettim.”

---

İYİ BAYRAMLAR

remzidilan_48@hotmail.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.