Bursa Arena E'Gazete
2019-10-14 00:22:28

HAFTALIK - Kuzey Suriye'den çekilen ABD 'Oyun' peşinde..

REMZİ DİLAN

14 Ekim 2019, 00:22

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başarıyla devam eden ‘Barış Pınarı Harekatı’ için ‘savaş’ ifadesini kullanmak doğru mu? AKP Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş’un bu ifadeyi kullanması aklıma takıldı.

Savaş kararını verecek tek merci Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Anayasa’nın konuyla ilgili 87’inci maddesi şöyle diyor:

‘Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri, kanun koymak, değiştirmek ve kaldırmak; bütçe ve kesin hesap kanun tekliflerini görüşmek ve kabul etmek; para basılmasına ve savaş ilânına karar vermek; milletlerarası andlaşmaların onaylanmasını uygun bulmak, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının beşte üç çoğunluğunun kararı ile genel ve özel af ilânına karar vermek ve Anayasanın diğer maddelerinde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.

Anayasası’nın ‘Savaş hali ilânı ve silahlı kuvvet kullanılmasına izin verme’ başlıklı 92’nci maddesi de bu konunun ayrıntısına yer veriyor:

‘MADDE 92- Milletlerarası hukukun meşrû saydığı hallerde savaş hali ilânına ve Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası andlaşmaların veya milletlerarası nezaket kurallarının gerektirdiği haller dışında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesine veya yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisinindir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi tatilde veya ara vermede iken ülkenin ani bir silahlı saldırıya uğraması ve bu sebeple silahlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde Cumhurbaşkanı da, Türk Silahlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verebilir.’

***

TBMM, 87. maddede belirtilen ‘Savaş ilanı’ veya 92. maddede yer alan ‘’Savaş Hali İlanı’na karar vermiş değil. O nedenle, sınır ötesi ‘Barış Pınarı Harekatı’nı savaş olarak tanımlayamayız.

Zira, TBMM’nin ‘Savaş Hali İlanı’na karar vermesi halinde Türkiye’de Olağanüstü Hal yönetimine geçilmesi kaçınılmaz.

Anayasa’nın ‘Olağanüstü hal yönetimi’ başlığını taşıyan 119. maddesinin ilgili paragrafları bakın bu konuyu nasıl düzenliyor:

‘Cumhurbaşkanı; savaş, savaşı gerektirecek bir durumun baş göstermesi, seferberlik, ayaklanma, vatan veya Cumhuriyete karşı kuvvetli ve eylemli bir kalkışma, ülkenin ve milletin bölünmezliğini içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması, anayasal düzeni veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerinin ortaya çıkması, şiddet olayları nedeniyle kamu düzeninin ciddî şekilde bozulması, tabiî afet veya tehlikeli salgın hastalık ya da ağır ekonomik bunalımın ortaya çıkması hallerinde yurdun tamamında veya bir bölgesinde, süresi altı ayı geçmemek üzere olağanüstü hal ilan edebilir.

Olağanüstü hallerde vatandaşlar için getirilecek para, mal ve çalışma yükümlülükleri ile 15 inci maddedeki ilkeler doğrultusunda temel hak ve hürriyetlerin nasıl sınırlanacağı veya geçici olarak durdurulacağı, hangi hükümlerin uygulanacağı ve işlemlerin nasıl yürütüleceği kanunla düzenlenir.

Olağanüstü hallerde Cumhurbaşkanı, olağanüstü halin gerekli kıldığı konularda, 104 üncü maddenin onyedinci fıkrasının ikinci cümlesinde belirtilen (kanunla düzenlenmesi gereken konularda kararname çıkarılamayacağı) sınırlamalara tabi olmaksızın Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir.

Cumhurbaşkanının talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi her defasında dört ayı geçmemek üzere süreyi uzatabilir. Savaş hallerinde bu dört aylık süre aranmaz.’

***

Bütün bunları niye yazdığıma gelince…

Basında ve medyada, cılız bir şekilde de olsa ‘Cumhurbaşkanı Erdoğan, Barış Pınarı Harekatını bahane ederek Olağanüstü Hal ilan edilmesini gündeme getirebilir. Böylece, ekonomideki olumsuz gidişat ile yağmur gibi gelen zamlar konusunda haber ve yorum yapılmasını yasaklayabilir’ haberleri yazılıyor ve konuşuluyor.

Ayrıca, 13 Ekim Pazar günü, Türk askerinin Tel Abyad’da da kontrolu sağladığının duyurulmasından sonra, ABD Savunma Bakanı Mark Esper önemli bir açıklama yaptı. Türkiye’nin Barış Planı Harekatının ilk başta planlanan bölgelerin ötesine geçerek hem daha güneye, hem de batıya genişleyeceğini öne süren Esper, DSG'nin (YPG/PYD) Rusya ve Suriye yönetimleri ile bir anlaşma yapma ihtimalinin bulunduğunu dikkate alarak, ‘arada kalmamak için ABD askerlerinin kuzeyden çekileceğini’ söyledi. Mark Esper, ABD Başkanı Donald Trump’ın, Suriye’nin kuzeyinde bulunan yaklaşık bin Amerikan askerini güneye kaydırma emri verdiğini kaydetti.

***

ABD’nin bu kararı bende ‘Bu işin içinde bir oyun var. Acaba Amerika, Türk askeri ile Suriye yönetiminin askerlerinin karşı karşıya gelip çarpışmasını mı istiyor’ kuşkusu uyandırırken, yeni haberler art arda gelmeye başladı.

Suriye devlet haber ajansı SANA’nın, "Suriye ordusu birlikleri, 'Türk saldırısına karşı koymak' üzere kuzeye hareket etmeye başladı" haberini yayınladığını, Rusya’nın devlet ajansı SPUTNIK duyurdu.

Reuters Haber Ajansı da, Şam yönetimine yakın El Mayadin televizyonunun haberine dayanarak, 'Suriye ordusu 48 saat içinde Menbiç ve Kobani'ye girecek' haberini yayınladı.

ABD Askerlerinin Münbiç’ten ayrıldığı, buradaki gözetim noktalarını boşalttığı da’ gelen bir başka haberdi.

Rusya Savunma Bakanlığı’nın, ‘Suriye çözüm sürecine dâhil olan tüm tarafları, ülkenin kuzeydoğusunda insani felaketi önlenmeye yönelik tedbir almaya çağırıyoruz’ açıklaması yapması ise durumun ciddiyetini daha da artırıyordu.

***

Bütün bu gelişmeler 9 Ekim’de başlayan Barış Pınarı Harekatı'na ve Suriye’nin kuzeyinde sınırımız boyunca güvenli bölge oluşturma çalışmalarına sekte vurur mu? Türk askeri ve ÖSO ikilisi ile Suriye Yönetiminin ordusu ve YPG/PYD ikilisi karşı karşıya gelir mi? Suriye Savaşı çıkar mı?

Allah korusun’ diyorum ve bütün bunların bir komplo teorisi olmasını diliyorum..

---

İYİ HAFTALAR

remzidilan_48@hotmail.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.