Sene 1991.
Tekerlekli sandalye kullanıcısı, Cerebral Palsy ile yaşayan bir birey olarak üniversite sınavında uygun ortam sağlanması talebime yönelik Bursa Devlet Hastanesinden aldığım rapordaki engellilik oranım, %98 idi.
Sene 1995.
Üniversiteden mezun olup da İŞKUR’a başvurduğumda “yeniden rapor” dediler.
Bu sefer aynı hastanenin ve aradan geçen dört yıla karşın muhtemelen verdiği raporda engellilik oranım, yüzde yüzdü.
Yanlış okumadınız! Rakamla, %100.
Verdikleri raporda beni neredeyse “ölü” kabul ettiklerini az da olsa fark etmiş olacaklar ki, raporun altına not düşmüşlerdi:
“Her ne kadar oran %100 de olsa, oturarak yapılabilecek işleri yapabilir.”
Uludağ Üniversitesi Bilgisayar Programcılığı Bölümü’nden mezun olan biri olarak, bilgisayarı herhalde ayakta ya da koşarak kullanmayı düşünmüyordum ama yine de işverenleri uyarma ihtiyacı hissetmeleri, verdikleri orandan olsa gerek.
O yıllarda şiirlerimi resimlemek, kitap yayınlamak, sergi açmak gibi çeşitli etkinliklerle sesimi duyurma çabamın ardından iş buldum.
Bu sefer de işe girerken “vergi indirimi için rapor” istediler.
Sene 1998.
Defterdarlığın talebiyle yine aynı hastanenin verdiği rapordaki oran, -sıkı durun- yüzde kırk dokuzdu. Yine yanlış okumadınız, evet… Rakamla, %49.
Üç yılda %51 oranında engelsiz olmuşum da haberim yok.
Sene 2008.
“İkide birde engelliden rapor istenmeyecek” diyerek -ki asla öyle olmadı- ‘Engelli Kartı’ uygulaması başladığında bir ümit; ben de başvurdum.
Kart için başvurduğum aynı hastanenin aynı kurulunun verdiği rapordaki oran, bu sefer yüzde altmıştı. Rakamla, %60.
Yine 2008 yılında çıkan ve engelli emekliliğini malulen emeklilikle birleştirip çalışan engellilerin özlük haklarını tarumar eden 5510 Sayılı Kanunu’nun ilgili maddesi, emekli olacak engellileri engellilik oranına göre üç dereceye ayırıyor. Yani en özet haliyle bu kanun öncesi tüm engelli çalışanlar 3600 prim gün ve 15 yıl sigortalılık süresinde emekli olabiliyorken, 5510’dan sonra bu durum engel yüzdesine göre değişti. 1998 yılında bana %49 vergi indirim raporu verildiğinden 2013 yılında emekli olabilecekken ne yazık ki hem süre uzadı hem prim gün sayım arttı.
Ben de “madem öyle ben de memur olurum” deyip ilk defa yapılan EKPSS (Engelli Kamu Personeli Sınavı)’ye girdim.
Sene 2012.
Fakat, o da ne! Doğuştan bedensel engelli bir vatandaş olarak ve dahası aldığım en son rapor “sürekli” olmasına karşın sistem benden “engelimi ispat etmem için” rapor istedi yine. Bu sefer taptaze yüzde seksen sekiz oranlı bir raporum oldu. Rakamla %88.
Bu rapordan bir yıl sonra yakınım kullanmak üzere otomobil almak istedim. Ama ne yazık ki benim gibi ehliyet verilmeyen engellilerin otomobil alabilmeleri için en az %90 engelli oranlı rapor olması gerektiğini öğrendim.
Ama son raporum %88. Nasıl olacak? (Bir kişinin otomobil kullanıp kullanamıyor olması engellilik yüzdesine bağlı olmamalı. Ama ne yazık ki masa başında kanun yapanlar bu detayı unuttuğu için hayatımı kolaylaştıracak yüksek tavan aracı alamayacak mıydım?) Yeni rapor için başvurdum. Engelimi sürekli unutan sistem bu sefer hatırladı ve “senin raporun var zaten, rapor veremeyiz” dedi.
İtiraz ettim. Farklı bir hastanenin heyetine girdim.
Kurulda bulunan hekimlere aynen şunu dedim:
“Siz benim mevcut fiziksel şartlarımda otomobil kullanabileceğimi düşünüyorsanız “ehliyet alabilir” raporu verin! “Kullanamazsın” diyorsanız da bu çarpık kanunun istediği %90 ve üzeri raporu verin.”
“Masa başında hazırlanan kanun ve yönetmelikler bizi de zorluyor” deseler de -ki haklılar- verdiler.
Sene 2013. Yeni raporumun oranı rakamla %94 oldu.
Daha bitmedi! Ne yazık ki bitmedi!
83 puan aldığım sınav sonucu 2012’de kamuya atandım ve sekiz yıla yakın bir süre çalıştım.
Bu aşamadan sonra yazacaklarım son 21 yılın trajikomik özeti gibi.
2020 yılı ağustos ayında emeklilik için dilekçemi verdim. Kurumuma ısrarla sormama rağmen “sizin engeliniz sabit, yeni rapora gerek yok” dendi. İşlemlerim hem kurumumca hem Bursa SGK tarafından tamamlanıp ilişiğim kesildi.
Ben emekli maaşımın bağlanmasını beklerken 2020 ekim ayında Ankara SGK Genel Merkezden gelen mektupla “yeni raporum olmadığı” gerekçesiyle göreve iade edildim. Sistemin engelimi yine unutması bir yana 5510 sayılı kanunun engelli emekliliği ile malulen emekliliğini birleştirmesinden dolayı emekli olacak tüm engellilerden tekrar rapor isteneceğini kurumumun ve Bursa SGK’nın bilmiyor olması… Sizce de garip değil mi? Ah liyakat ah!
Ekim 2020-Şubat 2021 arası yaşadıklarım, yeni rapor alma ile uğraşmamızla beraber hatanın kendilerinde olduğunu kabul etmeyenler “mide kanaması” geçirmeme sebep olsa da 5510 sayılı kanuna göre verilen komik emekli maaşı da ondan da komik emekli ikramiyesi de halen geçerli.
Bunları yaşarken şöyle bir haberle irkiliyorum.
Sayıştay raporuna göre, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ENGELLİ OLMADIĞI HALDE her ay 62 bin kişiye engelli bakım aylığı, veri sisteminde kaydı olmayan 138 bin kişiye de engelli aylığı vermiş.
Siz olsanız irkilmez misiniz?