Modern dünyadaki insanlardan pek çoğu, duayı ilkel çağlardan artakalan, yobazlık göstergesi, içi boş saçma bir inanç gibi değerlendirerek, gereksiz görebilirler. Ancak ben mutlak surette, kendimiz, sevdiklerimiz ve ihtiyacı olduğunu tahmin ettiklerimiz için dua edilmesi gerektiğine inanan birisiyim. Çünkü bedenimiz, düşüncelerimiz ve ruh durumumuz ayrılmaz bir bütündür ve ancak hepsi birbiri ile tam anlamı ile entegre olduğunda, sağlığımız optimal seviyeye ulaşabilir.
“İyileştiren Sözler” (Healing Words) adlı kitabın yazarı Dr. Larry Dossey, dua etmeyi Tıp Biliminin “en iyi saklanan sırlarından biri” olarak kabul ediyor ve “bir başkasına karşı hissedilen sevgi, şefkat ve empati hissi” olarak tanımlayarak; “duanın iyileşmenin güçlü ve meşru (ancak hafife alınan) bir metodu” olduğunu vurguluyor.
Bir Müslüman olarak bana göre ise; Allah, şaheserlerinden olan insanı, akıl ve iradesini kullanarak kendi hayatına hükmetme, istediği gibi şekillendirme, yeryüzündeki maddi, manevi sonsuz kaynakları gücünün yettiğince kullanma fırsatı ile ödüllendirmiş; bildiğimiz tüm yaratıklar içerisinde de, yine sadece insana (cüz-i de olsa), Allah adına yetki kullanma izni verilerek, Allah’ın yeryüzündeki halifesi tayin edilip onurlandırmıştır.
“Sizi dünyada halifeler (oraya hakim kimseler) yapmış olan odur.." Enam (6)/ Ayet 165
Dua etmemek demek; sonsuz kudret, kuvvet, rahmet ve merhamet sahibi tek yaratıcımız olan Rabbimiz le irtibatımızı kesmek demektir.
Halbuki Allah insanları hiçbir konuda başıboş bırakmadığı gibi, dua konusunda da başıboş bırakmamıştır ve;
“Kullarım senden beni sordukları vakit deki, muhakkak ki ben onlara çok yakınım, bana dua edildiği vakit dua edenin isteklerine cevap veririm” Bakara (2) Ayet 186. “Eğer duanız olmasa, Rabbim katında ne öneminiz var ki” Furkan (23) Ayet 77. “Bana dua edin size cevap vereyim” Mümin (40)/ Ayet 60..
Gibi daha bir çok ayette, tüm kapıların birer birer yüzümüze kapandığında, gücümüzün yetmediği her türlü problem karşısında, yalnız ve çaresiz olmadığımızı hatırlatarak, herşeye gücü yeten Allah’a sığınarak, O’na dua etmemizi emretmiştir.
Çünkü “dua” insanın Allah karşısındaki acizliğini fark ederek, gönlünden geçenleri yaratıcısına arz etmesidir. Dua insanın aklını, iradesini, her türlü imkanını kullanarak var gücü ile, elinden gelen her şeyi yapmasına rağmen, ümit kapılarının birer birer yüzüne kapandığında, mücadele gücünü kaybedip yürekten “bittim ya Rab artık gücüm yetmiyor” diyerek kendisini tek yaratıcısı olan Allah’a teslim etmesidir.
Dua; eğer hala yapabilecek bir şeylerimiz varsa, sonuna kadar yapmamız, gücümüz varsa o bitinceye kadar kullanmamız, soluğumuzun tükendiği noktada ise, hiç ummadığımız yerden, ummadığımız şekilde önümüzde bir kapı açılacağına dair Allah’a olan imanımızdır.
Duanın insan psikolojisi üzerindeki etkileri de bilinmekle birlikte, bedensel bir hastalık üzerindeki iyileştirici etkilerinin neler olduğu, bilim insanları tarafından tamamen çözülebilmiş değildir. Ancak özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkelerinde, duanın iyileştirici etkileri üzerine, pek çok bilimsel araştırma yapılmış ve insanlarla paylaşılmıştır.
1912 yılında Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen, Fransız Cerrah ve Fizyolog Alexis Carrel insan vücudu üzerine yaptığı yıllar süren uzun araştırmalar sonucu, “hayatın idamesi için, ruhun tekamülünün şart olduğu” görüşünü ortaya koyarak, “duanın hem psikolojik hem de fizyolojik olarak insan sağlığı üzerindeki etkilerini” anlatan "Dua" kitabını yazmıştır.
Amerika'da yayınlanan ünlü Newsweek dergisinin, 10 Kasım 2003 tarihli sayısında,
“Allah ve Sağlık, Din İyi Bir İlaç mı ? Bilim Neden İnanmaya Başlıyor” (God & Health is Religion, Good Medicine ? Why Science is Starting to Believe) başlığı altında dinin iyileştirici etkisi kapak konusu yapılmıştır.
Newsweek’in anketine katılan insanlardan %72’si dua ederek hastalıktan daha çabuk kurtulduklarını, duanın iyileşmeyi kolaylaştırdığına inandıklarını beyan etmişlerdir.
Amerika ve İngiltere’de yapılan çeşitli araştırmalarda;
"hastalar için dua etmenin, hastaların rahatsızlık belirtilerini azalttığı ve iyileşme sürecini hızlandırdığı" sonucu elde edilmiştir.
Michigan Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre;
"dindarlar da depresyon ve stresin daha az olduğu" tespit edilmiştir.
Chicago’daki Rush Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre ise, "düzenli olarak ibadet ve dua edenlerin erken ölüm oranı, dine bağlı olmayanlara göre %25 daha az" olarak izlenmiştir.
Duka Üniversitesi’nin anjiyo operasyonu geçiren 750 hasta üzerinde yaptığı bir araştırmada, "dua okuyan kalp hastalarının ameliyattan sonraki ölüm oranlarının, okumayanlara göre %30 daha az olduğu" belirlenmiştir.
San Francisco Hastanesinde 393 kalp hastası üzerinde yapılan araştırmada, hastalar ikiye ayrılmış ve 150 hasta için, "tanımadıkları kişiler tarafından düzenli olarak dua edilmiş ve bu hastaların ilaç tedavisine, dua edilmeyen diğer hastalardan daha çabuk cevap verdikleri" görülmüştür.
Columbia Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmada ise, "üreme sorunları yaşayan kişiler için düzenli olarak dua okunmuştur. Bu kişilerde döllenme oranı %8’den %16’ya, embriyonun sağlıklı bir şekilde büyüme oranı ise %25’ten %50’ye yükselmiştir."
Bilimsel olarak yapılan bu çalışmalar göstermiştir ki; duanın, performansımız, psikolojimiz, genel sağlığımız, ruhsal ve fiziksel hastalıklar üzerinde iyileştirici etkisi olduğu, özellikle bağışıklık sistemi üzerinde olumlu etkileri olan bir çok hormonunun salgılanmasını desteklediği bir gerçektir.
Ancak; bu çalışmalar hiç olmasa bile duanın, yani insanın kendisini tek yaratıcısı olan, sonsuz kudret, kuvvet, rahmet ve merhamet sahibi Allaha yakın hissetmesi, O’na kendisini teslim etmesi, herşeyden önce, "birçok stres kaynağının ortadan kaldırılmasına, psikolojik durumunun düzelmesine, kafasındaki korku, endişe ve umutsuzluk gibi olumsuz düşüncelerden kurtulmasına neden olduğu" herkes tarafından bilinen bir gerçektir.
Alexis Carrel’in "Dua" kitabında dediği gibi, “hiçbir insan karşılığını almadığı bir dua etmemiştir”. Allah yapılan her duaya mutlaka icabet etmiş, ancak neticeyi dua edenin hayrına olacak şekliyle gerçekleştirmiştir. Yeter ki dua ederken, “acımasız, taş gibi sertleşmemiş, deniz dibindeki gözlerden uzak çöplükler gibi kirlenmemiş, Allah’a sunabileceğimiz temizlikte, samimi, içten davranabilen, özleyen, sızlayan, ağlayabilen, sessizce feryat edebilen bir yüreğimiz olsun.."
Selam ve Dua ile...