Öncelikle “yaşlanma (yaş alma) ve ihtiyarlık” kavramlarının birbirine karıştırılmaması gerektiği bilinmelidir. İnsanlık tarihi boyunca, zamanı durdurmak asla mümkün olmadığı gibi, geçen zamanın da geri getirilemeyeceği, her insan tarafından bilinen yalın bir gerçektir. Yani nefes alıp verdiğimiz her saniye yaş alıyoruz (yaşlanıyoruz) ve bir gün mutlaka öleceğiz.
Bu durumda “yaşlanmaktan korkmamıza da gerek yoktur.” Asıl dikkat etmemiz, ya da “korkmamız gereken şey,” bir çok hastalık sonucu, güçten kuvvetten düşerek, hareket kabiliyetimizin sınırlanması, yaşam kalitemizin iyice düşmesi, yani “ihtiyarlamamız” olmalıdır.
Günümüzde, sanki “hastalıklar yaşlanma hızımızın mecburi bir sonucuymuş, sadece yaşlandığımız için, çeşitli hastalıklara yakalanıp ihtiyarlıyormuşuz” gibi çok yanlış bir anlayış yerleşmiştir. Eğer öyle olsaydı “aynı yaştaki insanların tamamı da aynı hastalıklara yakalanıp aynı şikayetlerle yaşıyor olmaları” gerekirdi. Halbuki “aynı yaşta olan bir çok insanın” hareket kabiliyetlerinin, düşünme yeteneklerinin, genel sağlık durumlarının “birbiriyle tıpatıp aynı olmadığı” çok net bir şekilde ortada.
Örneğin 60’lı, 70’li, 80’li, 90’lı yaşlarda olan, yüz binlerce insanı bir araya getirsek sağlık durumları tıpatıp aynı olan iki kişi bulamazsınız. Kimisi “yatalak vaziyette bir çok hastalıkla uğraşıp ölmek için Allah’a yalvarırken,” kimisi “sapasağlam ayakta, kendi işini kendi yapar” vaziyettedir. Kimisi “sabah yediğini öğlen hatırlayamazken,” bir diğeri “makaleler kitaplar yazıp üretime devam etmektedir.” Kimisi “daha 60’lı yaşlarda artık emeklilik vakti geldi” moduna girip, “hayattan kendisini dışlayıp, her şeyden elini eteğini çekerken,” aynı yaşta bir başka insan “üniversite kazanıp, bitirip diploma almanın heyecanını yaşamanın hayalini kurmaktadır.”
Yani yaşlılık “standart şikayetleri olan bir hastalık” değildir. Sadece “yaşımız ilerledikçe, kendi yaptığımız hatalara bağlı olarak” hastalık riski artabilir. “Yaşlı iken de sağlıklı, üretken ve başarılı olmamız, hayattan fazlasıyla zevk almamız” mümkündür ve tarih “yaşlanmalarına rağmen, başarının zirvesine yerleşmiş insanlarla doludur.”
En basit ifadeyle yapmamız gereken şey; “genel sağlık durumumuzun (anne ve babalar bilinçlendirilerek) anne rahminden itibaren ele alınarak, insan ömrünün bir bütün olarak düşünülüp, vücudumuzda ki doğal düzenin (fabrika ayarlarımızın) bozulmasına neden olacak her türlü etkenden uzak durarak, olumlu düşünüp, stres yönetimini öğrenip, doğru beslenip, yeteri kadar hareket ederek sağlık kurallarına uygun yaşamayı hayat tarzımız haline getirmemizdir.”
Sadece “bunları yapmamız halinde bile” uyku bozuklukları, diyabet, yüksek tansiyon, prostat, bunama, işitme bozuklukları, görme bozuklukları, kemik erimesi, kireçlenme, yürüme bozuklukları, nefes darlığı, bronşit, astım, koah, damar sertliği, kalp krizi, parkinson, alzheimer ve kanser çeşitleri gibi “ihtiyarlık hastalıkları denilen bir çok hastalığa yakalanmadan,” güçten kuvvetten, düşüp “başkalarına muhtaç olmadan, sağlıklı ve uzun bir ömür geçirerek yaşlanmamız” mümkün olacaktır.
Coronadan korkmak yerine tüm hastalıklara karşı tedbir olması için bağışıklığınızı güçlendirerek, sağlıklı ve mutlu bir hayat geçirmeniz dileğiyle keyifli haftalar…
Sağlık bilincimizin çoğalmasına katkı sağlaması umuduyla…