Alerji kelimesi Yunanca “allos”(diğer) ve “ergon”(iş) kelimelerinin birleştirilmesinden türetilmiştir ve “Değişen tepki” anlamına gelmektedir. Türkçe de ise “Vücudumuzun herhangi bir maddeye karşı gösterdiği duyarlılık” anlamında kullanılır. Ülkemizde ve dünya da insanların karşılaştıkları bir çok hastalık ve rahatsızlıkların en yaygın kaynaklarından biridir.
Modern Tıbba göre Alerji; genetik, çevresel faktörler ve zararsız antijenlere karşı bağışıklık sisteminin gösterdiği tepkiler gibi bir çok nedenle olur. Tedavisi için ise, genelde antihistaminik ler, ACTH (adrenokortikotropik hormon) ve kortizon gibi hormonal ilaçlar reçete edilir. Bu ilaçlar ise, problemi çözmekten ziyade büyütmekten başka hiç bir işe yaramazlar. Çünkü dışardan alınan hormonların vücut dengesi üzerindeki zararlı etkileri tartışılmayacak derecede fazla nettir.
Bütüncül (holistik) tedaviden yana olan bir çok bilim insanına göre ise; Alerjiler vücudumuzda biriken aşırı toksin yükü nedeniyle, yediğimiz gıdalara ve çevremizdeki çeşitli maddelere karşı bağışıklık sistemimizin verdiği aşırı ve anormal tepkilerdir. Bende bunlara ilave olarak diyorum ki; “Alerjilerin en önemli nedenlerinden birisi de, bağırsak florası bozulmuş, düzgün çalışmayan bir sindirim sistemidir”.
Bir çoğunuz, alerjilerin normal olduğunu, kısa süreli, geçici rahatsızlıklar verdiklerini düşünebilirsiniz. Oysa durum sandığınız gibi değildir. Çünkü aşırı uykusuzluk ve yorgunluk, depresyon, anksiyete, bazı böbrek hastalıkları, bademcik iltihabı gibi sık sık tekrarlayan enfeksiyonlar, çocuklarda aşırı hareketlilik, uyku bozuklukları, öğrenme zorluğu, iltihaplı romatizma, ağız ülserleri, karın ağrısı ve çöl yak hastalığı gibi, bir çok rahatsızlık ve hastalığın altında, çeşitli nedenlerle ortaya çıkan “Alerjiler” vardır.
Çoğu gıda alerjisi işlev bozukluğu gösteren, bağırsak florası bozulmuş, sindirim sisteminin bir neticesidir. Tam sindirilecek hale gelmemiş gıda parçacıkları ve bağırsak çeperlerinde birikerek, vücut ısısında çürüyen ve toksinler haline gelen bir çok madde, hem emilim yoluyla, hem de hasar görmüş bağırsak dokusundan kana karışarak alerjik reaksiyonlara ve bir çok hastalıklara neden olurlar.
Bu konudaki en iyi örneklerden birisi; ince bağırsağın “Gluten” adlı bir proteine karşı ömür boyu süren (kronikleşen) alerjisi olarak tanımlanan “Çölyak hastalığı” dır.
Vücudumuzda buğday ve benzeri tahıllarda bulunan proteinlerin sindirimi iki aşamada gerçekleşir. Tahıl ürünlerinde bulunan proteinler ilk aşamada mide duvarı tarafından üretilen sindirim sıvıları ile “Glüteno morfin veya gliado morfin” denilen (ve uyuşturucu olarak kullanılan morfin benzeri yapılara sahip) “Peptitlere” ayrılırlar.
Daha sonra sindirimin ikinci aşaması gerçekleşmek üzere bu peptitler 12 parmak bağırsağına geçerler. Burada pankreas tarafından üretilen çeşitli sıvılara maruz kalarak, “Enterositlerin mikro villuslarının üzerinde bulunan peptidaz adlı enzimler” tarafından parçalanarak, vücudumuz için faydalı mikro gıdalar elde edilir ve emilmek üzere bağırsak duvarına ulaştırılırlar.
İşte bağırsak florası bozuk kişilerde, “Glüten alerjisine neden olan” (enterositlerin zayıflığı yüzünden gerçekleşmeyen) “Sindirim aşaması budur”. Peptidazlar tarafından parçalanıp hiçbir değişikliğe uğratılmayan peptitler, “Glüteno morfin” yapısında kana karışarak, beyin ve bağışıklık sistemi fonksiyonlarını bozarak bir çok sağlık problemine, özellikle “Çölyak hastalığına” neden olurlar.
Ayrıca bağışıklık sistemi; tam hazmedilmediği için sindirilmeden kana karışan diğer gıda parçacıklarını yabancı madde olarak algılar ve kısaca alerji dediğimiz bir “Bağışıklık tepkisi gösterir”. Beynimiz bu tepkiyi hep hatırlar ve o gıdayı her tükettiğinizde bu maddelere karşı, alerjik bir reaksiyon göstererek, antikorlar üretir. Bu antikorlarla, alerjen maddeler aralarında etkileşim gösterdiklerinde, tüm vücudumuzda “Alerjen/antikor kompleksleri” denilen aşırı toksik maddeler meydana gelir.
Bağışıklık sisteminin meydana getirdiği bu kompleksler, vücut kapasitesinin çok üzerinde üretildiklerinde ise karaciğerde, akciğerlerde, böbreklerde, beyin damarlarında, beyin zarlarında, kılcal damarlarda birikerek, sağlığımıza zararlı bir dizi reaksiyona neden olacak kimyasallar salgılarlar. Özellikle (nedeni tespit edilemeyen) damarlarda, eklemlerde veya organlarda meydana gelen “pıhtılaşma” nın asıl nedeninin, “Alerjen/antikor kompleksleri” olabileceği unutulmamalıdır..
Alerjik bünyeye sahip insanlarda, tüm böbrek hastalıklarının yaklaşık yüzde doksanının nedeni, (alerjiler meydana geldiğinde) bağışıklık sisteminin alerjen maddeleri etkisiz hale getirirken ortaya çıkan (alerjen/antikor kompleksleri) toksik maddelerdir.
Alerjik bir bünye; bağırsak florası bozuk iyi çalışmayan bir sindirim sistemi, “bağışıklık sistemi zayıflığı” ve bir çok hastalığın önemli göstergelerinden birisidir. Alerjiler kesinlikle hafife alınmayarak, ciddi bir hastalık nedeni olarak düşünülüp, ona göre davranılmalıdır.
Sindirim sistemimiz muntazam çalışır hale getirilerek, bağışıklık sistemimiz güçlendirilerek, vücudumuzu toksinlerden temizleyerek, alerjik reaksiyonların ve bir çok hastalığın, en başından oluşmasını önlemek mümkün olacağı unutulmamalıdır.
Alerjik bir bünyeye sahipseniz; Kimyasal yada sentetik ilaçlar kullanarak, vücudunuzun hormon dengesini bozmadan önce, bağışıklık sisteminizin tepki verdiği gıda maddelerini belirleyin ve onlardan uzak durmaya özen gösterin. Daha da önemlisi “Bağırsak floranızın normal, sindirim sisteminin iyi çalışır durumda olmasına” dikkat edin. Ayrıca “Bağışıklık sisteminizin güçlenmesine destek olacak şekilde”, yaşam tarzınızı ve beslenme şeklinizi değiştirin.
“Arı sütü, propolis”, polen, hakiki bal gibi arı ürünleriyle, kakule, tarçın, hardal tohumu, turp tohumu, havuç tohumu, kırmızı kinoa, kaniwa, goji berry, yaban mersini, kuş burnu, keçi boynuzu, rezene, ginseng, çakşır otu, çörek otu, tere tohumu, keten tohumu, havlıcan, zencefil, ada çayı, kuş burnu, ekinezya, biberiye, civan perçemi, karanfil vesaire gibi bitkilerle veya doğrudan omega-3 yağ asitleri ve benzeri mikro gıda takviyeleriyle, “Bağışıklık sisteminizi güçlendirebileceğinizi” unutmayın.
Bağışıklık sistemini güçlendirmenin yanında, alerjileri ve alerjik reaksiyonların vücudumuzda yol açtığı hasarı tamamen önlemenin, yada minumum seviyeye indirebilmenin diğer bir şartı da, “Bedenimizin toksinlerden temizlenmesidir.”
Bunun için de; öncelikle dışardan alınan (alkol, sigara, çamaşır suyu, deterjanlar, şampuanlar, sıvı sabunlar gibi çeşitli temizlik malzemeleri, saç boyası, oje, diş macunu, parfüm, deodorant gibi kişisel bakım ürünleri vesaire) her türlü toksin kaynağını hayatınızdan çıkarın yada minumum seviyeye indirin. Karaciğer ve böbrek temizliği gibi çeşitli detoks programlarından yararlanılarak, vücudunuzun detoksifiye etme becerisinin en üst seviyeye çıkarılmasına destek olun.
Bunlara ilave olarak da, (mevsimine göre) mürdüm eriği, siyah üzüm, kiraz, karpuz, ekşi elma, kırmızı pancar, siyah havuç, siyah turp, nar, greyfurt, limon, portakal, enginar, kereviz, brokoli ve benzeri meyve ve sebzeleri , canlı olarak çeşitli şekillerde tüketerek vücudunuzdan toksin atımına destek olmaya çalışın.