Atatürk'ün hastalığını öğrenen İsmet İnönü, onun fazla yaşamayacağını öğrenince Eylül 1937 de gönderildiği başbakanlıktan sonra kendine bağlı arkadaşlarıyla önemli bürokratları etkilemeye başladı. 1938 Sonbaharında ise Meclisteki Milletvekillerini de kendine bağlamaya çalışır. O günlerde Cumhurbaşkanı adaylığına iki isim gösteriliyordu. 1- İnönü 2- Fevzi Çakmak. Atatürk 10 Kasım'da vefat eder etmez harekete geçen İsmet İnönü Meclisi toplar ve Cumhurbaşkanı olur. O süreçte Atatürk'ün Naaşı Dolmabahçe Sarayında kimsesi olmayan bir cenaze olarak yatmaktadır.
Daha sonra cenaze işleri başlar. İsmet İnönü lütfen katılır. Atatürk'e en büyük vefasızlığı yapmaya başlar. Etnografya Müzesine konulan naaşı orada yatarken, ilk iş olarak Celal Bayar'ı başbakanlıktan alır. Atatürk'ün gönderdiği ne kadar adam varsa onları alır bakan yapar. Atatürk'ün resimleri olan paraları tedavülden kaldırır. (Bu durumu ailesi komik bir şekilde açıklar yıllarca).
Atatürk'ün vasiyeti gelecek savaşa girmemektir. Tek yaptığı iş budur. Bunu da siyasete alet eder. Savaştan sonra ABD yardımı için ülkenin kapılarını açar. 27 Aralık 1947 de Amerikalılara eğitim sistemini teslim eder.
1947 Kışında Atatürk'ün kız kardeşi Makbule Hanımın meclise başvurarak mali sıkıntı içinde olduğunu kendisine maaş bağlanmasını istediğinde İsmet pek ilgilenmez. Öbür yanda ise İŞ Bankası hisselerinden gelen parayı partide harcarlar. Kadıncağıza maaş bağlanması 1000 liradır. O dönem. Ancak 2 oylama sonucunda mecliste kabul edilir. Tek Adam İsmet kılını kıpırdatmaz.
Anıt Kabir'in yapılmasına karışmaz. Sorarsan Atatürk'ün yakın arkadaşıdır ve velinimetidir. Sonuçta Celal Bayar sahip çıkar. Anıt Kabir'e nakil törenine bile katılmayan adam İsmet İnönü’dür. Ona olan düşmanlığını ölene kadar sürdürür. Bizim millet de "Ata'nın partisi CHP" deyip durur.
Sonuç: İnşaatı ile ilgilenmediği Anıt Kabir'e de ölünce oraya kendini gömdürür.
Onun yaptıkları senelerce saklandı. Bugün artık saklanmıyor...
Atatürk ile kavgasının perde arkası ise şöyledir: İsmet İnönü’nün yanlış icraatlarına Atatürk müdahale eder. Devlet işlerinde ona yardım eder. Bunu kabullenemeyen İnönü ile görüş ayrılığı ortaya çıkar. 5 Eylül 1937'de başbakanlıktan alınır. Yerine Celal Bayar atanır. Aylar sonra 5 Mayıs 1938 günü Anakara’daki Anadolu Kulübü'nde kapıda karşılaşırlar. Birlikte asansöre neşeli binerler. İndiklerinde Atatürk çok kızgın haldedir. Yakın arkadaşlarını toplar. "Yemek masası kurun" der. Sofra hazırlanır. Celal Bayar ile birlikte bakan ve milletvekili olanlar davet edilir. Bir saat içinde sofra kalabalık olunca Atatürk İsmet’e döner: "Bana asansörde söylediklerini açıkla” der. Konuşamaz. Bunun üzerine Atatürk: "Devlet İşlerini ben hallediyorum ama Celal Bayar bu işleri sana getiriyor diyorsun. Ben çalışırken sen sefa sürüyordun dedin”. Bunun üzerine İsmet İnönü "yanlış anlaşıldım" der.
Atatürk: "Ben devlet işleri ile arkadaşlığı karıştırmam. Sana düşündüğüm ülkeyi yapman için yardım ediyordum. Her gelişinde bir aksaklık görünce söylüyordum. Yardım ettiğim kişi arkadaşım İsmet değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin Başvekilidir. Seni arkadaşım olduğun için başvekil yapmadım. O ehliyeti gördüğüm için yaptım. Kapıda seni arkadaş olarak görüp briç oynamaya davet ettim, sen asansörde konuştuklarınla devlet adamlığı ile arkadaşlığı karıştırdın. Bu sözler sana yakışır mı ? Memleketin bir takım şartları vardı. O şartların üstesinden sen gelebilirdin. Ben başvekillere değil devletimin ve memleketimin işlerine yardım ediyordum. Bir devlet adamı kerameti kendinde görmeye başladı mı, devlet adamlığı bitmiştir. İşte bu kadar”
İsmet İnönü bu olayı unutmadı öyle kinlendi ki, Atatürk son komaya girmeden önce Dolmabahçe'de hasta yatarken bile ziyaret etmedi. Ankara da bekledi ve iktidarı ele geçirdi.
Siyaset yazmam ama bunlar tarihi gerçeklerdir.
Siyaset yıllarında meydanlarda 2 Dünya Savaşı’na ülkeyi sokmadığını kendine mal eder ki; bu yalandır. Ata’nın vasiyetidir. "Atatürk’ün Kehanetleri" ile "Atatürk ve Parapsikoloji" kitaplarımda 1999'da açıkladım.
İnönü’ye çocuğun biri gelip de: "Sen bizi savaş zamanında aç bıraktın" deyince, onun yanıtı da: "ben sizi aç bıraktım ama babasız bırakmadım” der. Halk arasında bu senelerce söylenir. Almanlar saldırsaydı, bizde savaş zorunda kalacaktık. Bunu düşünen yok. Öyle ki Alman İşgal Planı Rusya'da düşen bir Alman uçağında ele geçirilir. Ruslar bunu bize yollarlar ve Ankara uyarılır. Tarihin gerçeklerini öğrenmek zorundayız..