"Bütün yollar Roma’ya çıkar" sözü zamanın muhteşem imparatorluğunun başkenti Roma için söylendiği biliniyor. Bu söz o zaman başkent olan Konstantinople için yani İstanbul için kullanılmıştır.
Alemdar Divan yolu caddesinde Ayasofya'nın karşısında, Sultan Ahmet parkında bulunan tarihi Milion Sütunu Antik Roma yollarının başlangıç noktasını ve sıfır noktasını simgeliyor.
Yol bu sıfır noktadan çatallı bir şekilde ayrılarak dünyanın dört bir yanına ulaşırdı. Yani İstanbul’a sahip olanın yolu he tarafa uzanıyor.
Bu politikada da böyle.
Recep Tayyip Erdoğan ne demişti :
"İstanbul’u kaybeden Türkiye’yi kaybeder"
Üç bilinmez denklemlerle dolu bir seçime içinde sanki yol buraya doğru gidiyor.
Zira İstanbul şu anda Millet İttifakının elinde.
İktidar 6’lı masanın şer masası olduğunu söylerken,
Bir anda kendileri de 4 parti ve iki katılımcıyla birlikte 6’lı hatta 7’li bir masa oluşturuverdi.
Zarların düşeş gelme ihtimali kuvvetlendi.
Bir tarafta bu zamana kadar polemik konusu olan 6’lı masanın HDP’si var.
Uzlaşma konuları halkın tepkisini çekecek nitelikte ;
Yerel yönetimlere özerklik,
Yurt içinde ve dışında askeri operasyonların durdurulması,
Kayyumlara son verilmesi,
KHK’lıların göreve iadesi,
Terörden tutuklu ve hükümlü isimleri serbest bırakılması belli başlı şartları.
Diğer yanda Cumhur İttifakının katılımcılarından Hüda Par.
Türklüğün ortadan kaldırılması gibi bir istekle MHP’nin ve BBP’nin kanatları altında mücadele edecek.
Yeniden Refah Partisinin söylemleri ise ortalığı karıştıracak cinstendi ve öyle de oldu.
İstanbul sözleşmesinin ortadan kaldırılması tavrıyla bir anda kadınları karşısına alıverdi.
Fatih Erbakan: "Onların 20 yıllık günahına ortak olamayız. Onlarla birlikte girersek biz de batarız" dedi. Bu dönüşle birlikte bir anda ittifakın içinde yer aldı.
Şimdi sormak lazım.
Siz beraber batmaya mı razı oldunuz.
Yoksa bu ittifakla birlikte onların 20 yıllık günahlarını mı temizlemiş oldunuz.
Diğer bir katılımcı da Muharrem İnce.
İkinci turda seçimi mutlaka alacağı yönünde büyük bir iddia ile geliyor.
Oysa ki arkasında CHP ve teşkilatları var iken % 26 oy almıştı.
Şimdi oyu kimden alacak ! İktidardan mı Muhalefetten mi?
Muharrem İnce’nin depremzedelere yardım kampanyasındaki sözlerini hatırlıyorum.
"Ben emekli bir adamım. Bu nedenle bağış yapamayacağım" demişti.
O zaman adam sormazlar mı bu partiyi nasıl ve ne ile kurdun.
"100 bin imzayı toplarken hiç kimseden destek almadık" sözünü de kimse yutmadı zaten.
Sinan Ogan’ın da girmesi yarışa başka bir ivme kazandırmış oldu.
Ülkücüler, "bu yarışta biz hala varız" mesajlarını vermiş oldular.
İktidar seçimi kazanabilmek için bütün yolları deniyor.
Kimsenin günahına, kusuruna ve sevabına bakmıyor.
Yeter ki bir oy getirebilsin mantığıyla gidiyor.
Elindeki bütün kozları oynuyor.
Seçim vaatleri zırla gidiyor.
Halk bunu yutacak mı yutmayacak mı bu bir merak konusu.
Yalnız İktidarın gözardı etmemesi gereken 4 maznun kesim var.
Bunların birincisi, Deprem bölgesinde hala toprak altında çıkarılmayı bekleyen cenazelerin sahipleri ve depremzedeler,
İçlerindeki öfke gün geçtikçe kabarıyor.
Haksız yere Fetö damgası vurulup işinden, eşinden hatta hayattan koparılan Fetözedeler,
Son olarak da asgari ücrete yapılan zamla birlikte zam dışı bırakılan zedeler ve emekliler.
İktidar, 7 bin liranın altında emekli aylığı alan kişi sayısının 8 milyon 139 bin, 7 bin 500 liranın altında emekli aylığı alanların sayısının 8 milyon 796 bin, 8 bin liranın altında alanların sayısının ise 9 milyon 898 bin olduğunu ifade ediyor. Yani bir yanda 16 milyon kişi desteklenmiş, 9 milyon kişi ise göz ardı edilmiş oldu.
Bu hamle ile iktidar patlama yapacağını düşünüyor olmalı.
Bu halkaya Fatih Erbakan’ın gelişi ile birlikte bir de "Kadınlar" eklenmiş oldu.
Bu seçim kadınların seçimi olacak gibi..
Daha önce de söylemiştim,
Titanik yolcularını topluyor.
Bu gemilerden bir tanesi batacak. Ama hangisi !
Bir ip ucu ile son noktayı koyalım;
Titanik bir kibir abidesiydi ve "Tanrı bile batıramaz" söylemleriyle batıp gitti.