1881 yılında doğmuştu.
Mustafa Kemal Atatürk 'ün mahalle arkadaşı ve aynı zamanda da okul arkadaşıydı. Atatürk gibi Selanik doğumlu, yaşça da onun akranı ve hatta uzaktan da olsa Atatürk 'ün akrabasıydı. Harp Okulu 'nu da aynı yıl bitirmişlerdi. O Jandarma sınıfına seçilmiş, Mustafa Kemal ise Harp Akademi 'sine devam etmişti.
Mustafa Kemal Paşa Milli Mücadeleyi başlatmak üzere Anadolu 'ya geçmeden önce Suriye Cephesi 'nde bulunduğu sırada onu başyaver olarak yanına çağırmıştı. Sürekli beraberlikleri, bu şekilde başlamıştı. Daha sonra Mustafa Kemal Meclis Başkanı olduğunda Meclis Başkanlığı Yaverliği, Mustafa Kemal Cumhurbaşkanı olduğunda da Cumhurbaşkanlığı Yaverliği yapmıştı..
Atatürk 'ün daha harp okulu yıllarından onu ömür boyu yoldaş olarak seçtiğini gösteren ilginç bir sahne yaşanmıştı; Selanik 'te meşhur Olimpos Gazinosu 'nda oturdukları bir akşam, Mustafa Kemal sofradaki dostlarına ileride nasıl iktidara geleceğini anlatmıştır. Sofradakilere gelecekteki görevlerini açıklamıştır. Masadakiler; Fuat Bulca, Nuri Conker, Fethi Okyar ve Salih Bozok hayretle izlemişlerdir onu. Atatürk, herkese görev bölümü yaptıktan sonra sıra Bozok'a gelince, "Salih, seninle hiç ayrılmayacağız, seni kendime yaver yapacağım" demiştir. Masadakiler sormuşlar: "Peki sen ne olacaksın ?.." Atatürk kendinden emin kısa bir yanıt vermiştir:
"Ben, size bu görevleri verecek adam olacağım.."
Salih Bozok, yarbay rütbesinde emekliye ayrıldıktan ve TBMM 2. Dönemde, o dönemdeki adı Bozok olan Yozgat 'tan milletvekili seçildikten sonra da Mustafa Kemal 'in yanında kalmıştı. 4. Döneme kadar Yozgat daha sonra da Bilecik milletvekili seçilmişti.
Mustafa Kemal Atatürk 'ün ölümü üzerine, "Başkomutan yaversiz gidemez !.." diyerek uzun süredir planladığı gibi kalbine kurşun sıkarak intihar teşebbüsünde bulunmuştu. 26 Eylül 1938 tarihinde Atatürk, rahatsızlığı ile ilgili olarak ilk defa hafif bir koma atlatmıştır.
Prof. Afet İnan, olayı şöyle anlatmıştır: "O geceyi rahatsız geçirdi. İlk komayı o zaman atlatmıştı. Ertesi sabahki açıklamasında: 'Demek ölüm böyle olacak' diyerek uzun bir rüya gördüğünü anlattı. Salih’e söyle, 'İkimiz de kuyuya düştük, fakat o kurtuldu' dedi..." Atatürk’ün burada “kuyuya düşme” sembolü ile gördüğü rüyası, kendisinin de söylediği gibi ölümünün habercisiydi. Salih Bozok ’un kuyudan kurtulması ise, Atatürk’ün vefat ettiği gün, buna çok üzülen Salih Bozok ’un intihar etmesinin sonucunda kurtarılmasını simgeliyordu Bu Atatürk’ün gerçekleşen son rüyasıydı.
Salih Bozok, kurşunun kalbini sıyırması sonucunda doktorların zamanında müdahalesi ile hayatta kalmıştır. Atatürksüz geçen kısa yaşamında milletvekilliği yapmış, İş Bankası 'nın kurucu üyeleri arasında yer almış olan Salih Bozok, sağlık durumundan şikayet ederek milletvekilliğinden istifa etmiş ve yerleştiği Yalova 'da 25 Nisan 1941 tarihinde vefat etmiştir. Bozok Yaylasının harbi delikanlısı Salih Bozok, bu dünyadan göçmüştür. Yakınlarına ne miras bırakmıştır bilemem ama bizlere de bir miras bırakmıştır.. O miras ne midir ? Ahde vefa'dır, Ahde vefa...
Sık sık tekrarlıyorum. Nedir bu ahde vefa ?
Ahd; iki tarafın sözleşmesi demektir. Bir taraf söz verirse vaat olur. Buna göre ahde vefa, verdiği sözü yerine getirmek olur ki; bu, İslam hukukunda da dini bir emirdir. Kur’an-ı Kerim 'de İsra Suresi 'nin 34. ayetinde mealen 'Ahdi yerine getirin. Ahdi bozanlar sorumludur.’ denilmektedir. Herhangi bir konuda verilen sözün yerine getirilmesi güzel bir davranış ve de güzel bir huydur.
Sözünde durmak insanın şerefini artıran iyi huyların başında gelir. Mustafa Kemal ile Salih Bozok birbirlerine hiç ayrılmama sözü vermişlerdir. Mustafa Kemal 'in ölümü ile birlikte bu sözleşme sonuçlanmış gibi gözükse de Salih Bozok tek taraflı sözleşme feshinin yeterli olmayacağına kanaat getirmiş ve sözleşmeyi çift taraflı bitirmek için gereğini düşünmeden yerine getirmiştir. Dolayısıyla Salih Bozok şerefli bir asker, şerefli bir yaver, şerefli bir insandır.
Verilen sözde durmamak da çok çirkin bir hareket olup, insana yakışmayan en kötü davranışlardandır. Bu davranışı sergileyen insanlara, 1980 sonrası ülkemizi yönetenlerin yakınlarında bulunmuş olan bazı yaverleri örnek gösterebiliriz ama bu arada tam yeri olarak gördüğüm için burada "yöneticiye göre yaver" demeden de geçemeyeceğim. Peygamberimiz Hadis-i Şerifinde; 'Gadr eden (ahdini bozan) kimse, kıyamet günü kötü şekilde cezasını görecektir’ ve 'Münafıklık alameti üçtür; yalan söylemek, vadini yerine getirmemek, emanete hıyanet etmek’ buyurarak ahde vefanın önemini bildirmiştir..
Bugün ülkeyi yöneten insanlara bir bakın bakalım;
Yalan söylemek var mı? Var... Vadini yerine getirmemek var mı? Var... Emanete hıyanet etmek var mı? Var... Bak, bak ! Cambaz ipte oynuyor...
Oynuyor mu? Oynuyor, değil mi?
Peki bu işler hayra alamet mi? HAYIR...
"HAYIR" değil mi?