"Hepimiz aynı şeyleri düşüneceğiz, aynı şeylere inanacağız, aynı rüyaları görüp aynı hayalleri kuracağız" gibi bir zorlamanın içinde olamayız. Bu saçmalık, böyle bir ülke, böyle bir ülkü, böyle bir türkü, böyle bir düşünce, böyle bir duygu olamaz. 15 yıl süren naz, tek telli saz, tek heceli söz, tek renkli büsbütün göz olmaz, olamaz...
Ülkemizde şu anda “abuk sabuk” bir düzen var, evet yanlış anlamadınız “abuk sabuk”, ciddiyetten uzak, devlet yönetme teamüllerinin dışında, saçma sapan bir düzen… Birçok insanımıza değişik ve hatta keyif verici geldi bu düzen. İnsanımız ezilmişliğini, terk edilmişliğini, kimsesizliğini bu düzenin kafa kaldırmalarıyla, saçma sapan efeliğiyle, saçma sapan gereksiz dikilmeleriyle güçlü gözükenleri yenmeyi keyif bildi, kazanım bildi. Bu çıkışları ezikliğinin tedavisi, kimsesizliğinin kimsesi zannetti. Oysa kazın ayağı görüldüğü gibi değildi.
Her hareketi ile ofsayta düşen bu düzen; düzen olmaktan çıktı ve artık bir düzensizlik halini aldı. İçeride iç düşmanlarla, dışarıda dış düşmanlarla mücadele ettiğini söyleyen bu düzen, kendinden önce bu ülkeyi yönetmiş olanlara haksızlık etti. Çünkü o insanlarda aynı sorunlar ile mücadele ediyorlardı. Ekonominin önceki dönemlerden daha iyi gösterilmesi; bütün işleyişin kayıt altına alınması ile birlikte bazı hesaplama değişiklikleri ve bütün Cumhuriyet Dönemi boyunca biriktirilmiş olan ekonomik değerlerin satılarak elde edilen hasılatın genel olarak imara kaydırılması ile gerçekleştirildi. Bir kısım imaret işleri Avrupa Birliği hibeleri ile ve yine bazıları da yüksek miktarda borçlanmalarla meydana getirildi. Burada da sanki bu iktidardan önceki iktidarlar hiçbir şey yapmamış gibi bir algı ile hareket edildi. Oysa bu; davranış bozukluğu gibi bir şeydi. Bütün ülkenin kardeşliği üzerine kurulu olan bir anlayış yapılanları belki de daha sağlamlaştıracaktı. Fakat yeni iktidar sürekli eski iktidarları suçlayarak kendini parlatmayı tercih etti.
Yaptığı bütün ortaklıkları ağzına yüzüne bulaştırdı. Çünkü hesapsız kitapsız bir savrulma ile hareket ediyordu. “Avrupa Avrupa” dediler olmadı, “Amerika Amerika” dediler olmadı, “İsrail İsrail” dediler olmadı, Fetullah Gülen Hoca Efendilerine “Hocam Hocam” dediler olmadı. Olmadı olmadı… Döndüler dolaştılar sürekli aynı yere geldiler. Terör ülkeyi devir aldıkları dönemin şartlarından daha ağır şartlara geldi, "IMF ‘ye borç bitti, borcumuz kalmadı” diyerek bir algı malzemesi ortaya attılar, fakat ülke borcunu özel sektöre aktarıp ama garantiyi de devlet olarak vererek maalesef şu an itibarıyla ülkeyi yönetilemez bir borç batağı içine sürüklemiş oldular. Kendileri belki de hala bunun farkında değiller ama işte ülkede ekonominin çarkları durdu… Artık birilerinin çıkıp “kral çıplak” demesi gerekiyor.
Düzenin baş sorumlusu olan zevat, bütün sorunları kendinin çok iyi bildiğini ve hepsini de çözebileceğini zannediyordu ve hala da öyle zannediyor.. Bütün ömürleri boyunca, Cumhuriyet, kurucu irade, vatan, millet ve bayrağın öncelik olarak var olduğu hayatlarına emek vermiş olan her kesimi aşağılayan ve sonra da gelip “ben halktan daha büyük bir güç görmedim” diyerek tribünlere oynayan bir zevat ile karşı karşıya kaldı Türkiye…
Hala ona belli bir kitlenin desteği devam ediyor. Yalnız görüntü şu ki; o desteği veren insanlarımız, benzini bitmiş bir kamyonu düz yolda iteliyor gibi gözükseler de; kamyonun bayır aşağı gelmesine çok az bir mesafe kaldı ve sonrasında da itelemeye gerek kalmayacak; O kamyon bayır aşağı direksiyonu kilitli ve frenleri tutmaz bir şekilde uçurumlara doğru sürüklenip gidecek… Yalnız kamyon değil iteleyen, itelemeyen herkes de o kamyon ile birlikte, o uçurumları boylayacak… Herkes boyunun ölçüsünü alacak… Alacak olmasına alacak ama çok kayıp, çok sıkıntı olacak. Yazık… Yazık ki hem de ne yazık… İşte hislerimiz meydanda, içimizin acıması ister istemez dışımıza da vuruyor…
Gidişatın gösterdiği; bütün bir Türkiye bedel ödedi, ödüyor ve ödeyecek de...
Dolayısıyla bu halk oylamasını “EVET” ve “HAYIR” ikileminde yaşamanın ve yaşatmanın çok da mantığı yok. Öyle gözüküyor ki ister “EVET” olsun isterse de “HAYIR” bir çözüm gelmeyecek gibi gözüküyor. Bu referandumdan bir ayrıştırmadan başka bir sonucun çıkması mümkün gözükmüyor.
Bu yüzden biz de;
"BİZİM DERDİMİZ BAŞKA" diyoruz işte.. "BİZİM DERDİMİZ BAŞKA" Bizim derdimiz; memleketimiz, kardeşliğimiz, huzurumuz, refahımız, mutluluğumuz, Ülkemizin tam bağımsızlığı… Vatanımızın bölünmezliği… Barış… Kardeşlik… Bireysel hak ve özgürlüklerimizin sürekliliği ve her geçen gün artması… Hukukun üstünlüğü…
Yoksa ne olacak ki ?
Bir birimizi yemekle bu işlerin içinden çıkabilme durumumuz yok. Nedir bu son dönemdeki ayrışmamız. Bunun altında ne yatıyor arkadaşlar, böyle bir ikilem olur mu ? Dindar, dinsiz, Alevi - Sünni, Açık - Kapalı, Muhacir - Yerli, Arnavut, Laz, Çerkez, Türkmen, Kürt, cart curt bu ne ya ? Bir silkinmemiz gerekli, yoksa buradan kazasız, belasız, hasarsız çıkamayız.
“BİZİM DERDİMİZ BAŞKA”… “HAYIR” dedik diye biz nasıl terörist olabiliriz ki? Memleketimizin iyiliğini, güzelliğini, insanlarımızın kardeşliğini, milletimizin ve devletimizin ilelebet var olmasını, bayrağımızın ilelebet dalgalanmasını isteyerek, Yüce Meclisimiz tarafından kabul edilerek İstiklal Marşı olarak seçilmiş marşımızda; “Şu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli, ebedi yurdumun üzerinde benim inlemeli” mısraları ile yönünü, yolunu belirlemiş olan bu kadim toprakların insanları nasıl terörist olabilirler ki?
Bırakın bu işleri; bunlar, maalesef ki yakışıksız söylemler. Bu konuşmaları sokakta oyun oynayan çocuklar birbirlerine söylemez. Cümle âlem kendimize gelmemizde fayda var…
Biz “evet” diyen arkadaşları küçümsemiyoruz, onlara hakaret etmiyoruz, elimizden geldiğince onları karşılaşabileceğimiz sorunlarla ilgili bilgilendirmeye çalışıyoruz ama… Kişi karşısındakini kendisi gibi biliyormuş ya… İçlerinden kendilerini bilmeyerek bizi hainlikle suçlayanlara, teröristlikle itham edenlere karşı da bir ayna tutuyoruz, sanırım tutmamız da gerekli, o kadar da değil yani… Küstahlık aşamasına gelmemesi gerekiyor bu seçim işlerinin ve hatta geçim işlerinin… Maalesef bu iktidar hem seçim ve hem de geçim işlerinde taraf davranıyor… Kimse “daha öncekiler de taraf davranıyorlardı” demesin, çünkü taraf davranılmış olsaydı yönetim erkini biraz zor ele geçirirlerdi.
Aman dostlar, düşmanlar..!
“BİZİM DERDİMİZ BAŞKA” bu böyle bilinsin ki buna göre de hareket edilsin ! “BİZİM DERDİMİZ BAŞKA” yöneteni, yönetileni, yönetmek isteyeni, yönetilmek isteyeni, herkes buna göre hareket etsin, dileklerimizle… Bizler en doğal hakkımız olan vatandaşlık hakkımızı kullanıyoruz ve Anayasa oylamasında açık açık “HAYIR” diyoruz… HAYIR..! HAYIR..!
HAYIR..!