Bir Müslümanın bir kiliseye giderek mum yakması hayra alamet değildir.
Bu millet, "Hak" davasını kendisine şiar edinmiş bir milletti.
Bu devlet, "Adalet" ile hükmeden bir devlet idi..
Dava da "Allah’ın adını yeryüzünde hakim kılma" davasıydı.
Onun içindir ki asırlarca ayakta kalınmış.
Onun içindir ki Yaradan’ın her zaman yardımı alınmıştır.
..
En ufak bir yanlışlığa meydan verilmezdi.
Hatalar ikaz edilir, yanlışlar düzeltilirdi.
Söz dinleyen de dinlerdi.
Uyarış ve uyanışlar dünya hakimiyetini getirmişti bu Millete..
İşte örneği;
Dünyaya hükmeden bir Kanuni !
Babası ve dedesinin aksine şık, süslü ve haşmetli giyinmeyi severdi. Serasere ve diba giyer, üstünde çok fazla zenginlik ve ziynet eşyası bulunurdu. Değişik değişik “çakşırlar” giydiği için Yavuz onu sarayda “Çakşırlı” diye çağırırdı. Hatta bir seferinde yine ihtişamlı elbiseler içinde görünce oğluna takılmış ve “Anana giyecek bir şey bırakmamışsın” diye alay etmişti.. Ve O, bir daha da bu giysiler içerisinde görülmemiştir.
Şimdilerde ne olduğumuzu anlamaya çalışıyoruz.
Hani karganın biri kiliseye dadanmış. Şarap içip, çana çiş yapmaktadır.
Papaz bir gün kargayı yakalayıp şöyle demiş : "Müslüman olsan şarap içmezsin, Hıristiyan olsan çana çiş yapmazsın. Nesin ulan sen?.."
Allah aşkına bizler de şu an aynı durumda değil miyiz ?
Bizler, millet olarak Hıristiyan ve Yahudi’lere yapılacak bir şey bırakmıyoruz.
Onların inançlarına dair ne varsa hepsini almışız.
Ocak ayı gelir;
Noel baba olur herkesin bacasından içeri dalarız
İslam inancında bacadan girmek var mıdır? Buna zaten bakmayız bile.
İnsan ebeveyninin odasına bile girmek isteyince kapısını çalar. “Gel” sesini alırsa o zaman girebilir.
Bir de salonun ortasına koskocaman bir çam ağacı dikeriz.
Ormanlardan ağaç kesen kesene..
Fatih Sultan Mehmet yerinden doğrulsa da "Ormanlarımdan bir dal kesenin boynunu keserim" dese yeridir.
Sabaha kadar içki tüketerek, sonra da direklerin başına çıkarız.
Oysa Peygamber Efendimiz ne buyuruyor ;
Onlarla aynı gayeyi, aynı amacı paylaşmasa bile Müslüman’ın onlara benzemesi özenmesi haramdır. (İbn Ömer'in Rasûlullah (s.a.)'dan naklettiği)
"Kim bir kavme (topluluğa) benzemeye çalışırsa o, onlardandır." (Ebu Davud, libas)
Amr b. Şuaybin babasından, onun da dedesinden yaptığı rivayete göre Rasulullah (s.a.) efendimiz.
"Bizden başkasına benzemeye çalışan, bizden değildir" (Tirmizi, istizan 7) buyururlar.
Dolayısıyla Yahudi ve Hıristiyanlar bizden olmadıklarına göre onlara benzemeye özenmemeliyiz.
Ebu Hüreyre’nin naklettiği bir hadiste Peygamber (s.a.) şu şekilde buyurur:
"Yahudi ve Hıristiyanlara benzemeye özenmeyiniz." (Tirmizi, istizan 7, edep 41)
Hz. Ömer bu meydanda müminlere şöyle tavsiyede bulunur: "Müşriklerle sıkı ilişkiler içersine girmekten ve kiliselerindeyken yanlarına gitmekten sakının."
Rivayetlere göre Hz. Ömer Müslüman beldelerinde törenleri açıktan yapmamalarını onlara şart koşmuştur. Müşriklere tören ve geleneklerini (başkalarını etkileyecek şekilde) açıktan icra etmeleri yasaklanmışken Müslüman nasıl olur da onların yaptıklarını yapar? Bu gün “hoşgörü” adı altında yapılanlara bir bakın. Yapmak isteyenler Hz. Ömer’den çok daha mı üstün kişilerdir, Allah aşkına?..
Diğer taraftan Müslümanların onlara benzeme gayretleri, tören ve bayramlarını açıktan yapılması konusundaki onların arzu ve cesaretlerini arttırmıştır. Halbuki müşriklerin söz konuşu törenlerini alenen yürütmekten men edilişlerindeki sebep, bunların bozulmaya yol açabileceği, yani müslümanlar üzerinde kötü tesir bırakabileceği endişesinden kaynaklanmıştır. Onun içindir ki, “Çakşırlı Kanuni" Fransa kralına yazdığı mektupta “Dans diye bir şey icat etmişsiniz. Onu derhal kaldırın" diyerek uyarmıştır. Bu tip adet ve gelenekler ya bir masiyet ya da bir küfrün sembolü mesabesindedir. Müslüman da bu hareketlerin tamamından men edilmiştir.
Yüce Mevla bizleri bu tür hatalara düşmekten alıkoysun inşallah.
*****
Ne ararsın yabanda sahip ol sen özüne
Mukayyet ol aklına yalan katma sözüne
Dünyaya hükmetmeyi kestirmişsen gözüne
Kur’ana sarıl ram ol onun hükümlerine. (Dermanî)