Aşağıda vereceğimiz haber, Ortadoğu’da Suriye üzerinden Amerika tarafından oynanmakta olan oyunu bütün çıplaklığı ile gözler önüne serecektir.
Ortadoğu denilince ilk akla Amerika, İngiltere ve Fransa başta geliyor.
Suriye'nin kuzeyinde PKK'nın Suriye'deki uzantısı PYD/YPG'nin; ABD, İngiltere ve Fransa'nın desteğinde kurduğu 'sözde yönetim'in kontrol ettiği bölgeler, petrol ve tarım açısından zengin topraklar olarak öne çıkıyor.
Esad yönetiminin yanı sıra Türkiye, Rusya ve İran bu durumdan rahatsız olduğunu dile getirirken, konu Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya Devlet Başkanı Putin ve İran Cumhurbaşkanı Ruhani'nin online olarak bu hafta bir araya geldiği son zirvenin de gündeminde yer almıştı.
Telekonferans yoluyla gerçekleştirilen zirvenin ardından yayınlanan deklarasyonda Suriye'nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğine vurgu yapılarak, "Liderler, Suriye Arap Cumhuriyeti'ne ait olması gereken petrol gelirlerine yasa dışı şekilde el konulmasına ve transfer edilmesine yönelik itirazlarını beyan etmişlerdir" ifadeleri kullandığını gördük.
Şam ve 'sözde yönetim' ile gelişmelere dahil olan veya yakından izleyen taraflar açısından PYD/YPG'nin ekonomik açıdan kıymetli bölgeleri kontrol etmeleri ve Kuzey Irak ile ticaret yaptıkları iddialarının ekonomik ve siyasi boyutları öne çıkıyor.
Amerika’nın el koyduğu bu zengin kaynakların korunmasını da PYD/ PKK’ıların koruduğu, Amerika’nın da bu terör gruplarına destek çıktığını daha önceleri de görmüştük.
PYD/YPG; Fırat'ın doğusundaki sözde yönetimin Kürtlerin yanı sıra Arap ve Süryaniler gibi bölgede bulunan diğer etnik gruplardan oluştuğunu savunuyor.
Esad yönetimi ve Ankara ise PYD/YPG'yi sadece Kürtlerden oluşan yapılar olarak kabul ediyor. Bu çerçevede Esad yönetimi, PYD/YPG'nin elindeki bölgelerin ekonomik değerinin yanı sıra bu bölgelerin ABD'nin desteği ile kontrol edilmesine tepki gösteriyor.
Analistlere göre, PYD/YPG, hain çetelerden müteşekkil ve ABD'nin talebi doğrultusundan Suriye'den bağımsızlık almayı hedefliyor.
Suriye petrol ve doğal gaz rezervlerinin yüzde 70'i, PYD/YPG kontrolündeki bölgede bulunuyor. PYD/YPG, başta Deyr-i Zor olmak üzere petrol zengini şehirleri ele geçirdikten sonra petrolü ilkel yöntemlerle çıkararak çalmaya başladı. İddialara göre, petrol kaçak yollarla Türkiye'ye ve Irak'ın kuzeyindeki Barzani bölgesine naklediliyor.
Petrol, doğal gaz ve buğday başta olmak üzere PYD/YPG'nin elinde bulunan Deyr-i Zor, Haseke ve Rakka illeri Suriye'nin zenginliğinin yüzde 58'ini oluşturduğuna dikkat çekiliyor.
Suriye, savaş öncesi dönemde günlük 385 bin varil petrol üretirken bu miktar bugünlerde 24 bin varile kadar indi. Yine savaş öncesi dönemde üretilen petrolün yarısından fazlası dışarıya satılıyordu ve geliri de devletin döviz gelirlerinin yüzde 52'sini karşılıyordu. Haseke ili de Suriye'nin buğday deposu olarak biliniyor.
Özetleyelim:
Amerika, Suriye’nin karışık bölgelerini Türkiye’nin kontrolüne bırakarak, zengin kaynakların üzerine oturdu. Yanına da terörist grupları aldı.
Bu arada Kuzey Irak’taki Barzani’nin deikli oyuna devam ettiğini ve Amerika’nın kuklası durumunda bulunduğunu da gelişmelerden rahatlıkla izleyebiliyoruz.
Bir başka sahnelenmek istenilen oyun da şu:
Amerika, İngiltere ve Fransa bölgede tüm Kürt grupları içine alan ve Kuzey Irak’ı da kapsayan bir devlet kurma çabasındalar.
Bunun için bölgedeki terörist gruplar hem silahlandırılıyor, hem de toprak edinmelerine çalışılıyor. Türkiye’nin bütün uyarılarına rağmen PYD/ PKK teröristlerine tır’lar dolusu silah gönderilmeye devam ediliyor.
Aynı zamanda İngiliz ve Fransız askeri uzmanlar bölgedeki terörist gruplara eğitim çalışması da veriyor. Bu arada İsrail’in de bölgeye sessiz kalmadığını söylemeliyiz. Özellikle İran destekli gruplar bölgede İsrail’in ana hedefi olarak görülüyor.
Bölgedeki sıkıntının ilerleyen zaman diliminde daha da ısınacağı çok açık biçimde görülüyor.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz