Hayatımızı düzene sokabilmek için tedbirli normalleşme başladı. Normalleşme bir hareket de getirdi. Ancak, yapılan düzenlemelerde tartışma yaratan bazı konular da var. Bugünkü yazımızda kısa bunlar değineceğiz.
Akşam saat 21.00’den sonra sokağa çıkma yasağı var.
Zaten sınırlı açılan lokanta, kafe, bar ve kahveler kapılarını saat 19.00’da kapatıyor. 20.00’den sonra ortada bir hareketlilik kalmıyor.
Soru şu:
“Saat 21.00’e kadar bulaşmayan virüs bu saatten sonra mı bulaşıyor?”
Bir soru daha:
“Kırmızı illerde cumartesi bulaşmayan virüs pazar günleri mi bulaşıyor?”
Yetkililerden gelen açıklamada “21.00’den sonra sokağa çıkma yasağı olması insanların ev ziyaretlerini önleme maksatlıdır.”
Peki, bu insanlar saat 21.00’den önce ev ziyaretlerine gitmiyor mu? Hem de yoğun biçimde gidiliyor.
Birçok ilde maske takmayan, sosyal mesafeyi hiçe sayan, hijyen ortamından uzak duran o kadar çok insan var ki. Büyük kentlerimizde metrolar, otobüsler, dolmuşlar balık istifi gibi.
Yasakların olduğu gün ve saatlerde turizme dayalı dağ otelleri tıklım tıklım. Eğlenen, yemek yiyen, ortalıkta gezinen o kadar çok insanımız var ki, bunlara virüs bulaşmıyor mu?
Bu koşullarda virüs ile nasıl mücadele edeceğiz?
Sadece akşamları lokantaları kapatmak, insanımıza kadar, sektöre de büyük zararlar veriyor.
Önümüz turizm sezonu. Geçen yıl turizmde dibe vurduk. Turizmciler, esnaf ve diğerleri bu sezonu iple çekiyor. Bu koşullar içinde sektörün ayağa kalkması mümkün olabilir mi?
Korona ile mücadele eden birçok ülkede turizm sektörü, taşımacılık, yeme-içme yeniden hayat buldu. Alınan tedbirlerle normal hayata dönülüyor. Bu konularda da geç kalmayalım. Alınan kararlarda doğruları bulmak ve ona göre adım atmak gerekiyor.
Eğer bu konulara Bilim Kurulu üyeleri karar veriyorsa, böyle bir gerekçeyi izah etmekte zorlanırlar.
Aklımıza takılan deli sorular var:
Acaba, bizi yönetenler insanların akşam buluşmalarını mı bitirmek istiyor? Lokantalarda, bar ve kafelerde bir araya gelen, içkisini yudumlayan, sıkıntılardan kurtulmak isteyenlerin mi önü kesilmek isteniliyor?
Yeme-içme sektörü batmak üzere.
Hadi kebapçılar, köfteciler çorbacılar gündüzleri az da olsa kurtarıyor. Ancak, içkili lokantalar için aynı şeyleri söyleyemeyiz. Bize göre asıl sıkıntıyı çekenler de bunlardır. Çünkü, içkili lokantaların, balık restoranlarının kira bedelleri de çok yüksek. Üstelik kaliteli elaman çalıştırmak durumundalar. Giderleri gelirlerinin üzerinde.
Bize gelen haberlere göre sabah açılan akşam 19.00’da kapanan bazı işyerleri zarar üzerine zarar ediyor.
Kapanma saatine yakın zamanda mekanlarda oturanlara “Hadi kapatıyoruz, kalkın evlerinize gidin” demek ne kadar anlamsız.
Baş belası koronayı akşam yemeği yememekle mi yere sereceğiz?
Sözcü Gazetesi yazarı Deniz Zeyrek de geçenlerde bu konuya değinen bir yazı kaleme aldı. “Korona’yı akşam yemeği yasağı ile mi yeneceğiz” diye soran Zeyrek’in bu yazısından kısa bir alıntı:
“Restoranlarda 19.00’a kadar etkilemeyen virüs 19.00’dan sonra mı etkiliyor? Neymiş efendim, lokantada maske çıkıyormuş! 19.00’a kadar çıkmıyor mu? Geçin bunları lütfen! Hiçbir bilim kurulu bunca serbestliğin yanında 19.00’dan sonraki yemek yasağının ve 21.00’den sonraki sokağa çıkma yasağının ne işe yarayacağını açıklayamaz. Çok iddialı gelebilir ama kitabın ortasından yazacağım: Hükümet, insanların akşam buluşmalarını bitirmek için salgını ciddî bir fırsata çevirmiş durumda… Belli ki, “birileri” yukarıdaki fotoğrafa düşman. Ve 21. Yüzyıl’da hayatın doğal akışını durdurmaya, tersine çevirmeye çalışmak gibi sonuç vermeyecek bir çabanın peşinde. Kurullara kurulan anlı-şanslı profesörler de, ne yazık ki onların aleti durumunda…”
Bizi yönetenlerin bu konuyu yeniden gözden geçirip, daha uygun bir yol izlenmesinde adım atmaları gerektiği görüşündeyiz.
Bir de Bilim Kurulu üyeleri bu konuda görüşlerini paylaşırlarsa kamuoyunun beklentileri de karşılığını bulmuş olur.
.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz